"Ha?" diye açtı telefonu Erguvan.
"Ha, mı?" diye sitem etti karşısındaki ses. "Evladım kaçtır söylüyorum öküz gibi açma şu telefonu diye."
"Hala, adını görünce yabancı değil diye..."
"Bari bana biraz saygın olsun. Gerçi kendine bile saygın yok ki senin."
Erguvan telefonu kulağından uzaklaştırıp ofladı. Halasından azar yemeye devam ediyordu. Birkaç kez üst üste adını bağırınca telefonu tekrar kulağına götürdü.
"Dinlemiyor musun anlattıklarımı?"
"Dinlemez olur muyum, dinliyorum."
"İş bulacaktın ne oldu?"
"Ben öyle bir şey söylemedim."
"Ne demek öyle bir şey söylemedim!"
Erguvan geçiştirmek için, "bilmiyorum bir bakarım" diye ekledi.
"Ben sana buldum iş. Fehmi abin söyledi, ben de sana söylüyorum."
Şaşırmıştı. Biraz kekeledikten sonra sordu. "Ne buldun?"
"Muhasebe. Öyle aman aman bir şey aramıyorlar, yetiştirilecek eleman arıyorlarmış. Tam senlik."
"Kimbilir kaç yüz kişi başvurur, hem benim paraya ihtiyacım yok."
"Lafımı ikileme. Ben senin yerine ayarladım bile. O görüşmeye gideceksin. Yarın sabah saat dokuzda orada olacaksın."
"Yarın sabaha benim..."
"Hiç yalan söyleme kapıcı aradı, neredeyse üç aydır evden çıkmıyormuşsun. Oğlum, güzel yavrum, yazık ediyorsun kendine. Emanetsin sen bize. Genceciksin daha. Yakışklısın da. Kendine böyle yazık etme."
"Benim kendime bir şey yaptığım yok!"
Halası kısa sürede deliye döndü. "Evet işte! Hiçbir şey yaptığın yok. İtiraz istemiyorum. Arayıp kontrol edeceğim. Eğer gitmemişsen seni yaka paça alıp bize getirteceğim. Torunlarımı parka götürürüz beraber!"
Erguvan telaşlandı. "Tamam, tamam, tamam. Yarın giderim ben oraya."
"Merkez Süpermarketin ordaki pasajda Karanfil Ticaret Alım Satım yazan yere gideceksin. Üçüncü katta. Pasajı kime sorsan gösterir zaten. Anladın mı?"
Belirli belirsiz bir sesle karşlık verdi. "He, evet."
"Güzel söyle, bana ağzını eğme!"
"Anladım Hala. Anladım."
Erguvan, konuşulanların çoğunu dinlememişti. Uyku sersemi olduğu için ne söylediğini de tam bilmiyordu. Telefonu kapatır kapatmaz geri yattı. Biraz daha uyukladıktan sonra sinirlenip, hiç uyuyamadığından yakınarak yatağından kalktı.
Hemen yattığı odanın ışığını açıp 85 metrekarelik evin girişindeki duvar saatinin önünde dikildi. 03.09'u gösteren kadranlara kızgın bakıyordu. Parmaklarını pençe gibi katılaştırıp bir saniyeliğine saçını yolmak istedi. Mutfağa geçti. Çeşmeden bardağa biraz su doldurup tezgâhtaki birkaç tane hap kutusunun arasından rastgele birini seçip ağzına bir hap attı. Sinirini henüz kontrol altına alamamıştı. Masada duran -kimbilir hangi akşamdan kalma- tabağın içinden makarna taneleri yapışmış kaşığı mutfaktan beri duvardaki saate hışımla fırlattı. Iskalanan bu atıştan sonra sinirlenip bulaşık tabağı da fırlattı. Yeni bir ıskayla gecenin o vaktinde atom bombası gürültüsüyle kırılan tabak onu iyice çileden çıkarmıştı. Yumruğuyla mutfak lambasını kapatıp duvardaki saate yöneldi. Onu yerinden söküp sertçe yere attı. O darbeye rağmen sapasağlamdı ama pili çıktığından çalışmıyordu. Öncekine göre biraz daha huzurlu hissediyordu. Kendisini deliye döndüren tik tak sesinden kurtulmuştu. Yarınki iş görüşmesi için tam yatağına dönecekken ilk adımla beraber bağırtı kopardı. Arkasına peşi sıra küfürler. Kırdığı tabağın saçılmış porselen parçalarından biri ayağına batmıştı. Kendi marifetini kabullenemeyip sinirden köpürür biçimde "bana uyku haram arkadaş" diye dert yanıp banyoya geçti. İnce parçaları özenle çıkarıp havluluktaki el havlusunu rulo şeklinde ayağına sardı. Uçlarından sıkıca çekip yukarıdan kabaca bağladı. Işıkları söndürüp yatağına döndü. Ancak dört buçuk saat kadar uyuyabilecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyku Sersemi
RomanceUyku Sersemi, dram ağırlıklı bir aşk ve suç romanıdır. İki protagonist Erguvan ve Manolya etrafında cereyan etmektedir. Ailesini cinayete kurban veren Erguvan ciddi bunalım ve çöküntüler yaşamıştır. Bu sebeple psikolojik tedaviler almıştır. Bu tedav...