Bölüm 18- "İtiraf - Part I"

202 30 33
                                    

Gerçekler, uzun yıllardır çekildiği inzivanın ardından ortaya çıkmayı beklerken, malikane tüm karanlığı ile sisli gecenin ortasında sessizliğe bürünmüştü. Cecilia, elinde tuttuğu dişli fırçayı aldığı yere bıraktıktan sonra, altın varaklarla süslü aynadan kendine baktı. Kimim ben, bu yansıma kimin, diye düşündü bir süre. Aynadaki o görüntü her şeyiyle kendisine benziyordu ancak o böyle hissetmiyordu. Göğsünü yarıp, oradan gerçek ruhunu ve bedenini, hapsedildiği yerden çıkarabilecek gücün damarlarında gezindiğini hissetti. Parmaklarını narin boynuna sardıktan sonra, sahte bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Mavi irisleri öylesine canlıydı ki, bir kaç saat sonrasında solacaklarını düşünmeniz imkansızdı. Dudaklarından şuh bir kahkaha döküldüğü sırada öfkelendiğini hissetti. Bu beden ve bu yaralı ruh ona aitti, gerçekler yüzüne tokat gibi çarptığında titredi. Parmakları şişkin karnı üzerine indiğinde, ifadesi yeniden buz kesmişti. ''Senden nefret ediyorum.'' dedi fısıltıya yakın bir tonda. ''Varlığın beni tiksindiriyor.''

Sözleri, kendisi mi yoksa zihninde yatan karanlık mı söylemişti belirsizdi ancak bu çocuğu doğurmaktansa ölmeyi tercih ederdi. Onun tohumlarından birini daha hayata getirmektense, ölürüm daha iyi diye düşündü.

Çekmeceden, her zaman sarı saçlarını kesmek üzere kullandığı sivri makaslardan birini çıkardıktan hemen sonra aynı gülümseme bu kez tüm gerçekliği ile yayılmıştı yüzüne. Herkesin acısına son verecekti, hem de kısa bir zaman sonra. Bu, içinde büyük bir sıkıntıyla birlikte aynı zamanda büyük bir neşe de doğurmuştu. Sanki, birden tüm malikane aydınlanmış ve boğucu kasvet yok olarak bu yer bir festival alanına dönüşmüştü. 

Ayağa kalkıp, yatakta usulca uyuyan bedene çevirdi bakışlarını. Sarhoştu ve uyanması, kadını bu halde görmesi imkansızdı. Hoş, adam onu görmüyor, duymuyor ne hissettiğini asla önemsemiyordu. Cecilia acımasızlığı karşısında artık savunmasız hissetmekten yorulmuştu. Makasın sivri ucunu ona çevirdi bu düşünce yüzünden, ardından bir an bile tereddüt etmeden tam kalbinin üzerine sapladı.

Zayn, yaptığı şeyi yeni farketmiş gibi ateşi söndürdükten sonra, bir süre bana baktı, ardından hışımla içeriye girdi. Bakışlarımı üzerinden bir saniye bile çekmezken, elinde tuttuğu kibrit kutusunu yere fırlatarak hızlı soluklar almış ve aynı hızla mutfaktan çıkmıştı. O mutfaktan çıktıktan sonra, uzun zamandır içimde tuttuğum nefesi seslice vererek, dudaklarım arasından da kesik bir hıçkırığın kaçmasına izin verdim. Kıskançlığının boyutu karşısında ne diyebilirim bilmiyorum, bu kıskançlık mı ondan bile emin değildim. Bir anda, sevip saydığım o adam gitmiş ve sanki yerine nefretten başka bir şey bilmeyen biri gelmişti. Elimi, kalbim üzerine bastırdığım sırada Bayan Florance'ın sesini duydum.

''Bu kapı neden açık?''

Hızlı adımları mutfak kapısını bulup kapattıktan hemen sonra bedeni bana dönmüş, çöktüğüm duvar dibinden zorlukla kalkarken bakmıştım ona. Sorgulayıcı ve meraklı bakışları her zaman olduğu gibi yine yüzündeydi. Bir soru sormasına bile fırsat tanımamak adına adımlarımı mutfak tezgahına yöneltmiş "Süt ve yumurtayı dalgınlıkla yaktım, içerisi kötü kokuyordu." diyivermiştim.

Şüpheli bakışlarında bir anlık duruma inandığını belli eden bir ifade belirse de yanıma adımladı, ardından göz ucuyla taşan süt ve yanan yumurtalara baktı.

"Yazık olmuş. Çocuklar bugün yumurta ve süt yiyemeyecekler mi yani?"

"Elbette yiyebilecekler, hemen yenilerini yapacağım."

Yüzüme sahte bir tebessüm yerleştiği sırada "Bir şey olmuş." dedi. İfadesini bozmadan ellerini göğsü üzerinde hizalayarak birbirine sardığında tebessümümü silmeden ona baktım.

the manor•malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin