"Tatlım, Ethan geldi."
Aynada son bir kez gergin bir şekilde kendime baktıktan sonra gerginliğimi atmak istercesine derin bir nefes verdim ve yerdeki çantamı alıp odamdan çıktım. Alt kata indiğimde annemle babamın çoktan Ethan ile sohbet etmeye başladıklarını gördüm. Umarım hakkımda utanç verici bir şey söylememelerini umut ederek yanlarına doğru ağır adımlarla yürüdüm. Ethan'ın yanındaki yerimi alırken, "baba biz çıkıyoruz." dedim.
Babam kaşları kalkık bir şekilde bana bakarken, "saat onda evde ol." Dedi.
Gözlerimi kısıp ona meydan okuyan bakışlarımı atarken, "onu 11 yapalım." Diye karşılık verdim. Saat zaten sekizdi ve gidip gelmemiz en az yarım saatimizi alacaktı. Bir buçuk saat ise kesinlikle yeterli değildi.
Babam tam ağzını açacakken, annem kolunu babamın omzuna koydu. "Hadi Gerald, çocukları rahat bırak da keyiflerine baksınlar." Deyip onu içeri doğru iteklemeye başladı. Bu kadına bayılıyordum.
"Hadi gidelim."
Ethan kafasını aşağı yukarı sallayıp beni onayladı ve birlikte arabasına doğru yürümeye başladık. "Senin araban mı?" Diye sordum.
"Maalesef, babamın arabası. Kendi arabama sahip olacak kadar büyüdüğüme dair ikna etmeyi bir türlü başaramadım." Deyip binmem için arabanın kapısını açtı ve bu benim birazcık düşmeme sebep oldu, sadece birazcık. Bu kadar kibar olmak zorunday mıydı? Teşekkür edip arabaya bindikten sonra kemerimi taktım. Ethan da şoför koltuğuna geçip kemerini taktı ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.
Heyecanla Ethan'a baktım. "Nereye gidiyoruz?"
"Şş, soru sormak yok." Deyip radyoyu açtı ve cd bölümüne bastı. "Yol boyunca playlistimi dinleyeceğiz."
"Demek senin dediklerini yapıyoruz." Dedim gülerek.
Ethan benim çekici bulduğum bir şekilde gülerek karşılık verirken, "bu gecenin organizatörü benim, o yüzden her şey bana bağlı. Bir daha ki sefer organizatör sen olursun ve sen ne istersen onu yaparız. Fakat bu gece, benim gecem olacak. Hatırlanmaya değer bir gece..."
"Ne istersem mi?" Diye sordum sinsice fikirler aklıma dolmaya başlarken.
"Beni korkutma lütfen."
Kafamı iki yana salladım, "korkmana hiç gerek yok."
Belki birazcık vardı ama bunu bilmesine hiç gerek yoktu.
Ormanlı bir yola girdiğinde göle doğru gittiğimizi anlamıştım. Arabayı müsait bir yere park ettikten sonra arabadan inip bagajdan yemek sepetini aldık ve boş olan oturma masasına doğru taşımaya başladık. Sofrayı birlikte kurarken, "bunların hepsini sen mi hazırladın?" Diye sordum.
"Çoğunluğu annem hazırladı ama benimde yaptığım birkaç şey var."
İçtenlikle, "eminim hepsi çok lezzetli olmuştur," diye mırıldandım.
Ethan, bir şey demeden, sadece gülerek yüzüme baktı ve birlikte masaya oturduk. Tabağıma birkaç çeşit yemek koyduktan sonra yemeye başladım. "Gerçekten leziz olmuş. Haber verseydin ben de bir şeyler yapardım."
"Onu da artık kendi organizasyonunda düşünürsün."
Bir daha ki randevunun yolunu yapması hem biraz komik, hem de hoştu. "İyi, öyle olsun bakalım."
Yemeklerimizi yediğimiz sırada rüzgar iyice esmeye ve bulutlar üstümüzü kapamaya başlamıştı. "Yağmur yağacak sanırım," diye mırıldandım.
Ethan kaşları çatık bir şekilde elini cebine atıp telefonuna baktı, "sanki bugün yağmayacaktı diye hatırlıyorum. Sanırım yanlış güne bakmışım."