Endişe (12.Bölüm)

451 40 9
                                    

*şimdiye dönüş*
Yine bir pazartesi, yine bir yorgunluk, yine hayattan bıkkınlık ve yine sol tarafındaki o eksik şey...
Belki şuana kadar gördüğü en güzel rüyadan uyanmıştı. Her şeyin güzel olduğu bir rüya, uzun süreden sonra gerçekten mutlu hissettiği bir rüya, her şeyin eskisi gibi olduğu bir rüya. Uyandığına lanet etti. Yine ağlıyordu ama bu sefer ki fark mutluluktan olmasıydı. Uzun zamandır o iğrenç anı dışında başka bir rüya görmüyordu.
Oflayarak yatağından kalkıp lavaboya yöneldi. İşini bitirince odasına geri döndü ve gözü çekmecesine takıldı. Çekmeceyi açtı ve içindeki leydisinin ona verdiği kedi kulaklı bereyi aldı. Her gün yaptığı gibi bereye sarıldı, uzun uzun sarıldı. Kokladı, kokusunu içine çeke çeke kokladı. Hala buram buram "o" kokuyordu, onun güzel kokusu. Bereyi kalbine götürdü ve "Hissediyor musun?" diye fısıldadı, "Hissediyor musun leydim?". Kalbi acımıştı, içindeki yangın daha çok alev almıştı. Sessiz bir çığlık attı, yapabileceği tek şey buydu.

...
Okula geldi. Her yeri ağrıyordu, hareket edesi gelmemişti. Sınıfa girdi, Lenanın yanına oturdu. Ruh halini olabildiğince Lenaya belli etmemeye çalıştı ama pek işe yaramadı, Lena yine bir şeylerin yolunda olmadığını anlamıştı.

Lena sordu "Neden böylesin Adrien?". Hiç inandırıcı olmayan bir tavırla "Ne, benim bir şeyim yok ki" dedi. Lena "Hadi ama yine o kızla ilgili değil mi, bak Adrien belki anlatırsan gerçekten rahatlarsın" deyince Adrien kendini bir anda daha kötü hissetti, anlatmayı ondan fazla isterdi, ama anlatamazdı. Gizli kimliğini tehlikeye atamazdı, zaten birine aşık olduğunu söyleyerek yeterince tehlikeye atmıştı. En azından Lena birilerine söylemiş gibi görünmüyordu, ne Nino ne de Chloe bunun hakkında en ufak bir şey söylememişlerdi çünkü. Lena bir süre Adriendan cevap alamayınca "Böyle bir yere varamayacağını biliyorsun değil mi?" dedi trip atarmışçasına. Adrienın yine sinirleri gerilmişti, zaten yeterince acı çekiyordu bir de Lenanın onu daraltması onu daha çok üzüyor ve sinirlendiriyordu. Adrien sesi titreyerek "Bak, sadece şunu bil, anlatamam ve lütfen beni sıkıştırmaktan vazgeç. Biliyorsun b-ben bu konuda üstüme gelinilince fazla tepki veriyorum. O yüzden lütfen sormayı bırak seni de kaybedemem" dedi ve başını Lenadan başka tarafa çevirdi. Kalkıp gitmek istedi ama hocanın sınıfa girdiğini gördü.

Lena bir süre ona bakıp bu sözlerle ne demek istediğini anlamaya çalıştı. ".. seni de kaybedemem" mi. Ne yani yoksa, terkedildiği için mi böyleydi, hala onu sevdiği için mi böyleydi. Eğer öyleyse bu kız kesinlikle Ninonun bahsettiği kız olamazdı. Peki ya sevdiği kızdan bahsetmiyorsa, ya başka birinden bahsediyorsa. Tüm ders boyunca bunu düşündü. Kafasında milyon tane senaryo kurdu, kimisi çok olası ve çoğu hareketini açıklıyordu, kimisi de fazla ironikti ama olma ihtimali sıfır değildi. Ders bitince Adrienın onun yüzüne bile bakmadan sınıftan fırladığını gördü. Haklıydı da, onu fazla sıkıştırmıştı. Kendisini kırmak istemiyordu o yüzden de üzerine gitmesini istemiyordu. Peki ya neden anlatamazdı, kim bir şeyi saklamak için bu kadar direnirdi ki. Gerçi Adrienın babası ünlü bir moda tasarımcısıydı belki de onunla bir ilgisi vardır diye düşündü ama bu kafasında kurduğu ironik senaryolardan daha saçma olurdu bu. Her neyse Adrienın sorunu bir çözümü vardır diye umdu.

*geçmişe dönüş *
Marinette çok heyecanlıydı, Kediciği ile yapabilecekleri çok güzel bir aktivite bulmuşlardı. Süper kahraman oldukları için birlikte yemeğe çıkamazlardı ama bu piknik yapmalarına engel değildi.

Gün batımına doğru Marinette pastaneden neredeyse tüm çeşit makaronlardan ve kurabiyelerden aldı ve bir sepete koydu. Gizlice odasına çıkardı, bir örtü de buldu ve dönüşüp balkondan çıktı. Heyecandan kalbi çok hızlı atıyordu, neden bu kadar heyecanlanmıştı sadece Kara kediyle piknik yapıcaktı, gün batımını izlerken. Tüm bunları hayal ederken bile gülümsemesini durduramadı. Güzel bir yer buldu ve örtüyü serdi. Kara kediyi beklemeye başladı. Neden mi hep erken geliyordu? Çünkü bunca zamandır hep Kara kedi onu beklemişti, umutsuz bir şekilde hem de. Sıra ondaydı, bekleme sırası ondaydı. Onun kendisini beklediği gibi beklemiyordu ama en azından artık onu mutlu etmek istiyordu.

Eskiden... (Ladynoir) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin