Lütfen, diye geçirdim içimden. Lütfen her şey bir an önce bitsin. Bu dileğim gerçekleşecek miydi bilmem ama, şu anda böyle bir şeyin söz konusu olmadığı kesindi. Herkes bir tarafta oturuyor, kimse çantalara elini sürmüyordu. Anlaşılan hâlâ işin ciddiyetinin farkında değildik. Fakat bir an önce kendimize gelemiz gerekiyordu. Hava yakında kararacaktı ve ortada ne çadır vardı ne bir şey!
Umutsuzluk içerisinde bir köşede etrafımı inceliyordum. Kimsenin ayağa kalkacağı yoktu. Anlaşılan işi başkalarına bırakmak yerine kendimiz yapmamız gerekiyordu. Bu yüzden ayağa kalktım ve çantaların olduğu yere doğru ilerledim. Tabii bunu yapmam, tüm gözlerin üzerime çevrilmesine sebep olmuştu. Ancak umursamadım ve içinden bir çadır çıkardım.
Şu ana kadar her şey güzeldi evet, ama bir sorun vardı. Çadırı nasıl kuracağım hakkında en ufak fikrim yoktu. Derin bir iç çektim ve çantanın içerisinden 'çadır kurma talimatı' aradım. Ancak hiçbir yerde yoktu! Sakin olmaya çalışırcasına çadıra baktım. Seni kurmak ne kadar zor olabilir ki?
Çadırı açtım ve kuracağım alana doğru bıraktım. Ardından çubuklarını çıkartarak, bir köşesinden geçirmeye çalıştım. Fakat çubuk buna kısa gelmişti! Öfkeyle çadırı yere bıraktım.
Etrafıma baktığımda neredeyse herkesin beni izlediğini fark ettim. Kimileri gülüyor kimileri ise umutsuzlukla bakıyordu. Onların yapmadığı şeyi yapmaya çalışırken, bu ucube bakışlara maruz kalmamın sebebi neydi?!
"Ne?" dedim. "Neye bakıyorsunuz?!" Ses gelmedi.
"Sizi bilmem ama ben geceyi, yerde uyuyarak geçirmek istemiyorum!" Çadırı tekrardan elime aldım. Tüm gözler pür dikkat üzerimdeydi.
Onları umursamadan çubuklardan birini çadıra sokmaya çalıştım. Ancak bu seferki uzun gelmişti! Öfkeyle soluk aldım. Şu an resmen aptal gibi görünüyordum!
O sırada çadıra başka bir elin dokunmasıyla irkilerek başımı kaldırdım. Bu, saçları düz ve kulak bitimine kadar uzun olan bir erkekti. Ona anlam veremeyerek kaşlarımı çattım.
"Dalga geçmeye mi geldin?" diye sordum alayla. Çocuk anlayışla güldü ve gözlerini etrafımızdakilere çevirdi.
"Ben çadır kurmayı biliyorum. Aslında kamp hakkında her şeyi biliyorum." dedi sesini herkese duyurabilmek için yükselterek. "Beş yıldır izcilik kampındayım. Bu konudaki bilgilerim işimize yarayabilir."
Ardından gözleriyle kısaca beni süzdü ve konuşmaya devam etti, "Derin haklı." dedi. Bunun üzerine kaşlarım iyice çatıldı. Adımı nerden biliyordu? "Eğer böyle gidersek geceyi yerde uyuyarak geçirmek zorunda kalacağız. Ayrıca yakında acıkacağız ve yiyecek nelerimiz var bakmadık bile. Şu an böyle oturmak bize hiçbir şey sağlamayacak, bu yüzden artık harekete geçmeliyiz."
Söylediği şey üzerine mırıldanmalar yükseldi. Onu -daha doğrusu bizi- destekliyor gibilerdi. Herkes teker teker oturduğu yerden ayağa kalktı ve 'neler yapacağız? Başlayalım o halde.' gibisinden konuşmaya başladı.
"Kamp yapma hakkında bilgi sahibi olanınız var mı?" diye sordu yanımdaki çocuk. Bunun üzerine bir erkek öne çıktı.
"Profesyonel olmasamda, biliyorum." dedi.
"Çok iyi, bu iş görür. Biz ikimiz kamp hakkında bildiklerimizi ortaya koyarak neler yapmamız gerektiğini belirler, daha sonrasında hep beraber görev dağılımı yaparız." Bu söylediği şey üzerine kamp alanından onaylayıcı sesler yükseldi.
O sırada çocuğun bana bakmasıyla, minnettarca gülümsedim. O da benim gülümsememe karşılık gülümsedi ve tekrardan kamp alanındakilere döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NO:24| Karanlık
Teen FictionBambaşka bir şehire taşınarak sıradanlığı kaybeden genç kız, tanıştığı üç çocukla beraber adım adım felakete ilerliyordu. Çünkü gittikleri gezi, onları çıkılmaz bir bataklığa sürüklüyordu. Ve bu bataklıkta kurallar basitti; kurtul ya da öl... Onlar...