Çay demlenmiş onunla birlikte ruhumda demlenmişti. Ekmeklerimi ısıtmış ve kahvaltılıkları masaya yerleştirmiştim.Artık evdekileri uyandırma vaktiydi.Kapıyı tıklatarak annem ve babamın odasına girdim.İkiside güzel bir uykudaydılar.Onlar cennettiler. Kısık bir sesle konuştum.
"Anne,baba hadi kahvaltı vakti."
Annem seslendiğim an gözünü açtı.İğrenç bir sırıtış yer edindi suratındaki ifadede.Yataktan çıktı.Etrafa bakıp gülüyor arada bir acılı inlemeler döküyordu Şaşkın bir şekilde yaptığı şeyleri anlamlandırmaya çalışıyordum. Annem gibi değildi.Sanki bir yabancı onun bedeninin içine girmiş ve kuklası ilan etmişti onu.
"Anne, İyi misin?"
Kurtlar vardı içimize sığınan. Canları istedikçe sığınaklarından ayrılır ve kendi yuvalarını yemeye başlarlardı.Annemi her kemirişlerinde annem dev bir kurt olmuştu.
Güldü, derin derin güldü. Gülüşünde babamın ona aldığı papatyaların soluşu vardı.
"İyiyim kızım"
İyi değildik hiçbirimiz.
Gülüşündeki acıları öpüp şifalar bağışlayacaktım annemin ruhuna.
Babam kahvaltı vakti dediğimde hemen yataktan çıkardı.Şimdi çıkmamış ve hala orada duruyordu.Gözlerini hiç açmıyordu.Neşeli ve şaka dolu sesinin şimdi yükselmesi lazımdı odada.
Ama yoktu.
Annemin yataktan çıkan bedeninin ardından babamı gördüm.Kalbine saplanmış bir bıçakla kanlar içinde yatıyordu.
Yalandı, yanlış görmüştüm.Hayır o benim babam değil.Değil olamaz.
Aniden dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladım.
"İmge, babanın kalbi sen yokken çok ağrıyordu.Babana düşkünümdür bilirsin."Babamın kalbine saplanan bıçağı hızlı bir şekilde geri çekti.Kelimeleri küfür edasıyla savurdu.
"Bende o kadar acı çekmesine dayanamadım.Ölürse kurtulur dedim.Bak bana çiçek kokan annen artık toprak kokuyor." Bıçağı bana doğru savurdu."Sende kokacaksın birazdan."
Her şey çok saçmaydı.Babamın yanına koştum.Annemi dinlemekte zorlanıyordum.Tüm algılarım kapanmıştı.Babamı sarsmaya başladım.
"Baba kızın geldi.Baba ne olur uyan.Bak kahvaltı edeceğiz birlikte.Sana omlet yaptım, hem sen çok seversin benim yaptığım omleti."
Deli gibi ağlıyordum.Göz yaşlarım bıçak gibi çizik izleriyle ayrılıyordu benden.Hiç iyi değildim.
Katil kokusu...Annemden yükselen bu kokuyu bir yerlerden tanıyordum.
Üzerime doğru babamın kalbinden çıkardığı bıçakla yürüdü.
"Babanda bıraktığın yara bundan daha büyüktü." gülüyordu.Kurduğu her cümleden sonra gülüyordu.
Neye üzülmem gerektiğini bilmiyordum.Şoka girmeye başlamıştım.
Ben babamda yara bırakmamıştım.Buradaydım.
"Ben kimsede yara bırakmadım."
"Bir cesetin bile yoktu be! Sen hangi yaradan bahsediyorsun? Biz senin cenazeni kıyamadık. Annen cesedine bile sarılıp, öpüp koklayamadı.Bir anda gittin ve birdaha gelmedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolsuz
Teen Fiction"Yolunda gitmeyen bir şeyler var. Ben gibi..." Siz hiç korkunç bir illüzyon gösterisinde insan kaybeden kutuya girip, kendisine bir daha ulaşılamayan kitap karakteri gördünüz mü? Biz gördük. En garibi de gözlerini açtığında kendisini başka bir şehir...