herkes her şeyin o gün başladığını düşünüyordu. daha yeni ergenliğe girmiş 5 çocuk o gün karşılaştı sanıyorlardı bi yere kadar doğruydu aslında ama içimizden iki kişi vardı ki yine bir yarışma programında bundan tam 3 yıl önce karşılaşmışlardı. belki de o zamanlar zamanla bir bütün olacaklarını bilmiyorlardı. bana sorarsanız o gün tuvalatte aramızdaki çekimi fark etmek için aşk uzmanı olmaya gerek yoktu ama louise sorarsanız o gün benim ona kaba davrandığımı iddia ederek onun beni daha çok sevdiğini anlatmaya çalışıyor işte çocuklar bu yüzden babanız size tanışma hikayemizi anlatırken onun beni daha çok sevdiğini söylerse inanmayın çünkü Harry babanız Louis babanızı her gördüğünde kalbi hala ilk günkü gibi atıyor.
bilgisayarı kapatıp küçük karavan koltuğunun el verdiği kadar arkama yaslanıp esnemeye çalıştım. kafamı ne kadar camdan dışarı çevirmek istemesem de zorunda hissediyordum. çevirdiğim zaman görmekten en nefret ettiğim manzarayı görecektim çünkü eleanor ve lou yan yana sözde magazine yakalanmış gibi pozlar veriyorlardı. İkimiz de böyle olmaması için her şeyi yapıyorduk herkesten gizli sadece baş başayken asıl olduğumuz kişiler gibi davranıyorduk. bi anda lou'nun bana baktığını fark ettim fotoğrafçılara durmalarını söyledikten sonra cebinden telefonu çıkarıp bana doğru salladı bu demek oluyordu bu dağınık karavanda telefonu bulup lou ne demeye çalışıyor anlamalıydım. heycanla yerimden kalkıp önce kendi yatağıma gidip baktım orda olmaması normaldi çünkü kendi yatağımda yatmazdım ki yerdeki çocukların kıyafetlerini tekmeleyerek louisle ikimizin yatağına gitmeye çalışıyordum kapı açılınca oraya dönmeye bile gerek duymadım çünkü gelen Nialldan başkası olamazdı liam ve zayn şu an kayıt alıyordu niall da her zaman zaman olduğu gibi acıkmış ve abur cubur almaya gitmişti 'Nialler telefonumu bulamıyorum loulou mesaj attı hemen bulmam lazım' adım seslerii yaklaşıyordu ama cevap vermiyordu ben de yatağın üstünde debelenir gibi yorganı sallayıp telefonu arıyoırdum 'niall hadi ama zaten sabahtan beri o salak kızın yanında sevgilimin ne söylediğini merak ediyorum biraz yaedımcı olamaz mısın' niall cevap vermemeye devam ederken yatağın ayak ucuna oturduğunu fark ettim sinirle arkamı dönünce karşımdaki yüz gülmemek için kendini zor tutuyordu ' Harold ne arıyorsun sevgilim' suratım asık bi şekide yanına yaklaşıp kafamı bacaklarına koyup yatakta uzandım 'telefonumu loulou yine telefonumu kaybettim bu kadar salak olmak zorunda mıyım' lou saçlarımı okşarken diğer elini cebine sokup telefonumu çıkardı ' sabah senin sweatshirtünü giymek istemiştim dün gece cebinde unutmuşsun bebeğim seni camda görünce söyleyeyim dedim hem onu almaya gelince biraz da olsa görebilirdim seni' ikimiz de bu durumdan nefret ediyorduk sürekli uzak durmak zorunda olmaktan aşkımızı saklamaktan konserlerde yan yana bile olamamaktan kafamı dizinden kaldırıp bu sefer kucağına oturdum ' ahh babacık minik hazzan seni ne kadar özlüyor bir bilsen. o kızı her yanında gördüğümde ona ne kadar nefretle bakıyorum bir bilsen' bunları söylerken kendimi yavaş yavaş louise sürtüp saçlarının arkalarını çekiştiriyordum ' hazza her an niall gelebilir ve bizi yeterine bastı bebeğim ayrıca bu babacık muhabbetlerine girince ikimiz de kendimizi kaybediyoruz biliyorsun bebeğim' bunu söylüyordu ama benim devam edeceğimi bildiği için o da kendini bana sürtmeye başlamıştı hiç beklemediği birşey yapıp kucağından kalkmıştım ' peki babacık o zaman tuvalete girip kendimi becermem gerekiyor ne dersin prensesine bunu yapacak mısın' bunları söylerken gözlerimi louisden ayırmadan ellerimi sertliğime sürtüp aralarda inlemelerimin dudağımdan kaçmasına izin veriyordum gözleri kocaman olmuş louisin bakışları kazandığımın kanıtıydı ' siktir Hazza her seferinde bunu nasıl yapıyorsun sana karşı koyamıyorum' gülümsememi bastırıp dudaklarımı büktüm ' ne yapmam gerek babacığım prensesini mutlu edecek misin yoksa ben kendime dokunmaya devam mı edeyim' yüksekte olan yataktan zorlukla atlayıp yanıma gelmesi sadece 3 saniye sürmüş gibi geliyordu ' babacığı prensesini hiç zor durumda bırakır mı? ama prenses babacığı zor durumda bıraktığı için bi ceza almalı değil mi bebeğim? ' saçlarımı şevkatle okşayan elleri bi anda kafamı aşağı bastırıp çökmemi sağladı tam ellerimi pantalonuna atmışken durmamı işaret etti az önce indiğimiz yatağın altından fanların sahneye attıkları komik ve özel şeyleri sakladığımız kutuyu çıkardı neyi aradığını çok iyi biliyordum çünkü fanlar onu sahnede tam elime fırlatınca kulağıma onu saklamamı o söylemişti. tam tahmin ettiğim gibi elindeki pembe tüylü kelepçeyi sallarken yüzündeki sırıtmadan neler düşündüğü belliydi 'işte bizim kızları bu yüzden bu kadar seviyorum bizim neyi sevdiğimizi çok iyi biliyorlar ' yerdeki kıyafetlerin üzerinden atlayıp arkama geçti ' ellerini arkana uzat bebeğim babacık izin verene kadar ellerini kullanmak yok' hiç itiraz etmeden ellerimi uzatıp bileklerimi kelepçelemesine izin verdim. işi bittikten sona tekrar tam önümde durup saçlarımı okşadı ' çok güzelsin hazza sana dokunmaya bile korkarken beni öyle bir hale getiriyorsun ki canını yakmak hoşuma gidiyor' elleri yavaşça dudaklarımı bulunca ağzımı açıp parmaklarının ağzıma girmesine izin verdim gözlerimi gözleriyle buluşturup kendime kendime konuşmak için boşluk yarattıktan sonra'beni o kadar azdırıyorsun ki babacığım bana sert davranman hoşuma gidiyor ben bile kendimi tanıyamıyorum' sözlerim bittikten sonra parmaklarını görmezden gelip pantolonunun üstünden bile belli olan şişliğine önce burnumu sürtüp tepkisini bekledim o da aynı şekilde ne yaptığıma bakmak için zevkten kocaman olmuş gözlerini benden ayırmadan saçlarımı okşuyordu yavaş yavaş işin içine dili de sokup pantolonu izin verdiğince sertliğini ısırmaya çalışıyordum ısırıklar canını yakmış olmalı ki ağzından çıkan inlemeden sonra yanağıma sadece uyarmak amacıyla hafif bir tokat attı ' uslu durmalısın bebeğim babacığının canını yakma o da sana istediğini versin' louisle çok fazla birlikte olamıyoruz çünkü yalnız kalamıyoruz ama yalnız kaldığımız zamanlarda ikimiz de birbirimizi zorlamaktan zevk alıyoruz bu açık bi gerçek. louis geri çekilip pantolonunu çözmeye çalışıyordu bunu yaparken ne kadar azdırıcı bir görüntüsü olduğunu bilse beni bekletmemesi gerektiğini anlardı ' louis sikicem şu pantolonu şimdi niall gelecek ve ben sana dukunmadım bile' louis şok olmuş bi şekilde bakarken konuştu 'babacık olayını sen başlattın prensesim kuralları anlatmama gerek var mı?' bunları söylerken pantolonuyla birlikte boxerını da indirmişti kendini birkaç kere çektikten sonra şişliğini dudaklarıma değdirdiği zaman ne yapmam gerektiğini biliyordum o da bunu bildiği için ilk başta sadece saçlarımı tutmakla yetiniyordu ben de ıslak öpücüklerimi aletinin her yerine konduruyordum kafamı geriye çekip ağzımı açtığımda louis'in gözleri resmen parlıyordu 'hazza emin misin bebeğim akşam konser var ' 'yap artık şunu loulou benim de boşalmam lazım' louis kendini biraz çektikten sonra tek seferde ağzıma girmişti izin veren bendim ama benim de rahatlamaya ihtiyacım vardı ve bunun hızlı bi şekilde olması için louise izin vermeliydim louis git gel yaparken gözlerimi ona dikmiş sadece mimiklerine bakıyordum biraz daha devam ettikten sonra titremeye başladı 'ahh hazza geliyorum bebeğim' gözlerimle onu onaylayıp kafamı oynatmaya başladım gözleri o kadar kaymıştı ki bana bakıp bakmadığını bile anlamıyordum ağzımdaki sıcaklığı hissettiğmde yutmamam gerektiği için louis'in geri çekilmesini bekledim geri çekidikten sonra dilimin üzerindeki menisini göreceği şekide dışarı çıkardım yavaşca yaklaşıp dudaklarımı öperken dilimdeki ona ait olan meniyi de almıştı geri çekildikten sonra gülümseyip dudağıma ufak bir öpücük kondurdu kelepçeyi çözmek için arkama geçtiğinde omzumu öperken fısıldadı 'seni seviyorum Hazza vücudunun bana verdiği tepkileri beni bu kadae iyi tanımanı, seni bu kadar iyi tanımamı çok seviyorum' omzumdaki nefesi titrememi sağlarken altımdaki şişlik her geçen saniye daha da sızlıyordu ' ben de seni çok seviyorum loulou ama artık prensesinin rahatlamaya ihtiyacı var. lütfen artık şu kelepçeyi söküp nenimle igilenir misin babacığım' louis kendi kendine söyleniriken bişey aradığı arkamdaki haraketlilikten belliydi 'Louis tek bi sorum var sevgilim' sakince arkamı dönerken ilk cümlem çok sakindi 'O AMINA KODUMUN ANAHTARINI KAYBETMEDİN DEĞİL Mİ AŞIMM?' louis bi anda pişkin pişkin sırıtmaya başladı ' hayır aşkım kaybetmedim... başından beri anahtar yokmuş' sonlara doğru attığı kahkahadan sonra sinirden kıpkırmızı olduğuma emindim. her şey yeterince normalmiş gibi bir de açılan kaoının ardından gelen niall karşısında çıplak bi şekilde louisi görünce kahkaha atmaya başlamıştı louis yerde bulduğu ilk şeyi ki bu liam'ın şortuydu üzerine geçirirken niall deli gibi gülmeye devam ediyordu 'ya bazen gerçekten bana bilerek basıldığınızı düşünüyorum nasıl oluyo da sizi her seferinde basıyorum' gülerken karnını tuta tuta yanıma geldi 'hayırdır kedicik louis seni çok mu yordu hareket edemiyorsun' louis kaş göz yapıp susmasını söylerken ben sinirden deliye dönüyordum ' lou hayırdır naptın benim harryme hiç sesi çıkmıyo' hala elimdeki kelepçeyi fark etmemişti ve fark ettiği anda daha da dalga geçeceğne emindim o yüzden en mantıklısı o fark etmeden söylememdi ' bak şimdi ni biz louyla şakalaşıyorduk sonra bi anda karavanda kelepçe bulduk lou dedi ki takalım bakalım sen çıkarabilecek misin sonra...' niall gülmemek için kendini zor tutarak sözümü kesti ' peki benim kelebeğim siz ŞAKALAŞIRKEN louis hep çıplak mıydı?'ni bunu söyledikten sonra lou da ona katılmış gülüyorlardı gözlerimden alev çıktığına emin olduğum bir baqkışla louise döndün ' lou git ve paulu(çocukların tur menejeri aynı zamanda hepsinin babası gibi) bul hemen ne oldu diye sorarsa harry ve niall oyun oynuyodu niall anahtarı kaybetti de ağzına sıçıcam lou paul kesin anlayacak ne diycez adama' louis liamın şortunu çıkartıp kendi pantolonunu geri giyerken bana öpücük attı 'ben halledeceğim hayatım gel seni yerden kaldıralım yatakta otur' yanıma gelip koltukaltlarımdan tutup beni kucağına aldı 'lou indir beni senden daha ağırım belin ağrayacak' dudaklarıma küçük bir öpücük kondurup geri çekildi ' önemli değil hazza. bence asıl sorunumuz senin hala rahatlayamamış olman' beni yatağa bıraktıktan sonra dizini aletime sürterken yüzüne boş boş bakıyordum 'sence o kadar saçma şeyden sonra hala sert olabilir miyim lou bütün hevesim kaçtı' niall elindeki cipsi yerken dik dik bize bakıyordu söylediklerimizi duymadığı için rahatça konuşuyordum ' zaten akşam konser var ondan hevesinin geri geleceğine eminim' göz kırptıktan sonra kızmamdan korktuğu için hızla karavandan inmişti. aslında kızacak birşey yoktu çünkü haklıydı ikimiz de konserden sonra birbirimiz için deli olduğumuz çok açıktı. niall elindeki poşetle yanıma gelirken sinirli olmadığıma emin olmak için sevimli yüzler yaparak beni güldürmeye çalışıyordu 'harry sana abur cubur alacaktım ama sevmediğin için bissürü meyve aldım sana yedirmemi ister misin yani kendin de yiyebilirsin tabide ben ellerini kullanamiyosun diye şey dedim öyle' gozlerim kocaman olmuş şekilde nialla döndüm 'Nii lutfen bana çilek aldığını söyle lütfen o kadat canım istiyor ki aslında Louise bunu söylediğim zaman belki de hamileyimdir dedim ama o hamile olamayacağıma çok emin ama belki de olabilir ni degil mi cok guzel olmaz mk öyle olsa louisle ikimizin çocuğu olsa ne kadar guzel olur düşünsene' heycanla konusurken niall da ayni heycanla poşetten çilek posetini çıkartıyordu 'al bakalım harry bunu bana anlatmanı louis yasaklamıştı biliyorsun ikimiz de çok heyecanlanıyoruz sonra hayal kırıklığına uğruyoruz senin bi çocuğun olmasini ne kadar çok istediğimi biliyorsun hele ki louisle neyse al bakalim simdi çileklerini ye' Nii poşetten çıkardığı çileği ağzıma uzatmıştı tek hamlede onu agzima atip yavas yavas çiğnerken niall elindeki telefonuyla uğraşıyordu ağzımdaki çilek bitince kendimden emin bi sekilde konusmaya başladım 'bir gün olwcak Nii hepiniz göreceksiniz' anlamamis bi sekilde bana bakti ' ne olacak harry??' 'Bir gub louis ve benim çocuğum olacak buna garip bi sekilde çok eminim biz bunu hakkediyoruz' niall gulumseyerek bana bakarken birden karavanin kapisi acilip icerde liam ve zayn'in kahkahası duyuldu 'lutfen duydugumuz şeyin dogru olduğunu soyelin lutfenn gülmekten yuruyemedik buraya gelene kadar' hâlâ deli gibi kahkaha atan zaynin aksine liam konusmayi başarmıştı 'oglum bana bakin şu elimdeki bi çıksın sizin ikinizi de dövücem aha söylüyorum kaçın oğlum benden' söylediklerimden sonra bile deli gibi gülüyorlardı bu sefer açılan kapıdan girenin paul ve lou olmasini umarken kapıya döndüm utançtan kıpkırmızı olan louis ve paul gelmisti 'harry gel bakalım. Nasil yaptiniz oglum bunu ben sizin hep basinizda mi durcam 2 dakika ayrılsam olana bak Niall sen de akıllı misin oglum aksama konser var niye yaptınız bunu' utana utana paul'un yanina gidip arkamı dönüp ellerimi uzatabildigim kadar uzattım aradan gecen iki saniye sonra kelepçe ellerimden çıkmıştı ellerimi önüme cevirip şaşkınlıkla paula döndüm 'Nasil ama yani nasil yaptin paul biz bulamadik anahtari' dedigimde paul elindeki kelepceyi louise verirken gozleri ikimizin arasinda gidip geliyordu 'kelepce anahtarli değilmiş ki çekince açıldı bundan sonr daha dikatti olun Harry ve Louis' dedikten sonra kıpkırmızı olmustum çocuklar hâlâ gülmeye devam ederken paul karavandan indi kapıyı kapatmadan 'konsere kadar uslu durun cocuklar sonra yaparsınız ne yapacaksanız' dedikten sonra kapıyı kapattı. Arabanın icinde gülen 3 tane salak ve onlarin üstüne atlayacak kadar sinirli Harry ve Louis bıraktığından habersizdi.