Bölüm 6

326 13 0
                                    

Otobüsle giderken gelen insanlar direk Hyun’a bakıyorlardı. Otobüste palyaço: D çok şeker diye düşündüm. Çocuklarda annelerini çekiştirerek parmaklarıyla Hyun’u gösteriyorlardı. Hatta bir çocuk Hyun’la fotoğraf çektirmek için ağladı. Sonunda isteği oldu. Ama onun Hyun olduğunu bilselerdi izdiham yaşanırdı herhalde: D.

Daha sonra bir durakta indik. Ben bu yolları ezberlemiştim bile. Gideceğimiz yer okul yolumun üstündeydi.

-Lunapark mıydı sürprizin? dedi.

-Evet. Yalnız kapıdan girmeden önce bir şartım var.

-Şart mı?(Gözlerini büyüterek)

-Evet. Kafandaki bütün olumsuz düşünceleri hatta dertleri içeri girdiğimizde bu kapının ardında bırakacaksın. Anlaştık mı?

-Peki: D

İçeriye doğru giderken tam kapıda Hyun’a bakıp sırıttım. O da bana sırıttı.

Bana pamuk şeker ısmarladı. Biraz yüzüme gözüme bulaştırmışım ki:

-Şuranda şeker kalmış dedi Hyun.

-Nerde?

Parmağıyla yüzümü gösteriyordu. Ama bulamadım bir türlü. O da dayanamayıp pamuk şekeri aldı ağzıma doğru uzattı. İçimde hayran Nehir fırtınalar koparıyordu.

Bende yavaşça ısırdım. Sonra biraz kızararak sırıtmaya çalıştım.

-Hadi korku tüneline gidelim, dedim

-Tamam.

Korku tüneline girdiğimizde gerçekten korkmaya başlamıştım. Aslında korku da değildi bir anlık heyecanla çığlık atıyordum. Hyun bana bakıp kahkaha atıyordu.

Trenden çıkınca:

-Eğlendin mi? diye sordum.

-Evet, çığlık atarken çok komik gözüküyorsun :D.

-Yaa.

Hamlemi yapmalıydım.

-Hyun dur sakın kımıldama.

-Noldu?

-Omzunda böcek var!

-Ne al çabuk al diye zıplamaya başladı.

Bense kahkaha atıyordum. Beni görünce Hyun durdu.

-Çok komiksin! Dedi.

-Öcümü aldım :D :D

-Hadi çarpışan arabalar gidelim dedi Hyun.

Biner binmez Hyun üstüme doğru sürüp ‘Öç zamanı’  diye bağırıyordu.

Neyse ki sonunda bana çarptığı kadar bende ona çarpmıştım. Bu kadar eğlenirken zaman hızla geçmiş hava kararmıştı bile. Saatime baktım külkedisi gibi mutfağa(yani yurduma) dönme zamanım gelmişti.

Lunaparkın kapısından çıkarken ikimizde çok mutluyduk. Artık onun yanında arkadaş tarafım ağır basıyordu. Ama hayran olanıysa arada sırada ‘Çok şeker, çooook tatlı, seni çoook seviyorum’ şeklinde çığlık atıyordu içimde.

Eğer Kore’den hemen gidecek olsaydım hayran tarafımı serbest bırakırdım.

Ben bunları düşünürken Hyun bana doğru döndü:

-Adınızı sorabilir miyim hanımefendi :D

-Hayır, olmaz bu masala aykırı beni ayakkabımdan bulmalısın :D Neyse acıdım Kore’de milyonlarca kız var. Adım Nehir sizinki neydi?

-Hyun diyebilirsin bana.

-Peki Hyun :D

-Nehir bana telefon numaranı verir misin?

Ne ilk günden telefon numaramı mı istiyordu? Haklıydı beni nasıl bulacaktı ki eğer arkadaş olmak istiyorsam vermeliydim. Hayran Nehir yine haykırdı:’Hyun telefonunu istiyor ve sen verip vermemeyi düşünüyorsun. Çıldıracağım şimdi. Versene kızım ne bekliyorsun’

-Tabi: D dedim.

O kendininkini vermez diye bekliyordum ünlü sonuçta ama verdi: D.

Artık telefon rehberimde gerçek bir Kim Hyun Joong vardı.Lisedeyken rehberime onu kaydetmiştim.Ama sadece resmi vardı. Şimdi gözlerimde dolar misali parıldayan (filmlerden hatırlarsınız: D)numarası vardı. Ve benim ki de ondaydı.

Birbirimize iyi geceler diledikten sonra ayrıldık. Otobüste giderken dayanamayıp ona mesaj attım:

‘Bugün çok güzeldi^^’

‘Bence de. Çok teşekkür ederim Sinderella.^^’ diye cevap attı Hyun.

Tabi telefonuma bakınca Jane’nin attığı çağrıları gördüm. Ona anlatılacak çooook şeyim vardı.

-------------------6.bölüm sonu---------

SS501 LET ME BE THE ONEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin