Bölüm 3

395 14 0
                                    

Bunu dedikten sonra telefonum çaldı. Rehberim Cheon Hae-jin arıyordu.

-Alo

-Nehir, yerleştin mi?

-Evet

-Yorgun musun peki?

-Yo zaten uçakta uyumuştum.

-Tamam, hazırlan ben yurda geliyorum seni bu ilk günün şerefine yemeğe çıkartacağım.

-Tamam dedim sevinçle.

Hazırlandım rehberim beni aşağıda bekliyordu. Kore’nin meşhur çadır lokantalarından birine girdik. Yemeği yerken o bana kurallardan, Korece kursumdan, burs paramdan, okulumdan, kendisinden bahsetti.35 yaşındaymış ama bence 27 gösteriyordu zaten Koreliler hep böyle genç gösterir. Evliymiş. Bir tane kızı varmış. Resmini gösterdi çok şekerdi gerçekten.

Kurallardan aklımda kalan 12’ye kadar yurtta olmam gerektiğiydi.

Yemeği yedikten sonra beni yurda bıraktı.

-Sunbae, teşekkür ederim.(Sunbae abinin daha resmi hali)

-Bir şey değil bu arada unutma Korece kursun yarın başlıyor.

-İyi geceler dedikten sonra gidip uyudum.

Korece kursunun ilk günü biraz heyecanlıydım. Ama alışmıştım. Buraya geleli nerdeyse 1 ay olmuştu Korece’m gayet iyiydi. En azından kendimi anlatabiliyordum. Ailemle görüşmeyi ihmal etmiyorduk. Annem her görüşmemizde aynı soruları tekrarlıyordu. Hatta bazen aynı soruyu görüşmemizde 5-6 kere soruyordu.’İyi misin, yemeğini yedin mi, bir şeye ihtiyacın var mı, iyi misin peki …’Anne yüreği işte.

Sabah erkenden kalktım, sonra kahvaltı ettim. Jane’le sohbet ediyorduk.

-Jane bugün Seoul’u fethedelim mi?

-Olur, da hepsini bu gün bitiremeyiz ki: D

-Daha çooook günümüz var. Okul ne zaman açılacak?

-1 ay sonra herhalde önce Korece’yi öğrenmen lazım.

-Çok heyecanlıyım: D

-Bende ama her yerde beraber olacağız o yüzden sorun yok. Yani senden kurtulamayacağım: D

-Aşk olsun dedim dudaklarımı büzerek. Sonra beni gıdıklamaya başladı bende onu.

Sonra hazırlanıp, biraz da makyaj yaptıktan sonra sokağa attık kendimizi. Ben tabi fotoğraf makinemi almıştım. Çok seviyordum fotoğraf çekmeyi beni mutlu ediyordu.

Ne gördüysem çekiyordum. Jane benden bıkmıştı.

-Yeter Nehir, sanki hiç sokağa çıkmayacaksın

-Jane ama baksana ne kadar güzeeell. Çok mu sıkıldın? Dedim.

Koluna girerek:

-Sana bir şeyler ısmarlayayım mı: D dedim.

-Ne mesela?

-Çok güzel bir kahve yanında bir dilim kakaolu yaş pasta dedim.( kaşlarımı oynatarak)

-İyi peki. Sana zaafımı niye söyledim ki?

Bir kafeye oturduk. Sohbet edip çektiğim fotoğraflara bakıyorduk. Jane daha sonra tuvalete gitti. Yoldan geçen insanları izlerken biri gözüme çarptı. Kafasında tişörtünün şapkası ve bir şapka daha vardı. Ayrıca gözünde gözlük, üstünde ceket vardı. Gerçekten çok sarıp sarmalamıştı kendini,   hadi hava soğuk olsa neyse.’İlginç bir tip’ dedim içimden. Dışarıda olduğumuz için onun fotoğrafını çektim. Flaşı kapamamışım. Dönüp bana baktı. Yüzü bana o kadar tanıdık geldi ki. Peşinden gittim.

-Pardon, fotoğrafınızı çektiğim için rahatsız oldunuz herhalde?

-Sorun değil dedi.

-Yüzünüz bana çok tanıdık geliyor.

-Öyle mi? Dedi gülerek.

Bu gülüşü nerde görsem tanırım. Tabi ya bu…

-----------3.bölüm sonu.------

SS501 LET ME BE THE ONEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin