9

2.6K 369 274
                                    

"Hadi gel artık, seni sonsuza kadar bekleyemeyiz! Chan hyungun arabası yola çıkmış bile."

Changbin sıkıntıyla nefes verdiğinde arabanın kornasına birkaç defa daha basmıştı. Minho bir an önce evden çıkabilirse beraber kamp yapmaya gideceklerdi. Minho'nun saçmalıklarıyla geçen bir ayın sonunda Chan, onun evden bir süre uzaklaşmasının iyi olacağını düşünerek kampa gitme fikrini ortaya atmıştı. Diğerleri de kabul etmişti, zorla da olsa.

Minho ise şu an çantasını alarak evden çıkmaya hazırlanıyordu. Hyunjin'in sesini duymamış olsa bu daha kolay olacaktı.

"Gitmeyi istediğine emin misin?"

Hyunjin televizyondan gülümseyerek Minho'ya bakarken Minho ise tamamen çökmüş vaziyette, başını ona doğru çevirmemek için direniyordu. Son bir ayda sinir krizleri ve Hyunjin'e karşı olan korkusu yüzünden bir gram uyku uyuyamamış, üstüne her zaman favorisi olmuş olan ve onu fazlasıyla sakin tutan oyununu oynayamamıştı. Her açtığında Hyunjin'i görebilecek olma ihtimali onu hâlâ fazlasıyla korkutuyordu. Artı olarak yemek de yiyememiş, zaten zayıf olan bedeni iyice çelimsizleşmişti. O da kendini toparlamak için tek yolu uzaklaşmakta bulmuştu bu yüzden kamp teklifini düşünmeden kabul etmişti. Zaten reddetme gibi bir şansı yoktu, orası ayrı.

"Senden uzak olacağım, daha ne isteyebilirim ki?"

"Peşini bırakacağımı mı düşünüyorsun? Eğer oraya gidersen döndüğünde sana daha beterlerini yaşatırım."

Minho dayanamayıp Hyunjin'e baktığında, Hyunjin'in sırıtışı daha da büyümüştü. Dişleri sivrileşmiş, gözlerinden ağır ağır kan süzülmeye başlamıştı. Bazıları yanaklarına bile ulaşamadan aşağıya damlıyor, bazıları ise boynuna, hatta kıyafetine kadar ulaşıyor ve üzerinde bir leke bırakıyordu. Başını yana yatırmış bir şekilde Minho'nun gözlerinin tam içine bakarken Minho sert bir şekilde yutkunma ihtiyacı hşssetmişti. Korkuyordu, ölesiye korkuyordu hem de.

Birkaç damla göz yaşı titrek bedeninden ilerleyip zeminle buluştuğunda Minho, başını iki yana sallayıp hızla evden çıkmıştı. Bu saçmalığın ne zaman sona ereceğini bilmiyordu ama böyle devam ederse Minho ciddi anlamda kafayı sıyıracaktı.

Çantasını arabanın bagajına yerleştirip çabucak arabaya binmiş, titreyen bedenini sabit tutmaya çalışırken göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Changbin ve yanındaki yolcu koltuğunda oturan Felix ise Minho'ya acıyarak bakıyordu. Changbin yakın arkadaşına inanmak istiyordu ama söylediği şeylerin elle tutulur tek bir yanı, tek bir mantıklı açıklaması bile yoktu.

Yola çıktıklarında Minho ağlamasını zor da olsa durdurmuş, başını cama yaslayıp dışarıyı seyretmeye başlamıştı. Tabii bir süre sonra sarsıntının kulağına kadar ulaşan iğrenç hissi ve başını sürekli cama çarpması can sıkıcı bir hale gelmişti. Bu yüzden başını kaldırmış, oturduğu koltuğun arkasındaki yere yaslayarak dışarıyı seyretmeye devam etmişti.

Bir teknoloji mağazasına yaklaştıklarında Minho, izleniyormuş hissiyle gergin bir şekilde kaşlarını çatmıştı. Arabayla ilerliyor olmasına rağmen hissin asla geçmiyor olması da garip gelmişti.

Teknoloji mağazasının önüne geldiklerinde trafik ışıkları yüzünden arabayı durdurmak zorunda kalmıştı Changbin. O arada uzanıp Felix'in elini yavaşça okşarken dudaklarına da minik bir buse kondurmayı ihmal etmemişti. Minho ise dalgın bir şekilde yoldan geçen insanlara bakıyordu.

O sırada televizyonlarda, gösterilen normal şeylerden farklı bir hareket sezmiş ve bakışlarını televizyona çevirmişti. Beklediği gibi, Hyunjin ekrandaydı fakat bu sefer oldukça sinirli görünüyordu. Bir Minho'ya bir de arabaya bakıyordu. Ardından kaybolmasıyla ekranda bir yazı belirtmişti. Minho tam okuyamadığı için telefonunu çıkarmış, kamerayı yakınlaştırarak yazıya bakmıştı. Sadece tek bir cümle yazıyordu: "Felix'e güvenme."

"Ne demek bu şimdi..."

Araba tekrardan hareket etmeye başlarken Felix Minho'ya bakmış, kaşlarını hafif çatmıştı.

"Hyung, sorun ne?"

"H-hiç, hiçbir şey."

Felix hafifçe kafa sallayıp önüne döndükten bir süre sonra tekrar Minho'ya dönmüştü. Bu sefer elinde bir kulaklık vardı ve Minho'ya uzatıyordu.

"Müzik dinlemek veya bir şeyler izlemek istersen önündeki televizyonda birsürü film ve güzel bir çalma listesi var."

"Teşekkür ederim."

Minho kulaklığı alırken yanlışlıkla Felix'in eline değmiş, korku dolu bir şekilde Felix'e baktıktan sonra onun hâlâ şefkatli bir şekilde gülümsediğini görmüştü. Felix'ten bir zarar gelmezdi zaten. Ne düşünüyordu ki? Kendisini delirtmeye çabalayan birinin -ya da bir şeyin- onu korumaya çalışacağını falan mı? Sadece başka bir endişe yaratmaya çalışıyordu. Ama bu sefer işe yaramayacaktı.

Kulaklığı kulağına takarken Felix ise memnun bir şekilde önüne dönmüştü. Minho karşısındaki koltukla birleşik duran ekranı açmış ve çalma listesine girip karışık çalma modunu açmıştı. Şansına sürekli en sevdiği şarkılar denk gelmişti. Tüm yolu sakin bir şekilde geçirirken ekranda birden bire beliren Hyunjin, Minho'nun irkilmesine sebep olmuştu. Yanında ise teknoloji mağazasında gördüğü uyarı vardı. Minho internete girip arama kısmına "Beni yine kandıramazsın." yazmıştı. Cevap çok da gecikmemişti.

"Pişman olacaksın."

Hyunjin'in sesi kulaklarını doldurduktan hemen sonra kaybolmuş, ekrandaki bedeni de silinmişti. Ve geride endişeli bir şekilde, çalan müziği dinlemeye çalışan Minho'yu bırakmıştı.

_____

Herkes günahkâr, herkes şerefsiz

Game Link (HyunHo) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin