Saçlarını sımsıkı yakaladım ve başını yukarı çektim. Gözlerime öyle bir bakış attı ki, o an her şeyi anladığını biliyordum. Dizginlerimi bıraktığımı anlamıştı, gülümsedi.
Onu çenesinden sertçe tuttum ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Büyük bir açlıkla karşılık verirken ikimizin inlemeleri de birbirine karışıyordu. Hayatımda gerçekten hiç böyle öpüşmemiştim. Bu öpücük günahın kendisiydi.
Bir yandan beni yiyip bitirirken, bir yandan da gömleğimi açmaya başladığında geride kalmayarak elimi siyah sweatshirtüne götürdüm. Kısa bir süreliğine ayrılmak zorunda kaldık ve bir çırpıda üzerindekini çıkardı. Yeniden beni öpmeden önce üzerimde ki gömleği de hallederken gözü dönmüş görünüyordu. En sonunda gömleğim yeri boyladığında ve ben sadece sutyenimle kaldığımda yutkundu. Yanaklarımın utançla kızarmasını beklerdim ama sadece heyecan yüzünden pembeleşmişlerdi. Onun yanında o kadar rahattım ve gözüm öyle bir açlıkla dönmüştü ki çıplaklığı umursamıyordum.
Sadece alt dudağımı dişlerinin arasına alırken gülümsedi ve siyaha dönen gözlerini gözlerimden ayırmadan sutyenimi de tek eliyle açtı. Eteğimi ve külotlu çorabımı çıkartırken, tamamen yaptığı işe konsantre olmuştu. Üstümün örtünmesine tahammülü yokmuş gibi aceleci davranıyordu.
Karşısında sadece dantelli siyah külotumla kaldığımda gözlerinde ki ifadeyi görseydiniz o odandan koşarak kaçardınız. Öyle ilkel ve vahşi bir ifade gözlerine yerleşmişti ki bir kaplan bile onun yanında evcil kalırdı.
Birkaç adım gerileyip beni baştan aşağıya, müzedeki değerli bir bibloymuşum gibi inceledi ve ''Cama yaslan,'' dedi hırlamayı andıran bir sesle. Kalbim duracak gibi hissettim, bütün vücudum ihtiyaçla sızlıyordu. ''Ne?''
''Cama yaslan Nicole,'' İkinciyi söylerken eliyle dönmemi işaret etti. Ona itaat ettim ve arkamı dönüp cama doğru ilerledim. Tanrım, bu gerçekten de oluyordu... Ve inanılmaz bir şeydi. Şu an hissettiğim duygu yoğunluğu ve şehveti hayatımın tek bir anında bile hissetmemiştim.
Camın önüne geldiğimde ellerimi dayadım ve onun bana doğru ağır adımlarla yaklaşmasını camdaki yansımasından izledim. Beklenti öyle yüksekti ki ellerim karıncalanıyordu, göğüs uçlarım dikleşmişti ve külotum beni utandıracak kadar ıslaktı.
Lucas tam arkamda durdu ama bedenlerimizi birbirine temas ettirmedi. Camda ki yansımadan gözlerimi buldu ve şeytani bir gülümseme yüzünde canlandı. ''Seni öyle bir becereceğim ki,'' dedi boğuk ses tonuyla. ''Ne kadar eşsiz olduğunu hatırlayacaksın.'' Yutkundum ve zorlukla konuştum. ''Hatırlat.''
Bir eliyle arkamdan saçımı sertçe kavradı ve diğer elini de sırtımda acı verici bir yavaşlıkla kaydırdı. Eli külotumun alt kısmını bulduğunda ve ıslaklığı hissettiğinde ''Siktir,'' diye inledi. ''Sırılsıklam olmuşsun.'' Klitorisimi külotumun üzerinden okşamaya başladığında inleyerek başımı cama dayadım. Öyle bir zevkti ki daha şimdiden gelecekmiş gibi hissediyordum.
Bir eli hala beni okşarken, eğilip sırtımı neredeyse baştan aşağıya daladı ve hiç beklemediğim bir anda bir parmağını içime soktu. Küçük bir çığlık attım, o an eğer cama yaslanıyor olmasaydım olduğum yerde yığılırdım. İçimde yükselen zevk bütün gücümü alıyordu. ''Lucas,''diye inledim. ''Durmazsan şimdiden boşalacağım.'' Durmadı, hareketlerini daha da sertleştirdi ve üç parmağını birden içime soktu. Üç... Delirecektim. Dudaklarım sonuna kadar aralandı ve artık sesimi kontrol edemez duruma geldim. İnlemelerim beni bile korkutacak kadar sık ve yüksekti. Çok hızlı nefes alıyordum.
''Lucas,'' Kendimi artık tutamıyordum. İçimde ki his o kadar hızlı yükseliyordu ki beni yiyip bitirecekti sanki. Her yerimden taşacak ve geriye bir şey bırakmayacaktı. ''Ben-'' Lucas lafımı bitirmeme izin vermedi ve elini daha da hızlandırırken diğer eliyle de ağzımdan içeri iki parmağını soktu. ''Bana gel güzelim,''
Gözlerim karardı, bütün vücudum titredi, korkunç bir kasılma yaşadım ve sonunda içimde ki volkan patladı. Ağzımın içinde ki parmaklarına dişlerimi geçirdim. Öyle şiddetli ve hızlı boşalmıştım ki kulaklarımın çınladığını, bacaklarımda ki gücün tükendiğini hissediyordum. Ayakta kalmamın tek sebebi Lucas'ın güçlü elleriydi, yoksa yığılır kalırdım.
''Aferin kızıma,'' Lucas kulağıma fısıldarken son ana kadar içimde olan parmaklarını çıkardı ve camda ki yansımamdan gözlerini ayırmadan yaladı. Tanrım... Hayatımda bundan daha erotik başka hiçbir şey görmezdim. Bu görüntü insanı tekrar getirirdi.
Başımı öptükten sonra kendi pantolonuna yöneldiğinde gözlerimi kapattım ve nefesimi düzenlemeye çalıştım. Az önce ki şey... Anlatmaya kelimelerim yetmezdi. Sevdiğiniz adam size dokunduğu zaman o dokunuş gerçekten de eşsiz oluyordu.
Pantolonunun yere düştüğünü gördüğümde, prezervatifin yırtılma sesini duyduğumda... Gözlerimi sımsıkı yumdum ve onu hissetmenin sabırsızlığıyla dişlerimi sıktım. ''Bana dön,'' Yeni emri bütün tüylerimi diken diken ederken, sözünü dinledim ve ona döndüm. Tanrı aklımı korusun... Çırılçıplaktı. Muhteşem vücudu karşımda dikiliyordu. Orantılı ama rahatsız edici olmayan kasları, vücudunun büyük bölümünü kaplayan dövmeleri ve... Ve penisi. Oldukça büyük olan ve inanılmaz sertleşmiş penisi.
Bakışlarımı zorlukla oradan ayırdım ve ona çevirdim. Dudaklarımız tekrar buluşurken, dudağımı kanatacak kadar sert öptüğünü ağzıma gelen kan tadından anlamıştım. Aklım bunu idrak edecek kadar yerinde değildi. Kalçamdan tutarak beni yükseltirken bedenlerimiz tamamen birleşecekti ki kapı sertçe çalındı. ''Lucas!'' İkimizde sıçrayarak kapıya dönerken, Lucas ''Siktir, siktir...'' diye mırıldandı. ''Siktir ya gerçekten,'' Ona kesinlikle katılıyordum ama konuşamayacak kadar fena haldeydim. Bella'nın zamanlaması olabilecek en kötü zamanlamaydı. ''Ne var Bella?''
''Annen geldi,'' Lucas kaşlarını çattı. ''Ne?''
''Tanrı aşkına, içeri girebilir miyim?'' Lucas beni yavaşça yere bıraktı ve yerde ki boxerına uzandı. ''Hayır, müsait değilim.'' Yanaklarımın daha da kırmızı olduğunu hissederken, hüsranla sonucu kabullendim. Lucas'ın gitmesi gerekiyordu, devam edemeyecektik.
''Şu anda annen bir alt katta, müşteriyle konuşuyor,''
''Siktir,'' Lucas üstünü korkunç bir hızla giyindi ve ''Tamam Bella,'' dedi sert bir ses tonuyla. ''Gidebilirsin.''
''Tamam, aşağıda görüşürüz.'' Konuşmak için Bella'nın uzaklaşmasını bekledik. Bu süreçte Lucas bakışlarını bir saniye bile benim bitik halimden ayırmadı. Hala cama yaslıydım ve çırılçıplaktım. Darmadağın gözüküyor olmalıydım.
''Bunun böyle bölündüğüne inanamıyorum, eğer önemli olmasaydı...'' Parmak uçlarımda uzandım ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. ''Sorun değil, biliyorum.''
''Nicole,'' diye inledi Lucas. Dudakları şişmiş, saçları dağılmış ve yanakları kızarmıştı. Mükemmel görünüyordu. ''Seni nasıl böyle bırakacağım?'' Gülümsedim ve omuz silktim. Bu halim onun birkaç santim geri gitmesine ve yine beni baştan aşağıya süzmesine sebep oldu. Bu sefer bakışları karşısında utançtan kıpkırmızı kesilmiştim. ''O kadar...'' diye başladı. ''O kadar güzelsin ki... Siktir ya, şu an seni dayamış si-''
''Şş!'' Ellerimi ağzına bastırdım ve ''Biri duyacak!'' diye fısıldadım. ''Git hadi,''
''Devam edeceğiz,'' Bunu kaçınılmaz bir kanunmuş gibi bir kesinlikle söyledi. ''Burada kalmayacak.''
Başımı salladım ve onun odadan çıkışını sersemlemiş bir şekilde izledim.
Hassiktir... Az önce olanlar neydi öyle ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nic ve Luc
RomanceNicole'ün hayatıyla büyük bir sorunu vardı, sonsuz bir başarısızlığa hapsolmuş gibi hissediyordu. Berbat giden bir sanat hayatı, hakkında sıfır tecrübeye sahip olduğu bir mesleği vardı. Ablası Riley'nin gölgesinde büyümüş ve hiçbir zaman göz önünde...