15 - bütün suç senin

1K 157 92
                                    

Selamlar, bölümle hiçbir alakası olmasa da yıllardır favım olan bir şarkıyı koyayım. 2018 Ekim gibi dinlemiştim bu şarkıyı ilk.
11. sınıfta özgüvensizlikten ölüyordum, etrafımdaki herkes çok çok iyi gibi geliyordu, ben batıyordum ve tüm kışım bu şarkıyla geçmişti, hayatımın en berbat dönemiydi. Bu şarkı resmen yeniden yaşatıyor o dönemi bu havalarda hep aklıma geliyor ve dinliyorum pü duygusal bir inekpoacayım şu an.

Neyse hiçbir şeyi kafanıza takmayın, kimse için üzülmeyin, en çok kendinizi sevin ve her şeyin bir çıkış yolu olduğuna inanın. Çünkü bence vardır. Bazen çok zor olur, çok etki bırakır ama çıkarsınız. Geriye baktığınızda çok anlamsız gelir belki ama yaşadığınız her şey sizi siz yapar bu yüzden hatalarınız için üzülmeyin, yeniden deneyin, daha çok deneyin, daha doğru bir şekilde yapmayı deneyin.
Ultra boş bir girişten sonra bölüme geçelim artık. İyi okumalar diliyorum. Sizi seviyorum 💞🐄

×××××××××

"S-selam" dedi Jisung utangaç bir tavırla. Utanılcak bir şey yapmamıştı ki. Asıl utanması gereken bendim.

"Selam. İçer-"

"Kimmiş gelen?" Yuchan'ın omzuma dokunarak söylediği ve anında söylediğine pişman olduğu sözler, Jisung'un yüzünün düşmesine sebep olmuştu.

"Müsait değilseniz gideyim ben." diyerek gitmek için yeltense de hemen bunu engelleyerek içeri almıştım onu.

Jisung salonda battaniyenin altındaki Chan ve Changbin'i gördüğünde istemsizce "Yalnız olmadığınıza sevindim." demiş, ardından dediği şeyin farkına vararak "O anlamda değil... Yani... Her neyse." diyerek konuyu geçiştirmişti.

Changbin " Of, şimdi hiç ciddi konu kaldıracak kafam olmadığını söylesem ne dersiniz?" diye sorduğunda hepimize, Yuchan'ın sadece ağzını oynatarak 'gidebilirsin' dediğini bilecek kadar iyi tanıyordum onu. Sanırım Jisung ile beni yakıştırıyordu.

Herkes koltuklara oturduğunda Jisung sordu "Geldiğimde çıkmak üzereydin, bir yere mi gidecektin?" Kafamı önemli değil dercesine salladıktan sonra -ki bu nasıl bir sallama oluyor tam bilmiyorum- "Önemli değil. Ağrı kesici alacaktım." diye cevapladım. Ortamda bir sessizlik oluştuğunda Yuchan "Biz ağrı kesici almaya gidelim. Üçümüz. Şimdi." diyerek Chan ve Changbin'i alarak gitmişti. Giderken Jisung'un arkasından destekleyici hareketler yapmış, bu da gülümsememe sebep olmuştu. Jisung'a baktığımda beni izliyordu ki, gülümsememi yanlış anladığı anlaşılıyordu. Artık ciddi şeyler konuşmanın vakti gelmişti...

İkimiz de ellerimizdeki çizgilerin geliş yönlerini ezberlemek ister gibi kafamızı kaldırmazken Jisung'un derin nefesinin sesi vardı sadece odada. Saatlerce bu sesi dinleyebilirdim, günlerce bu odada onunla bu şekilde kalabilirdim. Ama gerçek denen bir şey vardı ve ben ne kadar istersem isteyeyim, düşündüğüm bu şeylerin gerçeklere uymadığının farkındaydım. Bu nedenle hızlıca girdim cümleye.

"Seunghee beni görmek istemiyor, bunun için kendini suçlama. Her şeyin suçlusu benim. Ama bunu düzeltmek istiyorum Seunghee ile yeniden bir bağ kurmak... " dedim tok bir sesle. Söylediğim şeye ben ne kadar güvenirsem, Jisung da bana o kadar güvenir diye düşünüyor; yaptığım her şeyi kendime güvenle yapmaya çalışıyordum.

"Çok etkilendi gidişinden Minho..." dedi ve durdu Jisung. Nasıl bir cümle kurması gerektiğini düşünüyordu. "5 yaşında bir çocuktu, ailesi yoktu ve sen de terk ettin onu. Bunun bir çocuk üzerindeki etkilerini düşünebiliyor musun? Ben olan hiçbir şey için kendimi suçlamıyorum çünkü tüm suçlunun sen olduğunun farkındayım. Biz sen gittin diye ardından gözyaşları dökerken, İngiltere'de keyfine bakan sendin. Seunghee'yi tek başıma büyütmekle uğraşırken, kendine bir sevgili yaparak yeni bir hayata başlayan da sendin. Birden geri dönüp herkesin hayatını mahvetmeye çalışan yine sensin. Bunların hiçbiri için kendimi suçlamıyorum. Sadece ne kadar kötü olursa olsun, kızımın babasını tanıma hakkını elinden aldığım için suçlamıştım kendimi ki onu seninle tanıştırarak rahatlattım vicdanımı. Bu zamana kadar herkes senin varlığına, düşüncelerine, isteklerine göre hareket etti. Sen gitmek istedin, bize sormadan gittin. Dönmek istedin, bize sormadan döndün. Benimle konuşmak istediğin her an konuştum seninle. Seunghee'yi görmek istedin gösterdim. Ama artık düşüncelerinin dinlenmesi ve takip edilmesi gereken insanın sen olmadığını anlıyorum. Kızıma bir şans verdim, babasını görmesi adına. Eğer istemiyorsa hiçbir şekilde onu zorlayamam. Sana da bu konuda yardım edemem. Sadece bunu açıklamak için geldim. Kızım bu hayatta benim için her şeyden ve herkesten daha önemli. O benim ailem. Bunu bir kez bozdun, ikincisine izin veremem."

Gözlerim karşımda bana bakan bir çift kara delikte donup kaldığında bitirmişti Jisung sözlerini. Yaptığı her jest, gösterdiği her bir mimik kalbimin üzerindeki kapanmayacak yarayı git gide deştiğinde; elimden gelen tek şey tebessüm etmekti. Gülümsedim ona, mutlu bir gülümseme değildi bu. Acı çektiğimi anlatmaya çalışıyordum, üzgün olduğumu bilsin istiyordum. Bu yüzden gülümsedim. Belki de bu zamana kadar yaptığım en büyük hata, yüzümde tebessümle dururken karşımdakinden acılarımı görmesini beklemekti.

"Tamam... Siz nasıl istiyorsanız öyle olacak her şey... Bir baba ile kızının arasına girmeye niyetim yok."

Bir baba ile kızı... Jisung ile kızı... Peki ben kimim? Neredeyim?..

"Peki... O zaman ben kalkayım." diyerek ayaklanmıştı Jisung. "Seunghee seni görmek isterse haber vereceğim." demişti ben ardından kapıyı kapatmadan hemen önce. Alnım ile kapı birleşmişti yavaşça ben fark etmeden. Başım gelen her şeyin ağırlığıyla, az öncekinden kat be kat fazla ağrırken derin bir nefes alarak nereye gittiklerini bilmediğim arkadaşlarıma mesaj attım.

Yuchan

Bana gerçekten güçlü bir ağrı kesici gerek

two wrongs don't make a right ¬¬ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin