Mark'ın Anlatımından;
"Tatlım sen geç, ben Hyuck'u uyandırıp geliyorum."
Bayan Lee gideceği sırada onu durdurup boğazımı temizleme amacıyla öksürdüm. "Aslında ben sizinle konuşmak için gelmiştim."
Gülümseyerek kafasını salladıktan sonra oturmam için koltuğu göstermişti. Bayan Lee hayatımda gördüğüm en kibar kadındı. O güzel gülümsemesiyle bana bakarken oğlunu sürekli üzdüğüm için pişmanlık duyuyordum.
"Ne hakkında konuşacağını tahmin etmek zor değil."
Kafamı yere eğdiğimde elini omzuma koymuştu. Ne zaman bir sorunum olsa hep ona anlatmıştım, kendi annemden daha iyi dinliyordu beni.
"Kafanı eğme bebeğim, kötü bir şey yapmadın."
"Onu çok üzdüm, üzmeye devam ediyorum. Kafam çok karışık anne, ne yapacağımı bilmiyorum."
Ona 'anne' diye seslenmemi isterdi ve ben de öyle yapardım. Uzun zamandır tanıyorduk birbirimizi, kendi oğlu gibi seviyordu beni.
"Bu durumlarda yapılacak en iyi şey kalbinin sesini dinlemektir. Donghyuck bana anlatıyor neler olduğunu ama dün gece bir şey söylemedi. Anlatmak ister misin?"
"Onu ne şekilde sevdiğimi bilmediğimi, kafamın karışık olduğunu söyledim. Çünkü biliyorsun, Hyuck sevdiklerini sahiplenir ve onlara çok ilgi gösterir."
"Evet, biliyorum. Anne gibi değil mi?" Kafamı salladığımda gülmüş ve elimi tutmuştu. "Bak bebeğim, onun sana aşık olduğunu biliyorsun. Herkesten çok seviyor seni ve sana bir zarar gelmesini istemiyor. Bazen davranışları aşırı geliyor olabilir, o duygularını hep uçta yaşar zaten. Her neyse, bunları benden daha iyi biliyorsundur belki. Sadece zamana bırakın, her şey zamanını bulur. Eğer kaderiniz birlikte yazılmışsa günün birinde tekrar birleşirsiniz. Bu arada sen de kalbini dinle Mark, aklın her zaman doğruyu göstermez."
Söylediklerini düşündüğümde yine haklı olduğunu görmüştüm. Her zaman mantıklı ve güzel şeyler söylerdi.
"Teşekkür ederim." Kısa bir sarılmadan sonra ayağa kalmıştım. "Onu ben uyandırabilir miyim?"
"İzin mi istiyorsun Mark, dayak yiyeceksin."
Sahte bir kızgınlıkla terliğine uzandığında koşarak çıktım salondan. Birkaç kere yemiştim terliğini, biraz can acıtıyordu.
Sessizce kapıyı açarak odasına girdiğimde tatlı bir şekilde uyuduğunu görmüştüm. Hep yaptığı gibi yatağındaki yedek yastığına sarılmıştı. Sessiz olmaya özen göstererek yanına adımladım ve kalan boşluğa oturdum.
Onu bu şekilde görmeyeli uzun zaman olmuştu. Uyurken yüzündeki tüm kırgın ifadesi gidiyor ve oldukça huzurlu görünüyordu. Bana kırgın olduğunu biliyordum. Onu her seferinde kırıyordum. Her gün kafamda boğuştuğum sorular, ağzımdan onu üzecek kelimeler olarak çıkıyordu.
Elimi hiç düşünmeden saçlarına uzattım ve yumuşak tutamlarla oynamaya başladım. Bunu yapmamı çok severdi ve ben de onu dizlerime yatırır tüm gün saçlarını okşardım.
"Hyuck, sabah oldu. Uyanmanın zamanı geldi."
"Biraz daha uyumak istiyorum." Kolunu üzerime attığında gülümseyerek yatar pozisyona geçtim. Uyumak istiyorsa uydurduk. Onu göğsüme çekerek kollarımın arasında ne kadar güzel durduğuna baktım. Donghyuck benim için yaratılmış gibiydi.
×××
Donghyuck'un anlatımından;
"Siz hala uyuyor musunuz? Çoktan akşam oldu, kalkın uykucular."
Annemin bağırışı ve ardından üzerimden pikemi çekmesi sonucu gözlerimi zorla açmıştım. Ama burası hala karanlıktı. Tanıdık koku burnuma dolduğunda geri çekilmek istedim ama kolları beni sarmıştı ve ben de ona sarılıyordum. Aceleyle oturur pozisyona geldiğimde o da gözlerini açarak gülümsemişti. Buraya ne ara geldiğini düşünürken farkında olmadan ben de gülümsemiştim. O bana bu kadar güzel bakarken nasıl somurtabilirdim ki?
"Benim birkaç işim var, siz keyfinize bakın."
"Anne, nereye gidiyorsun?"
Cevap vermeden odadan çıkmıştı. Annemin bizi yalnız bırakma planlarından acilen vazgeçmesi gerekiyordu.
"Başbaşa kaldık."
Ne demek istediğini anlamayarak kafamı salladım ve yataktan kalkmak için hareketlendim. Ancak elimi tutarak buna engel olmuştu.
"Yanına yatmamdan rahatsız mı oldun? Önceden hep bunu isterdin."
"Evet, önceden isterdim. Ayrıca rahatsız olmadım, sen benim arkadaşımsın."
Hızlı adımlarla banyoya giderek işlerimi halletmiştim. Benden sonra o girmişti ve ben de o sırada üzerini değiştirmiştim.
Mutfağa gideceğim sırada aklıma ona da kıyafet vermek gelmişti. Birbirimizin kıyafetlerini çokça giyerdik. Buna alışkın olduğumuz için dolabımdan bir tişört çıkararak yatağın üzerine koydum.
"Bu senin için."
O da gelmiş ve benim çıkmamı beklemeden üzerini çıkarmıştı. Gözlerimi kaçırıp odadan çıkmak için hareketlendiğimde yine kolumu tutmuştu. Kolumla derdin ne Mark?
"Büyük ihtimal annen gelmeyecek ve ben bu gece burada kalacağım." Biraz daha yaklaştıktan sonra yüzüme doğru eğilmişti. Dudaklarına bakmamak için zor dururken yutkunmuştum. "Birlikte yatacağız."Gözlerimi çıplak göğsünden çekerek gözlerine baktım. Sırıttığını görerek dudağımı ısırdım ve kafamı salladım.
"T-tamam."
Ardından hızlı adımlarla mutfağa geçtim. Kafayı yemek üzereydim, bana bu şekilde yaklaşırsa ona olan hislerimi nasıl bitirecektim. Ne yapmaya çalıştığını da anlamıyordum ve bu durum canımı sıkıyordu. Benimle oynadığını, ona olan hislerimi kullandığını hissediyordum.
"Akşam yemeği hazırlayalım, acıktım."
_______________
Oy verin lütfen~
Umarım beğenirsiniz!
•Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ex Boyfriend × MarkHyuck ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | "Haddimi aşarak gitmene izin verdim. Ayrılmak istediğimi söyleyerek seni benden uzaklaştırdım. Şimdi ise, bu kadar çok pişmanlık duyan kendimden nefret ediyorum." ~ Lee Donghyuck × Mark Lee #1 NCT [21.08.2022]