Sadece bir an duraksadıktan sonra, hızla aradaki mesafeyi kapatarak adama sarıldı. Geri kalan her şey bekleyebilirdi. Hepsi, tüm sorunlar, tüm sıkıntılar, düşmanlıklar, zorunluluklar, aralarına giren onlarca şey, sabaha kadar ertelenebilirdi. Şimdi, sadece sesiyle, nefesiyle, kokusuyla sarmalanarak adamın kollarının arasında olmak istiyordu. Kalbinin sesini duymayı; sıcaklığını, gücünü hissetmeyi öyle çok özlemişti ki Ali'nin sarılışına karşılık vermemesini bile umursamadı. Adamın gövdesine yaslanan gövdesini çekmeden, burnunu çene çizgisi boyunca gezdirerek Ali'ye iyice sokuldu. Adamın sakallı yanağı, teninde tatlı bir karıncalanmaya neden olurken fısıltıya benzeyen, buğulu bir sesle "Seni çok özledim ben," diye mırıldandı. Ali sertçe iç çektikten sonra kollarından kavrayarak onu hızla kendinden uzaklaştırırken, aldığı karşılığı umursamadan başını geriye atıp dudaklarını usulca adamınkilere bastırdı. Dudakları birbirine sadece kısacık bir an dokunmuştu. Gerçek bir öpücük değildi, gerçek bir öpücüğün kıyısından bile geçmiyordu ama onca yıldan sonra ikisinin ruhunda da derin bir etkiye sebep olmuştu. Adam geçip giden uzun saniyelerin sonunda gözlerini ağırca aralayarak dudaklarını ıslattıktan sonra "Uzun zaman oldu," diye cevap verdi, sesindeki boğukluk insanın içinin ürpermesine neden olacak kadar belirgindi. "Yokluğunda çok şey değişti." "Belki," dedikten sonra zarifçe gülümseyerek kaşlarını meydan okurcasına havalandırdı Melike. Adamın omzuna çıkardığı eli aheste aheste gömleğinin yakasında oyalanırken, öne doğru tek bir adım atarak burun buruna gelmelerini sağladı. Nefesini bütünüyle Ali'nin dudaklarının üzerine üflerken "Ama sen hala," diye fısıldadı. "Beni öperken titriyorsun."
34 parts