Bölüm 21- "Bazı Sırlar Ansızın Ortaya Çıkar"

236 31 29
                                    


Suratında kocaman ve parıldayan bir gülümsemeyle, son basamakta duran bu adamı tanıyordum.

Leonardo Juan Vance, kuzenim Toby'nin ilkokuldan bu yana sırdaşı, beraber gitmeye karar verdiği harp okulundan ise kendisi gibi subay bildiğim en yakın arkadaşıydı.

Onlarla, amcam Kirk ve Leonardo'nun babası Bay Sirius Vance'ın at çiftliğinde oyunlar oynadığımız çok zaman olmuştu. Leo her zaman bir ağabey gibi kuzenimin aksine ben ve kız kardeşimi korumuş, her istediğimizi yerine getirmişti. Onunla bu izbe kasabada karşılaşmayı beklemiyordum.

En son bir aile toplantısında henüz bu kadar yaş almamışken ve küçük bir kızken görmüştüm onu. Londra'da ailemin evinde verilen küçük bir şükran günü yemeğiydi.

Bana beklentiyle bakıyorken kısa bir an, Zayn'in varlığını unutmuş olmak bir önceki gün yaşadığı krizi aklıma getirdiğinde suratımdaki gülümseme soldu. Bakışlarımı ondan ayırıp kucağındaki Elizabeth'e bir şeyler anlatan adama baktım, bizi farketmiş gibi görünmüyordu.

Bayan Florance beni kendime getirmek için "Dolores?" diye mırıldandı. Ona dönüp kuruyan boğazımı yumuşatmak adına yutkundum ve bir kaç adım atıp Leo'ya doğru yürüdüm. Suratında karmaşık bir ifade yakalamıştım.

"Kocaman olmuşsun."

Aramızda bir metre kadar mesafe kaldığında durdum, o beni izliyorken Zayn'in bizi görüp yeniden öfkelenmesi kalbimin ağzımda atmasına neden oluyordu. Bunu yapmazdı, en azından bugün. Yine de o sabah yaşadığımız kıskançlık krizinin bir yenisini kesinlikle kaldıramazdım, özellikle o mektuptan sonra.

"Seni burada görmek aklımın ucundan geçmezdi, burada ne yapıyorsun?" dedim.

Yüzü bilmiş gibi kibirli bir gülümseme ile kaplandığında, başında duran subay şapkasını alarak gövdesine yasladı. Arada sırada ardımı kontrol ediyorken Sophia, çekindiğim durumun farkındaymış gibi yanımızdan ayrılmadan Zayn'e bakıyordu.

"Yedi yıldır burada görevliyim, bu soruyu benim sana sormam gerekir. Lacock Londra'ya oldukça uzaktır."

Kaşlarım hayretle havalanırken annemin bunu bilip bilmediğinden şüpheliydim. Biliyor olsaydı, buraya gelirken bana bundan bahsederdi. Ona tebessüm ederek" Ben de üç aydır buradayım. İki küçük çocuğa mürebbiyelik yapıyorum. "dediğimde suratındaki gülümseme dalgalanmıştı.

"Tepedeki o malikanede mi?"

Bunu hiç tereddüt etmeden sorması ürpermemi sağlamıştı açıkçası. Ancak o evin ve küçük çocukların durumunun oldukça popüler bir dedikodu olduğunu biliyordum. Başımı dik tutarak onaylarcasına salladığımda ifadesi tamamiyle bozularak, kaşları çatıldı. Bu tavrına karşın dudaklarımı aralayarak ona veda etmeye hazırlanıyordum ki "O evden, özellikle de Zayn denen o adamdan uzak dur Dolores. Sen akıllı ve şefkatli bir kadınsın. Bu uyarımı dikkate al." dediğinde, sözcüklerim dudaklarımdan çıkmadan tıkanmıştı.

Başımı hızla Bayan Florance'a çevirdiğimde o da tıpkı benim yaptığım gibi şaşkın şaşkın bakıyordu bana. Bu ne anlama geliyordu tanrı aşkına?

"Bay Malik'i tanıyor musun?" dedim hayretle.

"Çok fazla."

Suratında yeniden o gülümseme belirdiğinde sırtımın ardından gelen o tanıdık sesle durdum.

"Burada ne arıyorsun?"

Zayn, hiddeti sesine yansıyan meşhur öfkesiyle yanımızda belirdiğinde başımı kaldırıp ona bakmıştım. Yüzündeki her bir zerre, Leonardo'ya odaklanmış, kucağında Elizabeth olmasa suratının ortasına bir yumruk patlatacakmış gibi bakıyordu. Leo, onun bu tepkisine karşın oldukça sakin bir tavırla beni işaret etti.

the manor•malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin