17

809 91 165
                                    

Okuldan eve dönen ikili çok sessizdi. Mark, sinirli olduğu için sesini çıkarmıyordu. Hyuck ise suçlu hissediyordu. Tüm gün doğru anı yakalayıp Sungchan'la konuşmaya çalışsa da becerememişti ve Sungchan onu öpüp durmuştu. Mark'ın gözü önünde.

"Seni sevdiğimi biliyorsun, değil mi?" Dedi Donghyuck sesi titrerken. Bu aralar duygu karmaşası yaşıyordu ve her şeye ağlayası geliyordu.

Donghyuck'un titreyen sesine karşılık derin nefes alarak ona döndü. Ellerini yavaşça yanaklarına yerleştirip dudaklarını alnına bastırdı.

"Biliyorum ve sen de seni sevdiğimi biliyorsun."

Yol boyunca somurtan Donghyuck'un yüzü sevgilisinden duyduğu sözlerle gülüyordu artık. Mark'ın tişörtünü iki yandan tutarak kafasını hafifçe kaldırdı.

"Akşam bize gel."

"Beni eve mi atıyorsun?"

"İstersen evet," dedi Donghyuck ve hemen ardından gülümseyerek cevabını bekledi.

"Sen tarafından eve atılmayalı uzun zaman olmuştu."

Mark'ın sesindeki ima gözlerini kaçırmasına neden olurken kafasını eğmişti. "Peki, gel de o zamanı telafi edelim."

Mırıldanarak söylese bile Mark duymuştu ve duymakla kalmayıp diğerinin saçlarını okşadı. "Sokak ortasındayız, kendime gelmeliyim."

Donghyuck acıtmayacak şekilde göğsüne vurmuş ve eve doğru koşmuştu. Mark, arkasından bağırırken koşarken ki sevimli haline gülüyordu.

"Akşam gelirim!"

×××

"Hoş geldin, bebeğim."

Oğluyla aralarının yeniden düzelmesine sevinen anne, Mark'ı kapıda büyük bir neşeyle karşılamıştı. Oğlunu ne kadar üzse de Bayan Lee, Mark'ı kendi oğlundan ayırt etmiyordu.

"Merhaba, anne."

"Bu çocuk hep aynı."

Bayan Lee, kendi kendine gülerek yemek masasına adımlamış ve eksik var mı diye kontrol ettikten sonra olmadığına karar verip yemekleri servis etmeye başlamıştı.

"Hoş geldin," dedi Donghyuck yüzündeki büyük gülümsemeyle. Onun böylesine güzel gülmesi Mark'ın kalbinin yeniden atmasını sağlıyordu.

"Özledim."

Mark'ı kendisinden uzaklaştırmaya çalışarak göğsünden itti. Ancak Mark kıpırdamamıştı bile.

"Annem görecek."

"Sanki daha önce hiç görmedi."

Uyarıcı tonda gözlerini açmış ve salona yürümüştü. Annesiyle birlikte yemek masasına oturduğunda Mark ellerini yıkamak için banyoya gitmişti. Kısa sürede dönmüş ve sevgilisinin yanına oturacağı sırada Donghyuck onu kıçından itmişti.

"Git ve başka yere otur."

Yanına oturmasına izin verirse neler olabileceğini tahmin edebiliyordu. Mark yemek boyunca onun her yerine dokunacak ve Hyuck buna annesi olduğu için ses bile çıkaramayacaktı. Şimdiden önlemini alıyordu.

"Anneciğim, çok ayıp."

Annesinin uyarıcı sesini duymasına rağmen omuzlarını silkti ve Mark'a karşısındaki sandalyeyi gösterdi. Mark ise kafasını tehditkar biçimde sallayarak gösterdiği yere oturdu. Baş sallama hareketinin anlamını 'seninle görüşeceğiz,' anlamı taşıyordu. Ancak Donghyuck şimdilik kurtulduğu için mutluydu. Rahatça yemek yemek istiyordu sadece. Hiçbir elleşme ve annesinin yakalama ihtimali olmadan.

Neyse ki yemek rahat ve sorunsuz geçmişti. Bunun mutluluğuyla Donghyuck iyice karnını doyurmuştu. Şimdi ise ikili salonda ayrı koltuklarda otururken annesi mutfakta telefonla arkadaşı ile sohbet ediyordu.

"Yanıma gelsene."

Omuzlarını silkti Donghyuck ve izlediği yiyecek reklamına odaklanmaya çalıştı. Mark ise sinirle oflamış ama oturduğu yerden de kalkmamıştı. Annesi her an gelebilirdi ve saygısız sayılabilecek hiçbir harekette bulunmamaya dikkat ediyordu. Her ne kadar annesi bunları umursayan biri olmasa da Mark, Bayan Lee'ye karşı oldukça dikkatliydi.

"Tatlım, size güzel bir haberim var."

Bayan Lee, yüzündeki büyük gülümsemeyle salona girip oğlunun yanına yerleşirken saçlarını dağıtmıştı. Donghyuck bir şey demedi ve sadece onları düzeltti.

"Hafta sonu için bir planım var ama gelmek zorunda değilsiniz. Sadece küçük bir öneri."

"Nedir o?"

"Arkadaşlarımla küçük bir plaj gezisi yapmaya karar verdik. Konaklama için bir otelle anlaştık ve isterseniz siz de gelebilirsiniz."

Donghyuck hevesle Mark'a baktığında onun da kendisine baktığını gördü.

"Jeno ve Jaemin?"

"Onlarsız tatilin tadı çıkmaz ki." Demişti annesi ayağa kalkarken. O ikiliyi de fazlasıyla seviyordu ve daha önce de birlikte tatil yapmış, çok da eğlenmişlerdi.

"Geliyoruz, değil mi Mark?"

"Nasıl istersen."

"O halde diğerlerine haber verin. Yarın erkenden yola çıkacağız. Siz de çok geç yatmayın. İyi geceler."

Annesinin bu kadar erken yatma nedeninin ikisini yalnız bırakmak olduğunu biliyordu. Yüzündeki gülümsemeyi silmeden annesini öptü ve iyi geceler dileyerek salondan çıkışını izledi. Gittiğine emin olduktan sonra da sevgilisinin yanına oturdu.

"Çok heyecanlıyım."

"Neden? Daha önce de gitmiştik birlikte."

"Olsun, bu heyecan yapmama engel değil."

"Öyle diyorsan, öyledir." Donghyuck'u geçiştirip belinden kendine çekti. "Arayı şimdi mi kapatalım, otele mi beklersin?"

Söyledi şeyi çok net anlamıştı Donghyuck. Dudaklarını birbirine bastırıp Mark'ın saçını çekerken utançtan çok içi heyecanla doluydu. Bu onların ikinci seferleri olacaktı.

"Önceden arsız olan taraf sendin. Ne oldu birden?"

"Ben ne zaman arsızlık yaptım?"

Donghyuck'un sorduğu soru üzerine Mark sırıtmış ve ağzını açtığı sırada yeniden kapanması bir olmuştu. Donghyuck parmağını dudağına bastırarak onu susturmuştu. Birlikte oldukları ilk geceyi hatırlatacağına emindi.

"Kendini hazırlasan iyi olur, sevgilim. Çünkü odada yalnız kaldığımızda susturulan taraf sen olacaksın..." Duraksayarak dudaklarını öptü. "... dudaklarımla."


________________

Aman aman nerelere geldik 😝

Oy verin lütfen~

Umarım beğenirsiniz!

•Maria'

Ex Boyfriend × MarkHyuck ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin