vingt-quatre

570 28 35
                                    

"Mon cheri, sakinleş biraz lütfen."

"Elimde değil. Çok heyecanlıyım."

"Ama sen heyecanlandığında saçmalayabiliyorsun, bak vermezler çocuğu"

"Ayy yapabilirler değil mi? Sen mi gitsen acaba tek başına"

"Saçmalama, sadece takıldım sana"

"Ben bu kadar gerginken lütfen takılma bana her şeyi götümden anlıyorum."

"Biliyorum Serhat, üç buçuk senedir birlikteyiz."

Kravatını bağlamaya çalışırken elleri heyecandan titreyen sevgilimin yanına gittim. Elimi ellerinin üzerine koydum ve nazikçe kavradım. Kavradığım küçük ama narin elleri aşağıya doğru indirdim.

Elini kalçasının orasında bırakıp kravatına koydum ellerimi. Normalde üç saniye bile almayacak kravat bağlama işini uzattıkça uzatıp yıllar geçse de hiçbir yerine doyamadığım çocuğun yanında geçireceğim vakti arttırıyordum.

En sonunda bağladığımda kravatından tutup kendime çektim ve dudaklarımızı buluşturdum. Dudaklarımız birbirinin üzerinde uyum içerisinde dans ederken yavaşça adımlarımızı arkadaki şifonyere doğru ilerlettim.

Serhat'ın kalçası şifonyere değince kalçasından kavrayıp onu üzerine oturttum ve kalçasını kavramamdan ötürü iki yana açılmış bacaklarının arasına geçtim dudaklarımızı ayırmadan.

Serhat ellerini boynuma koyup üzerime eğilmişken dilini de ağzıma sokmasıyla ayrıldım ve alnımı alnına yasladım.

"Hadi ama geç kalacağız"

Suratını buruşturup kollarını boynumdan çekmeden konuştu.

"Doğru.."

Dudaklarına minik bir buse kondurdum ve kalçalarını tekrardan kavrayıp yere indirdim.

"Hadi sevgilim, hazırsan çıkalım."

"Ben hazırım da senin için aynısını söyleyemeyeceğim."

"Ne?"

Yanıma yaklaşıp yakalarıma elini atıp düzeltmeye başladı. Verdiği tepkilerden düzelttiğine kanaat getirdiğini anlamıştım. Yakalarımdaki elini çekmeyip daha da sıkı tuttu ve kendine doğru çekip kısacık ayrı kaldıkları sürede bile birbirlerini özleyen dudaklarımızı birleştirdi.

Beline koyduğum elini yavaşça kalçasına doğru indirirken geri çekildi ve odadan çıktı.

"Sen var ya sen, tam bir pisliksin."

"Hahahaha biliyorum."

"Anahtarı aldın mı?"

"Aldıım"

"Telefonumu gördün mü?"

"Oradan senin eşyalarının muhtarı gibi mi duruyorum."

"Hay-"

"Zigon sehpanın üzerinde."

"Serhat"

"Hı?"

"İyi ki senle birleştirmişim lan hayatımı"

"Ben de Barbo, ben de. Burcu ile birleştirseydim neler olacağını tahmin bile edemiyorum"

"Çıkıyor muyuz"

"Hadi düş önüme"

"Emredersiniz ŞEF"

Gülüşerek evden çıkıp arabamıza bindik ve 3.5 yılın sonunda evlat edinmeye karar verdiğimiz çocuğu almak üzere yola çıktık. Sylvie'yi 2 senedir tanıyorduk ve onu sık sık ziyarete geliyorduk en sonunda ona bakabileceğimize emin olduğumuzda başvurmuştuk hükümete.

basit bir şekilde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin