09 - benim gibi hissetmesin

1K 162 60
                                    

Doyoung beni sevdiği bir kafeye götüreceğini söyledikten sonra yürümeye başlamıştık. Pek konuşmuyorduk ama o çok heyecanlı gözüküyordu. Neredeyse koşar adımlarla yürüyordu, sürekli dönerek bana bakıyordu.

Beni epey geniş bir kafeye getirmişti. Kafenin içi siyah ve beyaz ile tasarlanmıştı, modern bir havası vardı. Etrafta genç öğrenciler, sevgilileri ya da aileleriyle gelmiş insanlar güler yüzle oturuyorlardı.

"Jisung kahveyi bu kadar sevdiğine inanamıyorum. Gerçekten... İnanamıyorum."

Minho içtiğim 6. büyük boy americanodan sonra konuşuyor. Şaşkınlıkla yüzüne bakıyorum, yüzü çok ama çok güzel. Şaşkınken de çok güzel, mutluyken de... Hep güzel.

Ve ben inanılmaz hoşlanıyorum ondan.

Bugün onu, çıkma teklifi etmek için buraya çağırdığımı hatırlıyorum. Ama bunu yapacak cesareti bulamıyorum kendimde. Onu kaybetmeyi göze alamıyorum, onu kaybetmeyi göze alacak kadar sevmiyorum belki de...

Dışarıda kar yağmaya başlıyor, Minho yağan kara karşı gülümsüyor. Manzaram o kadar güzel ki... Minho, her ne kadar soğuk, memnuniyetsiz biri gibi gözükse de ufak bir kar tanesiyle mutlu olacak kadar seviyor yaşamayı. Umut dolu her şeye karşı, elindeki her şeyden memnun.

"Minho" diyorum istemsizce, kelimeler kendiliğinden dökülüyor ağzımdan. "Benimle çıkar mısın?"

"Ne içersin Jisung?" dedi Doyoung. Yine her zaman olduğu gibi americano söyledikten sonra aklımdaki anılardan uzaklaşarak tüm dikkatimi ona vermeye çalıştım.
Yakışıklı biriydi, nazik ve konuşkandı. İnsana güven veren bir havası vardı.

"Katherine ve Jonas, Minho Bey şirketin başına geçince anlaşma yapmak istediler. Minho Bey gerçekten şirketi iyi yönde etkileyen biri." dedi Doyoung. Sanırım şirket hakkında benden daha çok şey biliyordu ve ona sorabilirdim.

"Minho Bey yeni mi geldi şirketin başına?" Hiçbir şey bilmiyor gibi davranmak en iyisiydi.

"Evet. Aslında başta şirketin başına o geçecekmiş. Sonra eski eşiyle boşanınca ortadan kayboldu. Başa abisi geçti. Bizimkiler o zamandan beri anlaşma yapmak istiyordu ama Minho Bey olmadan yapmak istemediler. Geçenlerde bir arkadaşının düğünü için geri dönmüş. Tekrar gideceği söyleniyordu ama abisi ile şirketleri değiştirdiler birden. O burada kaldı, abisi gitti." diye yanıtladı beni.

"Eski eşi kimmiş peki?" Eğer şu an 'sen' derse utancımdan yerin dibine gireceğimi biliyordum ama riske girmeyi tercih etmiştim işte.

"Bilmiyoruz. Minho Bey kendisi hakkındaki bilgileri çok iyi saklıyor. Onun hakkında bunlar dışında bildiğimiz neredeyse hiçbir şey yok."

Daha sonra konuları değiştirmiş olsak da aklım Minho ile ilgili konuştuklarımızda takılı kalmıştı. Burada neden kalmıştı? Neden hakkındaki bilgileri bu kadar gizli tutuyordu? Hiçbirinin cevabı yoktu bende.

Doyoung konuşurken yaptığımın her ne kadar kaba olduğunu düşünsem de Seunghee'yi okuldan almam gerektiği için kalkmam gerektiğini söyledim. Aslında daha 1 saatim vardı ama kalmak zor geliyordu. Doyoung süper derece nazik bir tavırla gün için teşekkür etti -aslında benim etmem daha doğru olurdu çünkü hiçbir şey yapmamıştım- ve beni bırakmayı teklif etti. Ben de onun kadar olamasam da nazik bir şekilde bu teklifi redderek yürümeye başladım.

Kafam bomboştu. Nereye gitmem ya da ne yapmam gerektiği ile ilgili tek bir şey yoktu. Rüzgarda uçuşan bir yaprak gibiydim hatta daha kötü çünkü o yaprak düştüğü yerde beslerken toprağı, benim işe yarar hiçbir yanım yoktu.

Sürekli kendimi küçümsememin suçunu hep anneme atardım. Beni en çok sevip desteklemesi gereken zamanda sevmediği, desteklemediği için. İçimde oluşan öfkeyi destekleyecek argümanlar üretmeyi denerdim kendime ama çok başarılı olamaz ve sonunda hep annemi haklı bulurdum. Beni sevmemesini haklı bulurdum kendimce...

Minho'nun annesiyle tanıştığım gün ne kadar imrenmiştim ona... Minho'nun saçlarını öpmesine, ona gününün nasıl geçtiği ile ilgili sorular sormasına. Ama hayat hiçbir zaman mükemmel olmadığı için Minho'nun annesinin gösterdiği sevgiyi de babası getiriyordu burnundan.

Çok baskıcı bir adamdı. Şirket ile ilgili tüm hayallerini Minho üzerine kurardı çünkü abisi özgürlüğüne çok düşkündü, izin vermezdi babasının kendisine engel olmasına. Minho daha yoğrulmamış bir hamur gibiydi. Engelleyemezdi babasını. Ama kendini engelleyebilirdi.

Seunghee'yi aldım yolunu uzata uzata gittiğim okulundan. Beraber eve döndük, yine ber akşam olduğu gibi gününün nasıl geçtiğini sordum ona, öptüm saçlarından, sevdiğimi söyledim onu hayatı boyunca benim gibi hissetmesin diye. Ve böyle bitirdik koca bir günü de.

İple çektiğim sabah olunca neşeyle uyanıp işe gitmek için hazırlandım çünkü kabul etmem gerekir ki Minho'yu görmek istiyordum. Seunghee bile mutluluğumu fark etmiş, bugünü 'şaşırtıcı derecede garip günler' listesine eklemişti.
Her şeyi uçarcasına yaparak şirkete gitmek için çıkmıştım evden.

Şirkete girer girmez de Minho'nun odasına ilerlemiş ve kapıyı çalmıştım sakince. 'Gir' diyen sesini duymayı beklesem de tek bir çıt bile çıkmıyordu. Jackson'a sorduğumda bugün gelmeyeceğini söyledi.

Yine mi?

Daha fazla uzatmayıp hala bende duran arabanın anahtarını sekreterine bıraktıktan sonra odama geçtim. Kendimi onunla ilgili düşüncelerden uzak tutmaya çalışsam da, neden 2 gündür gelmediği -sonuçta o patrondu, gelmesi gerekiyordu- ve ne zaman geleceğini düşünmeden edemiyordum. Elim telefonumda 'Bay Lee' ismine gittiğinde bir süre düşündükten sonra kendimi 'bir çalışanı olarak' ona mesaj atabilme konusunda ikna edebilmiştim. Ama bir süre daha sabrederek mesajı akşama doğru, sanki yeni aklıma gelmiş gibi atmaya karar verdim.

Dakikaları saya saya beklerken hedefleğim saate kadar sabredememenin verdiği hüzünle yazdım Bay Lee'ye

Bay Lee

Siz: Bay Lee arabanızın anahtarını dün size verecektim ancak şirkette olmadığınız için bugün vereyim demiştim
Yine yoktunuz ben de sekreterinize bıraktım.
İyi günler dilerim.
Gönderildi 17.20


Bay Lee birkaç aksilik çıktı.
Jeongin'i anmaya gelemezsem lütfen beni yargılamayın.
Arabamın anahtarını sekreterimden alırım.
İyi günler
Gönderildi 22.28

Bu neydi şimdi?

×××××××××××

Selam fic batırmaya geldim :")

Küçük bir açıklık getireyim, Jeongin öleli bu sene 5 yıl olacak. Kazanın hemen ardından Hyunjin herkesi terk ediyor ve ortadan kayboluyor. Minho ve Jisung 1.5 sene gibi bir süre beraberliklerini sürdürüyorlar ardından Minho da ortadan kayboluyor. Seungmin 5 yıl içinde Felix ile tanışıp evleniyor. Düğüne kadar kimsenin kimseden haberi yoktu diyebilirim. Umarım açıklayıcı olmuştur çünkü hiç belli bir zaman vermemişim.

Ve bundan sonraki bölümümüz chanin :")

two wrongs don't make a right ¬¬ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin