The Neighbourhood - Sweater Weather
selamlar,
en başta böyle bir not düşmemiştim ama ilerleyen bölümleri yazdığım süreçte bu hikayenin bir yetişkin içerik uyarısı taşıması gerektiğini fark ettim.
bu nedenle eğer cinsellik/küfür ve yetişkin içeriğe yönelik betimlemelerden rahatsız oluyorsanız ve/ya on sekiz yaşından küçükseniz bu hikayeyi okumanızı tasvip etmediğimi bilmenizi isterim. geriye kalan herkese ise kollarım kocaman açık, hepinizi sevgiyle kucaklayabilirim (っ.❛ ᴗ ❛.)っ
umarım uyarımı dikkate alırsınız.
iyi okumalar.
BÖLÜM 1: SON HAK SAVUNUCU
Nefret ediyordum.
Uygar Yazgı'dan iliklerime kadar nefret ediyordum.
"Sonrasında herkesin ortasında 'gerçekten sana bakabileceğime ihtimal verdin mi?' dedi kıza. Şaka gibiydi. Bu kadar acımasız olabileceğine ihtimal bile vermiyordum." Deniz şaşkınlık içerisinde biraz önce sınıflarında yaşanan olayı bana anlatırken kendimi çok kötü hissetmiştim. O kızın neler hissettiğini tahmin bile edemiyordum. Yapılan şey çok ağırdı.
"İğrenç herif," diye mırıldandıktan sonra önümdeki pasta diliminden bir çatal alıp ağzıma götürmüştüm. Deniz'le kampüsteki kafelerden birine oturmuş sonraki dersimize kadar vakit geçirmeye çalışıyorduk. Bu sırada da Deniz eteğindeki tüm dedikoduları bana dökmekle meşguldü. "Kendini bir bok zannediyor ve çevresindeki insanlar da onun kıçını tekmelemek yerine yalamaya devam ediyorlar."
"Berkan ile nasıl oldu da en yakın arkadaş oldular anlamıyorum," diye mırıldanırken sesi fazla düşünceli geliyordu. Yaklaşık bir buçuk ay kadar önce kafasına yanlışlıkla basketbol topunu atan Berkan ona özür dilemek amacıyla çikolata verdiğinden beri kafayı Berkan'la bozmuştu ve şimdi onun kusursuz biri olduğunu sanıyordu.
"İkisi de aynı bokun laciverti çünkü," dedim kendimden emin bir şekilde.
"Hiç de bile!" Gözleri kocaman olmuştu itiraz ettiğinde. "Berkan çok daha nazik ve iyi kalpli. Asla Uygar gibi değil."
"Sahi," dedim, söylediklerini duymazdan gelerek. "Verdiği çikolatayı saklıyor musun hala?"
"Niye saklayayım ki? Yedim bile çoktan." derken gözlerini kırpıştırmıştı. Bu durum beni güldürdü ve gülüşümün arasından, "Hiç de iyi yalan söyleyemiyorsun Deniz," demiştim. Utanarak bakışlarını kaçırdı. Ne zaman yalan söylese gözlerini kırpıştırırdı. Bunu yaptığını hiçbir zaman ona söylememiştim çünkü söyleseydim bu hareketi yapmamak için elinden geleni yapardı. Ben de onun 'bug'ını bulmuşken elimden alınmasını istemiyordum. "Tamam, belki. Ne önemi var?" dedi en sonunda umursamaz görünmeye çalışarak.
"Ondan hoşlanıyorsun." Gülüşüme engel olamıyordum. "Resmen bir çikolatayla kalbini çaldı."
"Hayır, öyle değil!" Ellerini havada sallarken yanakları kıpkırmızı olmuştu. "Sadece... Bilirsin, bence oldukça sevimli biri." Onun daha fazla üstüne gitmek istesem de karşımda gördüğüm domates kırmızısı surat beni bundan alıkoymuştu. Çok çabuk utanıyordu. "Öyle diyorsan." Omzumu silkip soğuk kahvemden bir yudum aldım. Deniz de bu sırada elleriyle yüzünü yelliyordu. Klasik bir turuncu olarak teni bembeyazdı ve suratı turuncu çillerle kaplıydı. Bir erkek olarak hem yakışıklı hem de güzeldi. Resmen VIP olarak gelmişti dünyaya. Gerçi o kendi görünüşünden pek memnun değildi. Karakterinin zarifliğinin aksine erkeksi görünmeyi çok istiyordu. Bunun sebebi de gay ortamlarında feminen gözüken erkeklerin çok da tercih edilmemesiydi. Genelde bu feminen görünüşü yüzünden de ona yazanlar çoğunlukla fetişe sahip olan seks düşkünü erkekler oluyordu. Deniz'se ciddi ilişkiden başka bir şey arayışında değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Sonradan Köpürdü Dalgalar ✘ gay
Teen Fiction❝how could i hate him if he's such an angel?❞ [dört aralık, iki bin yirmi] ©vQuatris