nEEE dediğinizi duyuyorum ama final işte...
*
Ne yaşamıştım? Nasıl yaşamıştım? Sadece can sıkıntısından birisine mesaj atmıştım ve iş nerelere gelmişti. Şimdi kalbim ağzımda nişanlanacağım adamı ve ailesini bekliyordum. İnanılır gibi değildi."Yerinde dur be!" diye kızan elbette Ulaş'tı. Ulaş benim kaynanamdı bence. Başka açıklaması olamazdı. Ona doğru döndüm. "Salak mısın az sonra nişanlanacağım ben." diye kızdığımda koltuğa yan yana dizilmiş mükemmel arkadaşlarım güldü. Abim de onların çaprazındaki tekli koltukta oturmuş bana gülüyordu.
"Ne yapalım nişanlanacaksan? Başımız döndü başımız." diyen bu kez abimdi. "Abi lütfen yarın evlenip git." deyip onlara yine arkamı dönüp yürümeye başladım. Annemle babam diğer odadalardı.
"Kahveye tuz katacak mıyız?" diye bu kez kızlara döndüm. Cevap yine Çorumludan geldi. "Tabi koy kızım, pul biber bile koy." Ulaş'a gözlerimi devirdim. "Zümra da sana deterjan koyar inşallah." Zümra gülerek başını Ulaş'ın omzuna yasladı. Ulaş onu başından öpüp bana dişlerini göstererek sırıttı.
Keşke şu an Buğra ile Asya'nın fotoğrafını çekebilseydim. Zümra ve Ulaş ikisinin arasında oturuyorlardı. Birbirlerine böyle sevgi dolu bir şekilde yaklaştıklarında ikisi de onlara iğrenerek bakıyordu.
"Kıskanma." diyerek Buğra'nın yüzünü ittirdi Ulaş. Zümra güldü. "Kıskanma Buğra, Helin sana Yağmur'u ayarlayacakmış." diye konuştu ardından. Buğra ona baktı. "Yağmur kim lan?"
Bir anda güldüğümde hepsi de bana döndü. "Buğra sen iflah olmazsın." dedim bu kez. Yağmur'la Buğra'yı shiplediğimden elli kere söz etmiştim. Unutmuştu resmen kızı. "Ha, Bulut'un kardeşi. Yüzünü görmedim daha, kabul etmiyorum."
Ege konuştu bu kez. "Kız güzel Buğra, ben de shipledim sizi." Abime elimi uzattım ve elini uzatıp avcunu avcuma vurdu. "Shipper kardeşler." deyip güldüm. Ulaş konuşmaya başlayacaktı ki zil çaldı. Heyecanla kapıya döndüm.
"Oha geldiler!" diye resmen bağırdım. Hızlı hızlı kapıya doğru yürümeye başladığımda diğerleri de peşimden geldi. Annemle babam da kapının önüne gelmişlerdi. "Açıyorum kapıyı." dediğimde herkes başını salladı. Titreyen elimle kapının kulpunu tuttum ve kapıyı açtım.
Geçen haftalarda canlı olarak da görüştüğümüz kayınvalideciğimin ve kayınbabacığımın yüzünü görünce gülümsedim. "Hoş geldiniz." deyip kenara çekildim. "Hoş bulduk kızım." diyerek ilk olarak kayınbabacığım içeri girdi. Ardından kayınvalidem ve Yağmur içeri adımladı. Peşlerinden gelen kişiyi görünce kaşlarım havaya kalktı.
"Merhabalar Helin Hanım." diyerek içeri giren kişiye gülümsedim. Bulut'un evine gittiğimde bana kapıyı açan kişiydi. Bulut'un kuzeni yani. "Merhaba." dedim ona karşı. Annem ve babam, kayınvalidem ve kayınbabamla salona geçmişlerdi bile.
Yağmur kuzenine ve bana baktı. "Aa siz tanıştınız mı?" diye sordu. Ona kafamı sallayıp en arkada duran Bulutlu Kekime baktım. Elinde çiçek de vardı çikolata da. Üzerini inceleyip kocaman gülümsedim. "Hoş geldin." dedim neşeyle. Bulut da aynı şekilde gülümsedi.
"Bu arada kapınızda az sonra birkaç paparazzi olabilir. Bizi çiçekçide gördüler." diyen kişi Yağmur'du. Bu umurumda bile değildi. Sözümü vardı. Herkes duysa umursamazdım. "Önemli değil." dedim.
Herkes içeri giderken ben ve Bulut birbirimize bakarak kapının önünde kaldık. "Helin." dediğinde gözlerinin içine baktım. Kalbim ağzımda atıyordu. "Elbise o kadar çok yakışmış ki." demesiyle dişlerimi göstererek gülümsedim. "Teşekkür ederim." dedim benden beklenmeyen bir kibarlıkla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlu Kekim | texting
Cerita PendekHelin: Keşke yüzük takınca kurdelemizi Bülent Ersoy kesse Bulutlu Cangam: Aslında çağırsam gelebilir biliyor musun Helin: ŞAKA YAPIYORSUN Helin: BULUT NE OLUR ÇAĞIR Helin: ALLAH AŞKINA ÇAĞIR Helin: BULUT NOOOLUUUUR Bulutlu Cangam: Bakayım da konuşur...