Bölüm 22- "O Geri Döndü"

234 31 32
                                    

'' 9 çemberden oluşan, aşağıya doğru daralan bir yapı olarak tasvir ettiği Cehennem'in alt çemberleri daha ağır günahlar içindir ve alt katlarda cezaların ağırlığı da artmaktadır. Dante, Cehennem'deki yolculuğunda tarihteki birçok ünlü kişiyle karşılaşır ve bu günahkarların çektikleri acılara tanıklık eder.'' - Dante/İlahi Komedya

*

O günden itibaren sanki hayatım bitmek tükenmek bilmeyen bir koşuya dönüşmüştü. Her sabah ve her akşam birbirini kovalıyor, çocuklarla, Zayn'le ve bu evlilik meselesi üzerinde her gün yeni bir problemle uğraşıyordum.

Beklediğimin aksine iki çocuğun beni kabullenmesi hızlı ve kolay olmuştu fakat Bayan Florance onlar kadar iyi karşılamamıştı bu birlikteliği. O, beni bu fikirden vazgeçirmek için neredeyse her gün dil döküyordu. Onu görmemek için bazen, odaya girdiği anlarda kabalık etmek pahasına başka bir işi bahane ederek uzaklaşıyordum.

Ona bu fikirden neden vazgeçmem gerektiğini her sorduğumda sessiz kalması da durumu pek kolaylaştırmamıştı. Açıkçası bazen, onun Zayn'den hoşlandığını bile düşündüğüm oluyordu, bir süreliğine dahi olsa bu fikir her aklıma geldiğinde aralarındaki yaş farkını anımsayarak hızla bu fikirden vazgeçiyordum.

Büyük çimenlikte baharın ilk günlerini karşılarken, Theodor uzandığı dizimden kalkıp elindeki kitabı usulca örtünün üzerine bıraktı. Tıpkı benim gibi Elizabeth'de bir şeyler söyleyecek gibi duran ağabeyine baktığında Theodor yüzünde her zaman bilmiş ve ürkütücü bir tavır barındırmasına rağmen, şuan kafası karışmış gibi baktı bana.

''Bir sorun mu var?''

Parmaklarım, alnına düşen saçları geriye atıp yanağını okşadığında derin bir soluk aldı. Biraz ileride ağacın altında kitap okuyan Bayan Florance'a baktıktan hemen sonra karşıma oturmuş ardından meraklı gözlerini yüzüme çevirmişti. ''Bayan Wellington, bu soru uzun zamandır kafamı kurcalıyor. Eğer kabalık olarak görürseniz lütfen bağışlayın şimdiden ancak bu merak duygusuyla daha fazla böyle yaşayamam.''

Kaşlarım ilgiyle havalandığında bıraktığı kitabı yeniden aldı. Bir kaç sayfa çevirdikten sonra boğazını temizleyerek okumaya başlamıştı satırları. '' Kendisiyle hiç ilgilenmeyen birine Tanrı küsebilir mi? Ona inanmayan, sorgulamaya tenezzül etmeyen hatta varlığını yok sayan bir günahkarı derin acılara atabilir mi? Ruhunu, bir zindana kapatıp ona orada günlerce işkenceler çektirebilir mi? Sanmam. Tanrı'nın daha büyük bir oyunu var. Bir günahkar ancak inanmadıklarının bedelini öder.''

Bakışlarını bir anlık bana çevirdikten sonra yeniden kitaba döndüğünde hava güneşli olmasına rağmen, tüylerimin hafiften esen rüzgarla havalandığını hissedebiliyordum. '' Ancak Tanrı bağışlayıcıdır. Şüphesiz babamız, sadece yedi ölümcül günahtan birini işlediyseniz sizi, cehennemin dokuz katından birinde mutlak gün geldiğinde cezalandırmak için iblislere teslim edecektir.''

Kitabı aldığı yere bıraktığında, böyle yazılar okumak için küçük olduğunu söylemek üzere dudaklarımı araladım, duruşumu dikleştirdiğim sırada ''Babam ve siz sanıyorum ki yedi ölümcül günahtan biri olan şehvete kapıldınız. Okuduğum kitaplardan anladığım kadarıyla ne yazık ki aşkın doğası şehvettir, şehvet kıskançlığı, kıskançlık ise öfkeyi doğurur. Bu durumda efendim, ikiniz de günahkar sayılmaz mısınız?'' dedi.

Merakı karşısında suratına öylece baka kalıp uzun bir süre konuşamadım. Bu çocukla konuşurken delirmemek, şaşırmamak elde değildi, benimle konuşanın bir çocuk olduğunu bilmesem olağan karşılayabilirdim ama değildi. Boğazımı temizleyip ona aşkın böyle bir şey olmadığını anlatabilmek adına ne yapacağımı bilemeden tek elini kavradığım sırada Elizabeth her şeyden ve ağabeyinin sorduğu sorudan bir haber ilgisini kaybederek yeniden oyuncaklarıyla oynamaya dönmüştü.

the manor•malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin