Helllooo Ben Geldimmm.
Nihayet bu bölümde textingten farklı olarak normal bir anlatım var.
O kadar komik bir bölüm değil, normal bir bölüm...
Umarım okurken eğlenirsinizzz 🤍
°°°°
Okulun bahçesindeki bankta Bartu ve Tuğçe ile oturmuş, onlarla sohbet ediyormuşum gibi gözüküp Kuzey'i kesiyordum. Ortalama her günüm onu seyretmek ile geçiyordu ve bundan asla bıkmıyordum. Her ayrıntısı aklımda kazılıydı, galiba eğlenmek için yazdığım çocuktan gerçekten hoşlanmaya başlamıştım.
"Biz neden her gün bu çocuğu izliyoruz ? Niye her gün gittikçe mallaşıyorsunuz ? Ben niye size katlanmak zorundayım ?"
Bartu yine her zamanki gibi şikayet etmeye başlamıştı. Gözlerimi devirerek bakışlarımı ona çevirdim. "Bartu yine başlama. Bizimki de kulak yani."
"Sen benim sesime kurban ol. Değerimiz de bilinmiyor, senin yüzünden kaç gündür buraya yapıştık kaldık. Ben olmasam çocuğa nasıl yazacaktın ? Nankör !"
Bartu Tuğçe'nin kolundan zorla tutup ayağa kaldırmıştı. "Biz gidiyoruz, sen burada yalnız başına dur."
Onlar ayaklandıkları anda önlerine geçmiştim. "Hayır gidemezsiniz."
Bartu umursamaz bir şekilde bana bakıyordu. "Sebep ? Kaç gündür tüm teneffüsler buradayız. Çok değerli vaktimi senin sevdiğin çocuğun kıçını boş boş izleyerek geçiremem. Bana ne ondan, git başımdan."
Yani haklıydı ama şu an bunu düşünmek istemiyordum. "Ama yalnız kalırsam çok dikkat çekerim ve utanırım."
Tuğçe son dediğimi duyar duymaz kahkaha atmıştı. "Lan çocuğa yazdıklarını okudum, onları yazarken utanmadıysan bunda da utanmazsın merak etme."
Sinirle önlerinden çekildim. "Ne bok yerseniz yiyin. Bundan sonra da size asla bir şey ısmarlamayacağım."
Bartu kaşlarını çatarak Tuğçe'ye baktı. "Tuğçe Arya'nın bize bir şeyler ısmarladığını ben niye hatırlamıyorum. Rüyasında falan mı gerçekleşti bunlar ?"
Tuğçe de her zamanki gibi gülüyordu. Komik olsun veya olmasın her şeye gülerdi, artık alışmıştım.
Ben tekrar banka otururken Bartu Tuğçe'ye "Hadi gidelim." demiş arkasını dönerek okula yürümeye başlamıştı. Ama Tuğçe yerinde durup biraz düşünmüş ve tam tersine küçük adımlarla bana doğru gelip yanıma oturmuştu.
Bartu durup bize doğru baktığında ellerini yukarıya doğru açıp bir şeyler fısıldamıştı. Ne dediğini az çok tahmin edebiliyordum.
"Valla kusura bakma kanka, burada meyve şenliği varken sebzeye gidemem."
Bartu buna karşılık ellerini saçlarına sokmuş çıldırıyordu.
"Papatya gibi olan içimi kaktüse çevirdiniz. Şu salak tavırlarınızdan artık bıktım. Gidip çocuğa her şeyi söyleyeceğim, bu çileden kurtulmuş olurum."
Birden basketbol sahasına doğru yürürken bende anlık kalp krizi geçiriyordum. Tam ağzını açmış 'Kuzey' diye bağıracakken aniden kafasına çarpan basketbol topuyla sendeledi.
Elini alnına koyup 'ay' dedikten sonra yere yığılıp kalmıştı.
Şu durumda kahkaha atmamam gerekiyordu ama kendimi tutamamıştım. Gülerek Bartu'nun yanına geldiğimde Tuğçe ile uyanması için yanağını tokatlıyorduk.
"Bartuu, iyi misin ? Bartuuuu, kalkk ! Uyanırsan bugün okul çıkışında lahmacun yemeye gideriz."
Aniden bir gözü açılmıştı ve şu an tek gözü açık bana bakıyordu. "Vallaha mı?"
Gülerek başımı salladım. Beni ve Tuğçe'yi ittirip yerden kalktı. "İyi o zaman, acıtasyon yapacaktım vazgeçtim. Hem kim attı lan bu topu ?"
Yerdeki basket topunu rastgele bir yere fırlattığında birisi tek eli ile havada yakalamıştı. O yöne bakmamla Kuzey'in bize gülümseyerek yaklaştığını görmüştüm. Kalbim birden horon tepmeye başlamıştı. Hemen toparlanıp saçımı başımı düzelttim.
Yanında arkadaşları ile bize yaklaştığında bakışları bende durdu. Bir iki saniye bakıştıktan sonra Bartu'ya döndü.
"Kanka pardon, yanlışlıkla oldu. Bir şeyin yok değil mi ?"
Bartu cevap vermeden önce bana bakmıştı. Kafamı 'ne var' anlamında salladım. Tepki göstermeyip tekrar Kuzey'e yönelmişti.
"Yok bir şey olmadı, devam edin siz."
O ve arkadaşları yanımızdan ayrıldığında direkt kendimi Tuğçe'nin yanına attım.
"Ohaaa bana baktı, inanamıyorum. Kesin bana aşık... Benden çok etkilendi."
Tuğçe'nin dikkatinin başka bir yerde olduğunu gördüğümde baktığı yöne kafamı çevirdim. Galiba Kuzey'in arkadaşlarından birisine bakıyordu. Bu kızın benim sevdiğim kişilerin arkadaşlarından hoşlanma gibi bir hastalığı vardı.
"Aalooo ben ne diyorum, dinlesene."
Gözlerini kırpıştırıp bana boş boş baktı. "Hı?"
"Bir şey demedim, boşver."
Teneffüsün bittiğini gösteren zilin çalmasıyla Tuğçe ile okulun girişine doğru yürümeye başladık. Bartu'nun nereye gittiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Genelde okuldaki herkes onu tanır ve severlerdi. Neredeyse tüm kişilerle arkadaştı, bu yüzden arada kaybolup bizi satardı.
"Abi şu Kuzey'in arkadaşlarından biri hep bana bakıp durdu. Benim o yüzden dikkatim dağıldı."
İkimiz onların dedikodusunu yaparken tanıdık bir sesin 'hey, bekle' demesiyle duraksadım. Kuzey'in sesiydi, ne olur ne olmaz ona doğru döndüm. Belki bir ihtimal benden bahsediyor olmasının verdiği sevinç anlatılmazdı.
Etrafımda göz gezdirip parmağımla kendimi göstererek "Ben mi?" demiştim. Başını sallayarak yanımıza geldiğinde ne yapmam gerektiği hakkında bir fikrim yoktu ama umarım rezil olmazdım.
"Tanışma fırsatımız olmadı, ben Kuzey...Şu-"
Yine tamamlamasına izin vermeden uzattığı elini boşta bırakmayarak tuttum. "Ben de Arya..."
Birbirine geçmiş ellerimize ufak bir sırıtışla bakıp ciddileştim.
Artık namusumsun, azrail bile seni elimden alamaz koçum...
°°°°
Bölüm sonu...
Uykulu uykulu yazacak bir şey bulamadığım için böyle bir şey ortaya çıktı wnsosmdomsodmd
Neyse tam olarak bu bölümde tanışmış oldular. Diğer bölümler daha güzel olacak, şu an uykum var.
Hepinizi seviyorum, ben uyumaya kaçtım. Kendinizs iyi bakın 🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gold Sapık || Texting
Humor05**: 80 80 160 05**: Allah neler yaratmış 05**: Baksırın olayım giy beni 05**: Duvardan duvara vur beni ----- Mizah ve bol kahkahalı kitapları seviyorsan seni bekliyorum 🤍 yayım tarihi= 21.10.2020