Bölüm 9 - "Açıklanamayanlar"

257 35 19
                                    

Karanlık bakışlar, uğuldamalar, fısıltılar, kahkahalar.. Yeniden yeniden ve yeniden altımdan çekilip alınan yeryüzü.. Tepetaklağım. Gözlerim yuvalarından çıkacakmışça irileşirken, bir kahkaha daha. Sanki hiç bitmeyecek derin bir kabus gibiydi. Hala titreyen bedenim sağlıklı düşünmemi engelliyorken, suyumdan bir yudum daha aldım, bana bakıyordu.

"Daha iyi misin?"

Başımı onaylar bir şekilde usulca sallamakla yetindiğimde, rahatsızca kımıldanarak etrafına bakınmış, ardından dolaptan üzerime ince fakat sıcak tutacak bir örtü getirmişti. Ona baksam bile, korku dolu bakışlarımın telaşlandıracağından eminim. Bakışlarımı ondan en uzak noktaya diktim. Hala, bir yerlerden çıkacaklarmış gibi hissetmeme engel olamıyordum. Parmakları yanağıma dokunduğunda irkilerek, zorunlulukla baktım ona. Yüzünde anlayışlı bir gülümseme yer edinmişti.

"Ne olduğunu sormayacağım." dedi sesine de yansıyan anlayış kırıntılarıyla. Şuan Londra'da ailemin evinde, tutmam gereken yası tutmayı öylesine istiyordum ki. İçim içimi yerken, bu hayallerin üzüntü ve suçluluk duygusunun ağırlığı sebebiyle beni rahatsız edip durduğunu biliyordum. Dudaklarımı zorlukla aralayıp "Bazen, aynaya baktığımda onu görüyorum."dedim. Ne olduğunu sormayacağını söylemişti ama, önemseyemedim. Söyleyip kurtulmak istiyordum bazen bunu. İçimde tuttukça beni tüketen, yok eden o olayı zihnimden silebilmek için buna ihtiyacım vardı.

"Zorunda değilsin." usulca yanağımı okşadığında, yanaklarım üzerinde hala ıslak ve tuzlu gözyaşlarım vardı ama umursadığını sanmıyorum.

"Bay Malik ben.." nefesim kesilirken, bakışları bir an omzumun ardına kaymış, ardından bana dönmüştü. Ardıma dönüp bakmak istesem bile bakamıyordum. Sanki, bazen aynı hayalleri o da görüyordu. "Düşündüğünüz kadar cesur sayılmam. Korktuğum bazı gerçekler var."

"Düşündüğümden daha cesur bir kadınsın Dolores."

Samimiydi, her zaman. Ancak bu konuda kendimle ilgili emin olamıyordum. Belki de, söyleyip kurtulmak en iyisiydi. Ona bakarken, bu gözlerin bir daha beni aynı masumiyet ile izlemediğini düşünmek yüreğimi sızlattı. Bu düşünce suçluluk duyguma daha ağır bastığında yeniden ağlamaya başlamıştım. Beni, bunu izlemeye dayanamıyormuşçasına göğsüne doğru çektiğinde, ona engel olmadım. Böyle bir tutuşa, fazlasıyla ihtiyacım vardı. Elim, kalbinin üzerindeyken, kalbinin sanki avucumda attığını sandım bir an. Sıcak teni, dokunuşum ile irkilse bile öyle değilmiş gibi, saçlarım arasına belli belirsiz bir buse kondurmuştu.

Bir süreliğine kapattım gözlerimi. Düşünceler yoktu, hayaller, ızdırap, gözyaşı, korku.. hiçbir şey yoktu. Sadece biraz huzur bulabilmeyi dilemiştim kollarındayken. Gözyaşlarım akmaya devam ederken, duygusallığıma karşılık bir anda güldü ve aklına bir şey gelmiş gibi bana dikti bakışlarını. "Küçükken, başıma bir şey geldiği zaman, koşa koşa babamın yanına gider ve ona korktuklarımdan bahsedip sızlanırdım. Sanardım ki beni seni tuttuğum gibi kolları arasına alıp, teselli edecek ya da.. sevecek." bana gülümsedi bu kez. Sözlerinin aklımdakileri uçurup götürmesi için dudaklarından döküldüğü öyle belliydi ki. Aklına gelen ilk şeyi anlatarak, beni rahatlatmayı umuyordu. Ona bakmayı sürdürdüğümde, baş parmağını sağ gözümün altına bastırıp akan gözyaşımı durdurmayı denedi.

"Ne yapmıştı?" güçsüz çıkan sesim onu yeniden hikayesine sürüklediğinde yeniden güldü. Bu kez gerçekten samimi bir gülüştü bu, içinizi ısıtacak kadar güzeldi.

"Beni kasaba meydanındaki geneleve götürdü." Sözleri ile yanaklarım kızardığında araya girme zorunluluğu hissedecek olmuştu ki "Sekiz yaşında bile değildim. Bana verdiği ilk öğüt, korktuğun tek şey karının seni burada herhangi biriyle basması olsun olmuştu."

the manor•malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin