Mark Eliyahu - Hope
5. BÖLÜM
Yağmur çiselemeye başlarken dolaşarak arabaya bindim. Kapıyı çekip kapattığımda içerinin sıcak oluşu, kaslarımı rahatlatıp çözmüştü. Radyoda hoş bir müzik çalıyordu. Sakin, dinlendirici... Enstrümantal müzikti, sözleri falan yoktu. Zihnimin rahatlamaya başladığını hissettim. Uzun zamandır ihtiyacım olan bir şeymiş gibiydi. Gün boyunca ayakta durup, gün sonunda kendini yatağa atmak gibiydi. Yattığın an vücudunda hissettiğin o ani rahatlama hissi gibiydi.
Bütün bunların aklımı karıştırmasına bu sefer izin vermedim. Kızıl, ama aslında beyaz takan, Maske'ye döndüm. Bembeyaz giyindiği hâlde neden kendisine Kızıl Maske dedirtiyordu? Bu durum çok farklıydı ve acayipti. İnsan garipsiyordu.
"Araban da beyaz olur diye bekliyordum." Dedim sakin bir ses tonuyla. Ona çok sert davranmayacaktım. Ne de olsa götümü kurtarmıştı kaç kere. Ve devamı da usanmadan gelecek gibiydi. Bıkmadan. Ömrünü buna adamışçasına.
"Sana da merhaba, Desise. Duyduğuma göre beni özlemişsin." iğneleyici bir alayla konuşması, tehditkar bir şekilde tek kaşımı kaldırmama neden oldu. Bu içimdeki tehlikeli kadına artık alışmaya başlıyordum sanırım. Onun yaptıklarını yadırgamıyordum. Yadırgayamıyordum. O bendim.
"Sorma. Her gece rüyalarımda görüyorum seni." Dedim ciddi bir şekilde. Yüz ifadem ve sesim ciddi olsa da alttan alttan dalga geçtiğim belli oluyordu. O da bunu anladı ve hafifçe güldü. Maskesinin açıkta kalan köşesinden görmüştüm. Bunun da mı gamzesi var? E ama yok artık!
"Niye çağırdın beni?" Dedim dik dik bakarak. Bana şöyle bir baktı. "Başlamış." Bir an donakaldım. Aklıma farklı farklı şeyler geliyordu! "Ne başlamış? Öyle bir konuşuyorsunuz ki kendimi Alfa Kurt Adam gibi hissediyorum. Ne? Kurt adama mı dönüşüyorum?" Bana ciddi olup olmadığımı merak edercesine baktığımda kaş göz yaptım. "Ne?"
"Akıl sağlığının yerinde olup olmadığını düşünüyorum." Dedi kalın ama etkileyici sesiyle. Dik dik baktım. "Siz uçuk uçuk konuşursanız ben de uçuk konuşurum. Mantıklı konuşun biraz, hepimiz anlayalım." Biraz onu tersliyor gibi olmuştum ama artık bende de sabır tükenmişti. Neyin içinde olduğumu bilmeden hepsi ayrı bir şey söylüyordu ve hepsi de şifreliydi! Telepati yeteneğim de gelişmiş değildi, anlayamazdım ya?
"Karakter gelişimin başlamış. Yavaş yavaş değişiyorsun." Bir an bakakaldım. Karakter gelişimimden kastı tam olarak neydi? Şu içimdeki saçma sapan histen mi bahsediyordu? Benim yerime kararlar alıp benim yerime icraate geçiren histen?
"Bu işin sonunda ne olacak?" Dedim hafif bir merakla. Bir süre öylece gözlerime baktı. "Her şey yerle bir olacak." O nasıl laf öyle, içim açıldı. Gözlerim yola düştü. Zaten her şey tek tek yavaş yavaş mahvolmaya başlamıştı bile. Değişiyordum. Bir şeyin içine doğru hızla çekiliyordum. Bu his gerçekten rahatsız ediciydi.
"Abinin sana güvenmemesi bizim için beklenmedik bir şey oldu, Desise. Planlarımızı biraz bozduğunu söylemeliyim." Gözlerimi karanlık yoldan alıp Kızıl Maske' ye geri çevirdim. "Yani? Şimdi ne olacak?" Şüpheyle gözlerimi hafifçe kısarak ona odaklandım. "Planımızı öne çekmek zorundayız. Seni götürmem gerek." Bunu beklemediğim için gözlerim şokla büyüdü. "Pardon? Nereye? Hiçbir yere gelmiyorum ben. Seni tanımıyorum, sana inanmıyorum. Senin yüzünden en yakın arkadaşımı öldürdüm ben, geri zekalı!" Sırıttı. "Pişmanlık veya vicdan azabı duydun mu peki? Üzülebilirsin, bu normal. Ama ufak da olsa vicdan azabı hissetmiş olmalısın?" Yüzüme vurduğu şey şamar gibi çarptı adeta. Bunu daha önce hiç fark etmemiştim, aklıma bile gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURUN NEFESİ : ZUHÛR (I)
Teen FictionFısıltı. Her gece rüyalarımda kulaklarımı çınlatan sonsuz bir fısıltı gibiydi onun sesi. Damarlarımda uçsuz bucaksız süzülerek akan kanı durdurabilecek tek güç gibiydi nefesi. Şah damarımdan. Savcı olma hayaliyle ikinci kez üniversite sınavına hazır...