Merhabalar! Yeni bir bölüm daha atıyorum. Beğenmeniz dileğiyle...
Kalbim adeta yuvasından çıkmak istercesine atıyor, duyulmaması imkansız bir hâl alıyordu. Bu sırada ise aklımda tek bir şey vardı; o... Yine karşıma çıkmıştı ve yine böyle çıkmıştı. Onun rehinesi konumunda... Gözlerimle yüzünü öylece süzdüm. Simsiyah saçları, acımasız ela gözlerini kayıp parçasıymış gibi tamamlıyordu. Ayrıca çene kasıylada oldukça dikkat çekiyordu. İtiraf etmesi zordu belki ama, o her detayıyla kusursuzdu.
Çocuk bana memnun bir ifadeyle baktı ve ardından dudaklarını araladı, "Güzel..." dedi. Anlaşılan şaşkınlığımdan oluşan suskunluğum, onun hoşuna gitmişti.
Elini yavaşça ağzımdan çekti. Bağırmayacaktım ama bu korktuğum anlamına gelmiyordu. Ah kimi kanırıyordum ki! Elbetteki korkuyordum. Karşımdaki çocukta seri katil havası vardı ve beni köşeye sıkıştırmıştı. İtiraf edin, benim yerimde olsanız sizde korkardınız!
"Bu sefer bağırmayacaksın demek." dedi. Bunun üzerine hiçbir tepki vermeden gözlerine bakmaya devam ettim. Ancak daha fazla bu şekilde bakarsam aklına başka şeyler gelecekti. Bu yüzden konuşmak için kendimi toparladım.
"Sen..." dedim. Çocuk öylece bana baktı. "Kimsin sen?" Sorduğum sorunun saçmalığının farkındaydım ama içimden bunu sormak gelmişti.
Çocuk sorduğum soruyla bir anlık afallasada kendine gelmeyi başardı. "Benim kim olduğum seni ilgilendirmez." dedi umursamaz bir tavırla. Ben her ne kadar ciddiysem o, o kadar umursamazdı ve bu insanı deli ederdi.
"Haklısın, ilgilendirmez." Ona istediği gibi cırlamayacaktım. Madem o beni sinir ediyordu, bende ona aynısı yapacaktım.
Çocuk gözleriyle bedenimi yavaşça süzdü. Bunun üzerine rahatsızca yerimde kıpırdadım. Bu hareketim onun hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde belli belirsiz bir sırıtma oluştu. Ardından konuştu,
"Senin burada ne işin var?" Ona asansörde kaldığımı söylemelimiydim bilmiyorum ama kaybedecek bir şeyim yoktu. Söylersem belki bir çözüm yolu bulurdu.
"Asansör buraya düştü ve inmek zorunda kaldım. Sen niye buradasın?"
"Soruya karşılık soru? Bu olmadı işte." Ah, bu çocuk ciddi miydi! Öfkeyle suratına baktım. Birde ona kusursuz demiştim değil mi? Affedersiniz, sözümü geri alıyorum. Öfkeyle onun o aptal suratına baktım.
"İyi. Kendi kendine sorarsın artık." dedim ve hiç vakit kaybetmeden hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ne bekliyordu bilmiyorum ama ben böyle sinir bir çocuğun yanında daha fazla duramazdım! Ve durmayacaktım da! Tabii birileri buna engel olmazsa. Ama maalesef bu mümkün değildi. Çünkü üç adım atmamla beraber bir kol belimi sarmıştı bile.
"Bırak!" diye bağırdım. Beni tuttuğu için bedenlerimiz birbirine değiyordu ve bu beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Ancak çocuk bunu umursamadan belimden tutmaya devam etti.
"Kalmayı mı tercih edersin yoksa bu şekilde durmayı mı?" dedi yakınlığımıza imada bulunarak. Bu çocuk sürekli tehdit etmek zorunda mıydı?! Gerçekten aklım almıyordu, nasıl bir insanla karşı karşıyaydım böyle!
"Tamam!" dedim. "Kaçmayacağım!"
Çocuk emin olmak istercesine gözlerime baktı ve sonrasında elini yavaşça gevşetti. "Bak, buradan çıkana kadar yanımdan ayrılmayacaksın." dedi. Şaşkınca suratına baktım.
"Anlamadım?"
"Anlaşılmayacak bir şey yok. Buradan çıkana kadar yanımdan ayrılmayacaksın. Bitti." Bu söylediği şey üzerine gözlerimdeki şaşkınlık daha da büyüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NO:24| Karanlık
Fiksi RemajaBambaşka bir şehire taşınarak sıradanlığı kaybeden genç kız, tanıştığı üç çocukla beraber adım adım felakete ilerliyordu. Çünkü gittikleri gezi, onları çıkılmaz bir bataklığa sürüklüyordu. Ve bu bataklıkta kurallar basitti; kurtul ya da öl... Onlar...