"Nasıl geçti dün gününüz." dedi Seunghee yine dalmışken ben.
"İyiydi. Seninle konuşmam gereken bir şey var." dedim ben de. Minho ne derse desin kızımın iki babasıyla da görüşme hakkını elinden alamazdım.
Her zaman bir şeyleri ertelemek zorunda kaldığımız gibi çalan kapıyla bu konuyu da ertelemek zorunda kalmıştım. Sanırım ilk defa Felix'e lanet ediyor olabilirdim.
Seungmin ve Felix güler yüzlü bir şekilde kapıda dikildiklerinde, biz de istemsizce neşelenmiştik. İkisi resmen birbirlerini bulmuşlardı, birbirlerini tamamlıyorlardı.
"İçeri almayacaksınız galiba?" dedi Felix elindeki poşetleri Seunghee'ye kakalamaya çalışırken. Bu görüntüye bir kahkaha attıktan sonra "Geçin içeri" dedim "Dükkan sizin."
|
"Doğum gününde ne yapacağız?" diye sordu Seungmin. Doğum günlerini en çok o severdi aramızda.
"Evde oturacağım?" diye cevapladım. Felix ile doğum günlerimiz peş peşeydi bu yüzden ne diyeceklerini tahmin edebiliyordum.
"Ortak kutlayalım." diyerek beni doğruladı Felix. "Hem daha az masraf yapmış oluruz hem de bu bahaneyle sizin arkadaşlarınızla da biraz kaynaşırım belki..." diye devam ettirdi. Bu zamana kadar onun açısından olaylara bakmamıştım hiç. Sevdiği adamın travmatik olayları, eski erkek arkadaşıyla kapanmayan yaralara ev sahipliği yapan bir geçmişe sahip olması onu da zorluyor olmalıydı. Belki tahmin ettiğimden bile fazla.
Bu tatlı çocuğu üzmeye daha fazla dayanamadığımdan "Tamam" dedim. "Beraber kutlarız." Doğum günümüze 1 aydan uzun bir süre vardı, kim bilir o zamana kadar neler değişecekti.
Bir süre daha oturduktan sonra, atıştırmalık bir şeyler koymak için mutfağa geçtim. Pijama partisi gibi bir şeyler planlıyorduk ama büyük ihtimalle geceye abur cubur kalmayacaktı.
Felix'in çok sevdiği koni cipslerden özellikle bol bol koyduktan sonra döndüm salona. Seunghee'ye de tabak hazırlamıştım zaten cips kokusu alır almaz koşarak gelmişti.
"Sizi rahat bırakıyorum, cipsimi aldım." deyip Felix'e dil çıkararak gitmişti. Ona bu kadar kötü davranmasına rağmen, arkadaşlarımın arasından en sevdiği kişi Felix'ti. Hatta Seungmin ile evlendiklerinde bir miktar kıskanmış olabilirdi.
"Minho çok içine kapanık biri olmuş." dedi Seungmin. "Bambaşka biri gibiydi dün." Buruk bir şekilde gülümsedim. İstemsizce çıkan sözcüklere engel olamadım ardından.
"Seunghee'ye durumu açıklamak istiyorum."
Seungmin şefkatli bir bakışla bakarken, Felix bana sarılmıştı.
"Ben de bunun doğru olduğunu düşünüyorum." demişti ardından. "Seunghee'nin babasından haberdar olma hakkı var."
"Ama Minho istemiyor. Ne yapacağım?"
İkisi de son derece ciddileşmişti.
"Neden istemiyor? Bence burada Seunghee'nin yararı önemli olan tek şey. Ve bunu öğrenmesi yararına olacak her türlü diye düşünüyorum." dedi Seungmin.
"Bence yarın şirkete Seunghee'yi de götür. Minho ile görüştür. Birden söyleme babası olduğunu o zaman kaynaşmaları çok zor olur. İlk önce arkadaş olmaları daha iyi olur."
Felix'in fikri çok mantıklıydı. Minho'dan çok Seunghee'yi düşünmem gerektiği konusunda da Seungmin haklıydı.
"Minho'ya mesaj atıyorum. Kendini Seunghee ile görüşmeye hazırlasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two wrongs don't make a right ¬¬ minsung
FanficMinho'nun gözleri yavaşça kapanırken, onun güçlü görüntüsünün altındaki yorgun benliği düşündürttü beni. Her zaman dayanıklı ve güçlü gözüken bir yapısı olmuştu. Hiç kırılmaz, hiç üzülmez... Ama ben biliyordum ki en çok o üzülürdü yaşanan her şeye...