Bay Han
Minho lütfen beni ara
Bugün olanlar için üzgünüm.
.
.Changbin
Senin için endişeleniyorum Minho
Hareketlerinin sonuçlarının iyi olmayacağının farkındasın değil mi?.
.
.Chan
Minho gerçekten iyi misin?
.
.
.Mesajlarıma şöyle bir göz attıktan ve hiçbirine cevap vermedikten sonra duşa girdim. Su damlaları bedenimin ürpermesine sebep olurken, bundan sonra ne yapacağımı düşündüm. Seunghee için çabalamaya gücüm yoktu, kaçmak istiyordum ben. Herkesten uzaklaşmak ve kaybolmak. O an geri dönmemiş olmayı dilemiştim. Şimdi gözlerimi açmayı, İngiltere'deki dairemde tüm geçmişimden uzakta uyanmış olmayı ummuştum ama gerçekliğe dönmem çok uzun sürmemişti. Kaçacak yerim yoktu ve artık yüzleşmenin vakti gelmişti!
Küçüklüğümden beri en büyük dileğim, kendi babam gibi olmamaktı. O doğum günümde başka kadınları altına alırken, kaç yaşımda olduğumu bana sorarken, annemle her kavga ettiğinde, evde her bağırdığında kısacası her anımda düşünürdüm bunu. Kendimce doğrularım vardı uygulamaya çalıştığım. Peki şimdi bulunduğum konum, kendi babamınkinden daha mı iyiydi yoksa gittikçe ona mı dönüşüyordum ben?
Duştan çıkıp giyindikten sonra yapacak bir şey bulamayarak bir film açtım. Kesinlikle filme odaklanarak koltukta otururken, kapının çalmasıyla afalladım.
Kim olabilirdi bu saatte gelen?
Savsak adımlarla kapıya ilerleyerek delikten baktım, gelen Yuchan'dı. Elinde 2 dolu poşet ile 32 diş sırıtarak içeri girerken "Ateşli sevgilimin morali bozukmuş, koşarak geldim." diyerek dalga da geçebiliyordu. Onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için çok minnettardım.
Mutfağa onun peşinden gittiğimde, o da getirdiği abur cuburları açmakla meşguldü. "Senin yüzünden Donghun beni patronunun sessiz ve gizemli sevgilisi olarak görüyor bunun farkında mısın?" dediğinde, benim için yaptığı fedakarlığın büyüklüğü bir kez daha çarpmıştı yüzüme. "Bence pek gizemli görünmüyorsun. Daha çok iyi kalpli patronun, paragöz ve egoist sevgilisi gibisin." diyerek kahkaha attığımda çevik bir hareketle çekmeceden bıçak çıkarmıştı.
"Beynini kesip yememi istemiyorsan sus ve salona geç hemen."
Abur cuburları salona getirmesine yardım ettikten sonra açtığım filme bakarak "Bunu kaçıncı kez izliyorsun?" diye sormuştu. "Bilmiyorum." diyerek cevap verdim ben de omuz silkerken. "Çok sıkıcısın Lee Minho. Donghun aşkım şu anki halimi görse acıyıp benimle çıkardı." deyip elimden kumandayı almıştı 'gizemli sevgilim.' Açtığı filme gözlerimi devirirken az önce beni filmi kaçıncı kez izliyorsun diye azarlayan kişi yaklaşık bininci kez aynı filmi açıyordu.
Açlık Oyunları - Ateşi Yakalamak
Filmdeki her repliği ezbere bilen arkadaşım, sahne gelmeden ne olacağını söyler ve gördüğü her erkeğe ağzının suyu akarken; ne kadar moralim bozuk olsa da istemsizce gülüyordum ben de haline. "Şimdi Peeta'ya elektrik çarpacak... Çarptı işte. Finnick suni teneffüs yapacak... Uyandı... Katniss öpecek... Salyalı ıy. Finnick taş gibi."
"Yalvarırım sus artık, filmi izleyelim." diye söylendim en sonunda. Yuchan da bana üzgün bir surat yaparak döndü önüne. Yanımda birinin olması çok iyi hissettiriyordu, onu kırmak yapmak istediğim son şey bile değildi. "Kırılmadın değil mi?" dedim sessizce. Bana dönüp kocaman gülümseyerek "Benim gibi bir mala kırılmak" ile ilgili birkaç şey söyledikten sonra tuvalete gitmek için kalkıyordu ki kapı çaldı. "Sanırım biraz daha tutabilirim." diyerek kapıyı açmaya gitti Yuchan. Yaklaşık 1 dakika geçmeden endişeli sesi kulaklarımı doldurdu.
"Minho! Misafirlerin var."
Yuchan'ın ses tonu beni meraklandırmıştı. Acaba Jisung mu gelmişti? Kapıyı açanın Yuchan olması pek iyi değildi o zaman. Saçımı yavaşça düzelterek dış kapıya doğru ilerledim. Kapıda bekleyen Chan ve Changbin'i gördüğümde tuttuğum nefesi vermiş ve Yuchan'a endişelenecek ne var diye baktığımda da gülmemek için kendini tuttuğunu görmüştüm. "Çok iyi bir oyuncuyum, biraz ses tonu değişikliği ve hop! Minho artık elimde."
Omzuna pek yumuşak sayılmayan şekilde vurduğumda Changbin kahkaha atmış "Saçlarını falan düzeltmiştir yirmi saatte geldiğine göre." demişti. Umutla Chan'a bakarken onun da "Belki de geç gelince havalı olurum Jisung'un karşısında diye düşünmüştür." demesiyle bu gece üçe bir olduğumu anlamıştım.
"Ooo abur cuburlar bitmiş. Kimse mi bizi düşünmüyor?" diyerek koltuğa yayılmıştı Changbin, ben mutfağa kalan abur cuburları getirmek için giderken. İçeri döndüğümde hepsi battaniyenin altına girmiş -tabii benim yerim de kapılmıştı- filmi izliyorlardı. Ortalarına Yuchan'ı oturtmuşlar, heyecanlı yerde ne olacak diye ona soruyorlardı. "Bana yer yok sanırım?" dediğimde Changbin beni kucağına oturtmaya uğraşsa da sonunda herkesin biraz kenara kaymasıyla işi halletmiştik.
Film bitimine kadar bir yandan filmin bir yandan Yuchan'ın sesiyle başım deli gibi ağrımaya başlasa da sonunda bitirmiştik. Banyodaki ilaç dolabından ağrı kesici almak için gitmiştim. Diğerleri bu kadar rahatsız edici oldukları için özür dileyip duruyorlardı bu da daha çok ağrıtıyordu başımı. Dolabın altını üstüne getirdikten ve ağrı kesici bulamadıktan sonra "Eczaneye gidip geliyorum." dedim içeridekilere.
Tabii kapıyı açtığımda, karşımda Han Jisung'u görmeyi beklemeyerek...
×××××××××
🐮 3K OLDUK FALAN İŞTE HIRR. İNŞ FİC BATMIYORDUR CANIM FİCİM 🐮
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two wrongs don't make a right ¬¬ minsung
FanficMinho'nun gözleri yavaşça kapanırken, onun güçlü görüntüsünün altındaki yorgun benliği düşündürttü beni. Her zaman dayanıklı ve güçlü gözüken bir yapısı olmuştu. Hiç kırılmaz, hiç üzülmez... Ama ben biliyordum ki en çok o üzülürdü yaşanan her şeye...