12 yaşında ki Nicole'e ihanet etmiştim .
Tamda şu anda , annemin dün bahsettiği iş görüşmesine gidiyordum ya da gitmeye çalışıyordum da denebilir . Metrodan inerken , restorana doğru yürürken ... O kadar gergindim ki yolda 2 kişiye çarpmış ve üç kere de düşme tehlikesi geçirmiştim . Dudaklarımı kemirmekten kanatmıştım ve popom kaşınıyordu .
Onu yıllardır görmemiş ve hiçbir haber almamıştım . Sadece üniversitede işletme okuduğunu biliyordum . O kadar ... Acaba hala eskisi kadar yakışıklı mıydı ? Olgun , klasik tarzda bir adama mı dönüşmüştü yoksa hala o rockçı havası duruyor muydu ? Acaba eskisi gibi neşeli ve sıcakkanlı mıydı ? Beni görünce nasıl tepki verecekti ?
Tanrım ... Sakin olmalıydım ama bu adam benim ilk aşkımdı ve onu sekiz senedir görmemiştim . Nasıl sakin olacaktım ki ? Ayrıca şu anki durumumdan dolayı çok utanıyordum , karşısına havalı bir yemekte başarılı bir iş kadını olarak falan çıkmak isterdim .
Restoran , Waterloo istasyonunun yakınlarında , Thames nehrinin kıyısındaydı . Böyle bir konumun kirasını ödemek için gerçekten yüklü miktarda para gerekiyordu . Acaba nasıl olmuştu da bu konuma gelmişti ? Belki de konferans falan vermesi gerekiyordu :''Köşeyi nasıl döndüm ?''
Nehrin kıyısına geldiğimde, oldukça karanlık ama ihtişamlı görünen restoran hemen dikkatimi çekti . Adresteki isim oldukça şık dizayn edilmiş tabelada yazıyordu : ''Unnamed'' Oldukça ilginç bir isimdi ama sonra düşündüğümde tam da Lucas 'a göre olduğunu fark ettim . Sıradan olan şeyleri sevmezdi , dikkat çekecek şeyleri her zaman bilirdi .
Yüzümde istemsizce oluşan tebessümle beraber zengin görünen restorana ilerledim . Kapıda beni oldukça iri bir güvenlik görevlisi karşıladı . ''Hoşgeldiniz ,'' Adamın sesi , görüntüsüyle hiç uymuyordu . Oldukça sevecendi ve gülümsediğinde ortada bir dişinin kırık olduğunu fark ettim . Bir güvenlik görevlisinden beklenmeyecek kadar tatlı bir adamdı , insanı ürkütmüyordu .
''Merhaba , şey ben ...''
''Nicole Aurnia Murphy ?'' Adamın tek seferde kim olduğumu bilmesi beni şaşırtsa da , üzerinde düşünemeyecek kadar gergindim . ''Benim,'' dedim tedirgin bir gülümsemeyle . ''İş görüşmesi için gelmiştim .''
''Buyrun lütfen ,'' İçeri girdiğimde , içerisinin dışarıdan görüldüğünün aksine rengarenk olduğunu fark ettim . Sıcaktı , insanı iyi hissettiriyordu. İlk dikkatimi çeken şey , içeride bir sürü Rönesans dönemi tablosunun bulunmasıydı . Her tablonun etrafı sarmal yapraklarla süslenmişti ve içeride o kadar çok yeşillik vardı ki , sanki bir botanik bahçesinde gibi hissediyordunuz .
Burası aslında tam olarak restoran gibi de değildi , biraz barı da anımsatıyordu . Özellikle gündüz zamanı dışarıda kimsenin olmaması , klasik İngiliz Pub tarzının dışında olduğunu kanıtlar gibiydi . Havalı yerdi : ''Burada öyle her geçen takılamaz , ünlü değilsen başka kapıya ahbap.'' diye bağıran yerlerdendi hani . Pahalı zevk buram buram yüzünüze çarpıyordu .
Başka bir dünyaydı sanki . Lucas gerçekten de iyi iş çıkarmıştı .
Ben etrafı incelerken , bir anda nefesimin kesildiğini hissettim . Panikatağım falan yoktu yanlış anlamayın , sadece ismimi yıllar sonra onun sesinden tekrar duymuştum . ''Nicole ?''
Ah, bu ses ... Yıllar önce , erkeksi , kalın sesine içim giderdi . Anladığım kadarıyla hala da gidiyordu çünkü size yemin ederim ki bu dünyada ki en karizmatik sesti . Nasıl gitmeyecekti ki ?
Nefes almaya çalışarak arkamı döndüğümde , işte oradaydı . Barın önünde dikiliyordu . Tanrı aklımı korusun ... Bu adam ... Bu adam insanı bayıltacak kadar iyiydi millet . Bir insan mükemmelken nasıl daha da mükemmel olabiliri sorgulatan cinstendi . Tanrı 'nın bu dünyaya bıraktığı bir armağandı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nic ve Luc
Любовные романыNicole'ün hayatıyla büyük bir sorunu vardı, sonsuz bir başarısızlığa hapsolmuş gibi hissediyordu. Berbat giden bir sanat hayatı, hakkında sıfır tecrübeye sahip olduğu bir mesleği vardı. Ablası Riley'nin gölgesinde büyümüş ve hiçbir zaman göz önünde...