Multi alıntı.
''Dövmelerinin bir anlamı var mı?'' Başımı koyduğum göğsünün titremesinden güldüğünü anlarken, kaşlarımı çatarak ona baktım. ''N'oldu?'' Sırıtan suratıyla, yaramaz bir çocuk gibi ''Klasik soru,'' dedi. ''Ve hayır, dövmelerim bir trajediyi anlatmıyor.'' Gözlerimi devirdim ve işaret parmağımı göğsünde gezdirmeye devam ettim. ''Yani hiçbirinin bir anlamı yok mu?''
''Tabii ki bazı anlamlar var ama çok spesifik değil ve o kadar çok dövmem var ki hangisinden başlasam bilmiyorum.'' Gözlerimi kıstım ve omzunda ki runik alfabesiyle yazılmış olduğunu düşündüğüm şeyi işaret ettim. ''Orada ne demek istiyor bakalım?''
'' 'Hatırla' yazıyor.'' Bunu söylerken yüzüne hüzünlü bir tebessüm yerleşti. ''Bunu annemin demansı başlamadan çok önce yaptırmıştım,'' Bakışlarını gözlerime çevirdi ve düşünceli bir ifadeyle ''Bazen bu dövmeyi yaptırarak onu lanetlediğimi düşünüyorum,'' diye mırıldandı. ''Sanki onu bir kadere hapsetmişim gibi.'' Başımı hızla olumsuz anlamda sallarken göğsüne küçük bir öpücük kondurdum. ''Sadece bir tesadüf, iyi ya da kötü tesadüfler her zaman vardır Luc.'' Sessiz kalması beni huzursuz etse de daha fazla üzerine gitmedim ve başka bir dövmeye geçtim. Bu sefer ki boynunun hemen sonundaki, usta bir işçilikle yapılmış kükreyen aslan portresiydi. Muzip bir tonla ''Ve bu da,'' dedim parmaklarımı dövmenin üzerinde gezdirirken. ''Senin 'Süperego' 'nu mu temsil ediyor?''
Gülerek başını olumsuz anlamda salladı. ''O sadece 'İd' ''
''Gerçekten mi?'' dedim şaşkınlıkla. ''Bunu gerçekten Freud'un Yapısal Kişilik Kuramı'nı düşünerek mi yaptırdın?'' Başını olumlu anlamda sallarken ''Aslan vahşiliği temsil ediyor,'' diye açıkladı. ''İçimde ki durdurulamaz güdüyü, ilkelliği. 4 sene önce yaptırmıştım.''
''Vay be,'' Açıkçası etkilenmiştim, kükreyen bir aslana genelde ''İd'' olarak bakmazdınız. Benim de Freud'a gönderme yapmam tamamen tesadüfeydi, Lucas'ın egoist kişiliği hakkında espri yapmak istemiştim ama altından bir kuram çıkacağını tahmin edemezdim. ''Bu kadar derin düşünmen beni hep şaşırtıyor. Ergenliğimde senin bir serseri olduğunu düşünürdüm.''
O mükemmel gülümsemesini bir kez daha bana gösterirken ''Serserilerin de beyni vardır Nic,'' dedi. ''Arada biz de düşünürüz.'' Söylediği şey kıkırdamama sebep oldu. O kadar tatlıydı ki... Tamam, böyle bir adam için 'Tatlı' doğru kelime olmayabilirdi ama o muzip tavrının tatlı olduğunu da inkar edemezdim. ''Toffee soslu kek gibisin,'' diye mırıldanırken kedi gibi burnumu ona sürttüm. ''Seni durmadan yemek istiyorum.'' Lucas yüzünü buruştururken ''Toffee soslu mu?'' diye homurdandı. ''Tanrım... Sen gerçekten tam bir İngiliz'sin Nicole ve kötü bir romantik.'' Kahkahayı patlattım ve gülerken omzundan yatağa düştüm. ''Peki sen nesin?'' dedim kahkahalarım arasında. ''Waffle ve Darcy'mi?''
''Ah hayır, Darcy değilim.'' Şaşkınlıkla ona baktım, gülmekten karnım acıyordu. ''Sen Jane Austen okur musun?''
''Hayır,'' derken yanakları kızarmıştı. ''Ergenliğimde zorla filmini izlemiştim.'' Üstüne çıktım ve alay dolu bir ifadeyle ''Sallama Lucas,'' diye üzerine gittim. ''Bu sert görüntünün aksine geceleri gizlice yorgan altından Gurur ve Önyargı okuyup, göz yaşı döken amansız bir romantiksin. Değil mi?''
Lucas karşısında boynuzlu bir inek duruyormuş gibi dehşet içinde bana bakıyordu. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum. ''Amansız mı?'' diye sordu şaşkınlıkla. ''O kelimeyi edebiyat öğretmenim dışında kullanan kimseyi duymamıştım.''
Gözlerimi kısarken ''Yani edebiyat dersini dinliyordun?'' diye sordum. Kesinlikle pes etmeyecektim. ''İlk aşkın Elizabeth Bennet olabilir mi?'' Lucas beni üzerinden devirip kendi üzerime çıkarken, bir anlığına aklımı kaybedecek gibi oldum. Vücudunun heykel gibi yontulmuş olması beni her zaman şaşırtıyordu. İki elimi başımın üzerinde sıkıca tutarak birleştirirken, ''Sen ne okudun?'' diye boğuk bir sesle mırıldandı ve diğer elini bacaklarımın arasına indirdi. ''Yoksa sen de Grinin Elli Tonu'nu okuyup aynı anda tek eliyle kendini tatmin edenlerden misin?'' Parmağının içime girdiğini hissettiğimde dudaklarım ardına kadar açıldı ve derin bir inleme kaçtı. Yine de gülümsemekten kendimi alamadım çünkü söylediği şeyi yapan bir kişi varsa, o da kesinlikle iflah olmaz bir romantik olan arkadaşım Harper'dı. ''Hayır,'' dedim derin nefesler alıp verirken. ''Ben o gruptan değilim.'' Parmağı benimle daha hızlı oynamaya başlarken, yüzünde şeytani bir sırıtış oldu. ''Yalan söyleme,''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nic ve Luc
RomantiekNicole'ün hayatıyla büyük bir sorunu vardı, sonsuz bir başarısızlığa hapsolmuş gibi hissediyordu. Berbat giden bir sanat hayatı, hakkında sıfır tecrübeye sahip olduğu bir mesleği vardı. Ablası Riley'nin gölgesinde büyümüş ve hiçbir zaman göz önünde...