Yeni bir hikaye ile karşınızdayım.
Lütfen oy vermeyi unutmayın.
🖤
× Küçük serçe ×
Kendinizi ölmek üzere hissettiğiniz bir an oldu mu? Sanki ölüyordum ama hayat devam ediyordu. Hayallerime çarpa çarpa geçen insanların, onları umursayıp, bir özür dileme zahmetine bile girmeyip yollarına devam ettiklerini görüyordum.
Karşımda yüzünde sahte ama olacaklar için sahici bir gülümseme ile duran annemi gördüm. Küçük evimizde, küçük salonumuz da önünde takım elbiseli adamlar ile bir şeyler imzalıyordu. Ben sadece bakıyordum. O imzaların benimle ilgili olduğunu bilsem de, hareketsizce duruyordum.
Diyordum ya, sanki ben ölürken hayat devam ediyordu. Annemin kalemi değdirdiği anda çıkan kısık ses, kalem yazmayınca içimde oluşan anlamsız mutluluğu gizlemişti sanki. Ne için mutlu oluyordum ya sahi? Annemle kalmak için mi? Beni bir nesne olarak gören bu adamlar bir şeye ulaşamayacak diye mi? Yoksa sadece ölümüme, deniz seviyesinin altına inerken esaret altında olmayacağımı sandığım için miydi?
Annem kalemi tutan parmaklarını sıkılaştırdı, koltuğun kenarına ucunu iyice sürttükten sonra mürekkep koltuğa dağılırken yüzünde ince bir gülümseme oluştu.
Gözlerim ondan koltuğumuza kaydı. Ya da koltuğuna. Kimi zaman üstünde oturmama izin vermediği koltuğuna, kirlenir diye üstüne 3 kat pike serdiği koltuğuna. Onlar gelecekler diye, 20 yıldır ilk defa gördüğüm bir şekilde, o örtüler yoktu. 20 yıldır ilk defa olan bir şekilde üstüne oturabilirdim. Ve 20 yıldır ilk defa gördüğüm güzel yüzündeki gülümseme kanımı donduruyordu.
Diyordum ya, ölüyordum.
Ellerimin titremediğini ancak vücudumun zangır zangır titrediğini anladım bir süre sonra. Kalbime atılmış o düğüm ne içindi? Annemin, koltuklarını umursamayacak kadar istediği belgelerin, beni nefes alıyorken öldürecek olması mıydı? Yoksa sadece o çizilmiş yeri benim temizleyeceğim ile alakalı mıydı?
Adamlardan biri, annem imzaladıkça önüne yeni bir belge koyuyordu.
Annem..Bakmıyordu bile..
Gözlerimin açılıp kapandığını hissediyordum ama vücuduma giren soğukluk ile bunu anlayamıyordum.
Adam kafasını salladı ve kağıtları bir dosya haline getirip, kafasını bana çevirdi. Annem ise hala onlara bakıyordu. Adamın siyah gözleri bedenimde gezindi.
Şu lanet dünyada bir tek beni sığdıramamıştı Tanrı. Ne ölüydüm, ne diri, ne nefes alıyordum, ne de nefes veriyordum. Ne yaşatıyordu beni, ne de öldürüyordu.
"Ferhat Bey, size teşekkürlerini iletti."
Anneme bakarak söylediği şey ile annem işveli bir ses ile cevap verdi. Duymadım, duymak istemedim.
'Bir gün benim gibi olacaksın, derdi. Bir gün bedenini vermen gerektiğini anlayacaksın. Bedel ödemen gerekecek ve o bedeli ödemen için her şeyi yapacağım.'
Adam yanıma geldi. Kolumu tuttu. Dokunmasın istedim ancak bunun daha hiçbir şey demek olduğunu biliyordum. Bir şey demedim, diyemedim.
Diyordum ya, ölüyordum.
Babam beni korumak için öldüğünde ölmeye başlamıştım. Yavaş,yavaş. Azar azar. İlk önce duygularımı almışlardı benden. Sonra ruhum ve bedenim vardı. İçimdeki katrana benzeyen kanım, damarlarından geçemiyor gibi hissediyordum. Sanki damarlarım tek tek çatlıyordu ama ben hala yürümeye devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safir(+18)
ChickLit• +18 fazla içerik vardır. • Nefeslerim erkekliğine düşerken herhangi bir harekette bulunmayıp, sadece dudaklarımı hafifçe değdirdim. Gri eşofmanından belirginleşen büyük organı, dudaklarımla daha fazla büyürken buna tanık ve aynı zamanda sebep olma...