2

1.2K 140 64
                                    

"Anneciğim, çıkıyorum ben." Mutfaktan çıkan anneme gülümseyerek etrafımda bir tur döndüm. "Nasıl olmuşum?"

Dudaklarını ısırarak beğeniyle süzdü beni ve eliyle 'tamam' işareti yaptı. "Harika olmuşsun meleğim, herkes peşinden koşacak."

Herkesten kastının kim olduğunu her ikimiz de biliyorduk. Yanağını öptüm ve geç kalmamamı söyleyen konuşmasını dinledikten sonra çıktım evden.

Kapının önünde Mark'ı görmeyi kesinlikle beklemiyordum. Ne yapıyordu ki burada? "Mark?" Bana dönerek gülümsediğinde istemsizce bende gülümsemiştim. Kapılma Donghyuck.

"Seni bekliyordum, sonunda gelebildin."

Beni beklemesine şaşırsam da bir şey demedim. Ayrıldığımızı unutmuş olabilir miydi? "Neden haber vermedin, ayrıca neden beni bekliyordun?"

Yürümeye başlamıştık ve yavaş yürüyorduk. "Birlikte gidelim diye. Seni aradım ama açmadın, ben de anneni aradım. Sana söyler sanmıştım."

Annem kesinlikle bilerek söylememişti, Mark'ın geleceğini biliyordu. Anne sende mi bana oyun oynuyorsun? Bir şey çaktırmamak adına gülümsedim. "Unutmuş olmalı."

Yolun geri kalanında konuşmamıştık. İlerde bizi bekleyen ikiliyi görerek yanlarına gittik. Tartışıyor gibi görünüyorlardı. "Elimi tut diyorum Jaemin, neden bu kadar inatçısın?"

"Of tamam, tutuyorum işte."

Jaemin sonunda inadı bırakıp Jeno'nun elini tuttuğunda Jeno gülümsemişti. Şapşaldı bu çocuk, ama sevimli bir şapşaldı. Gülümsemesine bakarak bile mutlu olabiliyordu insan.

"Nereye gideceğiz?"

Henüz yaşımızdan dolayı bara gidemiyorduk, bu yüzden gece kulübü tarzı gençlerin de gidebildiği bir yer vardı. Oraya gideceğimizi söylemişti Jaemin.

Yürüyerek 20 dakika sürüyordu yol, taksiye binmeyi tercih etmiştik. Mark öne otururken ben diğerleriyle arkaya binmiştim. Kafamı cama yaslayarak gözlerimi kapattım ama yüzüme gelen rüzgardan rahatsız oluyordum. Söyleyip söylememe konusunda kararsız kalsam da artık arkadaş gibi davranmamız gerektiği için konuşmanın sorun olmayacağını düşündüm. Eskiden olsa asla çekinmezdim, ne yapacaktım böyle?

"Mark, camı kapatır mısın? Rüzgar yüzüme geliyor."

Arkadan beni duyması için yaklaştığımda kafasını bana çevirmişti. Göz göze gelirken yakınlıktan dolayı geri çekildim. O camı kapattıktan 5 dakika sonra gideceğimiz yere gelmiştik.

İçeri girdiğimizde herkesin dans ettiğini görerek boş bir yer bakındık. En köşedeki masa boştu, bu yüzden oraya ilerledik. Mark yanıma oturmuştu, hadi ama uzak dur benden. Dayanamadığımı görmüyor musun?

Jeno bizim için içecek almaya giderken Jaemin bana döndü. "Ne yapacağım bu çocuğu? Ondan hoşlanıyorum ama sevgili yapmak için hazır hissetmiyorum." Ne olursa gelir bana anlatırdı, benim de ona yaptığım gibi.

"Bence bunu ona açıkla, anlayışla karşılayacaktır. Böyle yaptıkça hem umut veriyor, hem de onu oyalıyorsun." Kafasını sallayarak önüne döndü. Jeno'nun getirdiği alkolsüz içeceklerden birini alarak geriye yaslandım. Burası bizim yaş grubumuzdakilere göre yapıldığı için içki veya kötü örnek olacak şeyler yoktu.

İçtiğim içeceği yüzümü buruşturarak masaya geri bıraktım, tadını beğenmemiştim. Mark bıraktığım bardağı alıp kendininkini benim önüme koymuştu. Yapma Mark, neden bu kadar iyisin?

Arkadaşça yaptığını biliyordum ama heyecanlanmadan edemiyordum. Hepsi aptal kalbimin suçuydu, kendine sahip çıkarmıyordu bir türlü.

Teşekkür ederek bardağı elime aldım. Bunun tadı daha iyiydi. Mark'a baktığımda rahatça içtiğini görmüştüm, tadını sevmiş olmalıydı. Ayrıca o benim pipetimden içiyordu. Daha önce bunun gibi durumlar yaşamıştık, hatta öpüşmüştük bile. Ama bu heyecanlanmama engel değildi.

"Hyuck, gözlerinle yiyorsun onu."

Jaemin'in uyarmasıyla önüme döndüm. Sıkılmıştım, önceden böyle olmuyordu. Hepsi benim suçumdu işte. Mark'a aşık olarak her şeyi berbat etmiştim. Eski enerjimiz yoktu. Tuvalete gideceğimi söyleyerek yerimden kalktım. Sırtımdaki bakışları hissediyordum.

Elimi yıkayarak aynada kendime çeki düzen verdim ve akmak için bekleyen gözyaşlarımı geri gönderdim. Ağlayıp kendime acındırmak istemiyordum.

"Ben buradan sıkıldım, sahile gidelim mi?"

Hepimiz Jaemin'i onaylarken yine taksi yardımıyla evimizin altındaki sahile geçmiştik. Genelde akşamları buraya gelir ve kafamızı dinlerdik. Sırayla oturduğumuzda Jaemin, Jeno'nun dizlerine yatmıştı. Bu bana eskiyi hatırlatırken yanlışlıkla yanımda oturan Mark'a baktım. Gözlerim istemsizce ona çevrilmişti, zaten onun da bana baktığını görmüştüm. Aynı şeyi hatırlamış olabilir miydik?

~

"Gece yine uyumadın değil mi? Sana yatmanı söylemiştim, neden beni dinlemiyorsun?"

"Seninle konuşmayı seviyorum sevgilim." Gülümseyerek eğilmiş ve dizinde yatan benim alnıma öpücük kondurmuştu.

"Uykun açılsın o halde." Diyerek kucağına almıştı beni ve tüm yalvarmalarım sonucu yinede akşamın karanlığında buz kesilen sulara atmıştı beni.

~

Sonraki gün ise hasta olduğum için okula gidememiştim ve o da tüm gün okula gitmeyip bana bakmıştı. Eskiden güzeldik biz. İster arkadaş ister sevgili. Her şekilde güzeldik ama aramıza mesafeler girmişti ve bu mesafeyi yaratan kendisiydi.

Eski anılarımızı hatırladığımda gülümseyerek kuma şekiller çizmeye başladım. O kadar dalmışım ki bir zaman sonra gerçek dünyaya döndüğümde kuma Mark yazdığımın farkında bile değildim. Aceleyle silerken herkesin dikkatini üzerime çekmiştim. Aferin Donghyuck, nasıl bu kadar aptal olabiliyorsun?

Kendime göz devirerek etrafa kısa bir bakış attım. Jeno dizlerinde uyuyan Jaemin'in saçlarını okşuyor, Mark ise telefonundan bir şeylere bakıp gülümsüyordu. Yüzündeki gülüşün sadece bana özel olduğunu söylüyordu bir zamanlar, ama her neye bakıyorsa ona da bana güldüğü gibi gülümsüyordu.

Beni tamamen unutmuş olma düşüncesi kalbimi parçalara ayırıyordu. Bunu tüm hücrelerimde hissediyordum.

_______________

Oy verin lütfen~

Umarım beğenirsiniz!

•Maria'

Ex Boyfriend × MarkHyuck ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin