Balmorhea - Remembrance7. BÖLÜM
"Evet. Onun kızıyım. Adım-" yine o his, "Nefes. Senin nefesin değil, Yağmur'un Nefes'i."
Reddettim.
Oğuz Karaslan. Onu her şeyiyle reddettim.
Ben Yağmur Pakgör'ün kızıydım. Oğuz Karaslan diye bir babam yoktu. Çünkü onun hiçbir zaman Nefes Karaslan diye bir kızı olmamıştı. Bir de pişkin pişkin bunu söylüyordu? Hiç utanmıyor muydu? En azından gözlerini kaçırır diye bekliyordum. Ama o, yüzüme baktığı ilk andan beri ezberlemek istercesine bakmaya devam etmişti. Ben olsam bakamazdım, yüzüm olmazdı. Belki de sorun buydu? Oğuz Karaslan yüzsüzdü!
En azından tek bir şeyi öğrenmeye hakkım vardı. Sonrasında kendi kafamda bir karara varacaktım. "Annem nasıl öldü?" İşte şimdi gözlerini kaçırdı. Kızı konusunda yüzsüzdü ama metresi konusunda yüzü vardı demek ki?
"Bunu sana dayın söylesin." Sinirlerim bozulmuşçasına gülmeye başladım. "Dayım mı? Neden annemin ölümünü dayım söylüyor, baba(?)" Burun kemerini sıkarak yüzünü buruşturdu. "Tamam! Lanet olsun. Doğumda ölmüş. Detay sorma." Detaylardan kaçıyordu. Detaylarda cinayetin kokusu mu saklıydı yoksa?
Yutkundum.
Annem, beni doğururken can vermişti. Son nefesini ben doğduğumda vermişti. Belki de bu yüzden ismimi Nefes koymuşlardı? Annem, son nefesini bana miras bırakarak gittiği için?
Nefes al, Desise. Nefesin sana kalan en büyük miras.
Desise'nin anlamı neydi? Oyun. Bana neden oyun diye sesleniyorlardı?
Neden Pakgör ailesi ile Karaslan ailesi düşmandı? Annemin ölümünün bir etkisi mi vardı bunun başlangıcında?
Bana hiçbir şey anlatılmıyordu ve kendi kafamda çözmek zorunda kalıyordum. Bu yorucuydu. Zaten psikolojik olarak iyice yorulmuştum. Bir de bunu düşünmekle kendimi zorluyordum. Başka çarem yoktu.
"Annemin ölümünde parmağınız var, değil mi? Zaten Karaslan ailesi beni hiç istememişti! Bir de annem? Şimdi neden peşimdesiniz? O yerden yere vurduğunuz Kızıl Maske'nin babası, dayım Asaf Pakgör'ün bana karşı duyduğu sevgiyi hissettim. Ama size gelince duvarla karşılaşıyorum. Sahtesiniz! Size asla güvenmiyorum! Eğer hiçbir şey anlatmamaya devam ederseniz, bu beni son görüşün olacak, babacığım(!) " Arada kalmışlıkla bana baktı.
"Karaslan'lar seni istemedi değil, Nefes. Tamam, başta... Gençliğin getirdiği cahillikle seni istemedim. Ama seni isteyen bir kişi vardı." Söylemekle söylememek arasında gibiydi. Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini tavana dikti. Yumup bir süre bekledikten sonra açıp bana döndü.
O isteyen kişinin sevgili abiciğim olmadığı kesindi. Amcam da olamazdı, onda hiçbir sıcaklık hissetmemiştim, halam olabilir miydi? Daha onunla da tanışmamıştım.
"Seni seviyorum, Nefes." 19 yıllık üvey babamdan duymadığım bu cümleyi, şimdi en fazla bir kaç saatlik öz babamdan duyuyordum? "Buna ne kadar inanırsın, bilmiyorum. Ama ben kendimden eminim ve doğruyu söylediğimi biliyorum, kızım." Ne zaman dolduğunu anlamadığım gözlerimden yaşlar akarken geri çekilip ellerimle yüzümü hızla sildim.
"Benim sevgiye, hayata ilk kez merhaba dediğim an ihtiyacım vardı, baba. Şimdi değil. Şimdi sorsan herkes seviyor zaten." Yanıma yaklaştı. "Seni bırakmaya niyetim yok, kızım. Özellikle de şu durumda. Burada kalman gerekiyor. En azından bir kaç gün." Alayla güldüm. "Bunu kabul edeceğimi gerçekten düşünüyor musun? Benim bir ailem zaten var! Başka bir aile! Gerçek bir aile!" Koyu yeşil gözleri pencereye kaydı. Keskin çenesi belirginleşmişti. "Seni anlıyorum ama benim de bir sabrım var, Nefes Karaslan!" Nefes Karaslan? Hangi Nefes Karaslan? Öyle birisi gerçekte var mıydı? Yoksa o içimdeki kadın mıydı Nefes Karaslan? Belki de oydu. Ama ben değildim. "Eda Arslan! Duydun mu? Nefes Karaslan diye birisi yok! Ben Eda Arslan'ım! En fazla bir kaç saatlik babama 19 yıllık gerçek ailemi satmayacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURUN NEFESİ : ZUHÛR (I)
Teen FictionFısıltı. Her gece rüyalarımda kulaklarımı çınlatan sonsuz bir fısıltı gibiydi onun sesi. Damarlarımda uçsuz bucaksız süzülerek akan kanı durdurabilecek tek güç gibiydi nefesi. Şah damarımdan. Savcı olma hayaliyle ikinci kez üniversite sınavına hazır...