Bölüm 3- "Ayak Sesleri"

322 39 56
                                    

Yemek sonrasında kar yağışının yerini yağmur aldığında, soğuğu biraz daha kırdığı için bundan memnundum. Çocuklar ile, eksik oldukları konular hakkında bir şeyler öğrenmek üzere derslikte biraz vakit geçirmiştik. Ardından sıcak bir duş alarak eşyalarımın kalanını yerleştirmek üzere odama çıkmıştım. Odam, evin diğer odaları gibi ince bir zevkle döşenmiş, sade ve güzel bir renk uyumuna sahipti. Üstelik en sıcak oda olduğunu düşünüyordum. İngiltere'de soğuğun içinize işlememesi imkansız gibiydi ancak evin içerisi bu zamana kadar hiç görmediğim şekilde ılıktı. Öyle ki, kitabımı okurken, arada sırada tıpkı bir kedi gibi mayışıyordum.

Uykunun verdiği ağırlığa yenilerek esnedim, elimdeki kitabı orta yükseklikteki ahşap maun sehpanın üzerine bıraktım ve uyumak üzere yatağa yürüdüm. İlk güne göre iyi bir iş çıkardığımı biliyorum. Ancak Elizabeth haricinde iki erkekle de anlaşamıyordum. Babası gibi oğlu da bazen tuhaf hikayeler anlatıyordu. Böyle deli saçmalıklarını çocuğun kafasına soktuğu için bir anlık Bay Malik'e öfkelendiğimi hissettim. Bu yaştaki çocukların acıları ile yüzleşmeleri ruhsal açıdan onlara zarar verirdi. Theo, hassas kalpli, zeki ve fedakar bir çocuktu üstelik. Kız kardeşi için yapmayacağı bir şey olmadığını ilk andan itibaren hissetmiştim.

Yatağın ucuna oturdum. Sessizlik evin her noktasında hakimken, kulaklarım bir anlığına koridorda yankılanan adım seslerine takıldı ve ses gittikçe yakınlaştı. Sessizliği delip geçen adım sesleri, kapımın önünde durduğu an, kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Çocuklar ya da Bay Malik olduğunu düşünerek yataktan kalkıp kapıya tıklatmasını bekledim. Uzun bir süre, kapının ardındaki nefes alış veriş sesleri orada birileri olduğu gerçeğini doğrulasa da kapıya herhangi biri tıklamadı. Aksine, nefes sesleri sanki birileri boğuluyormuş gibi bir hal alarak hırıltıya dönüşmüş, bu da korkudan bacaklarımın titremesine neden olmuştu. Dehşetle, kapının arkasındaki kişiye seslenmek üzere dudaklarımı araladım ancak konuşamadım, kapının yanına adımladım ve açmak üzere yeltendiğimde ses bir anda kesildi.

''Merhaba.'' cılız sesim, sessizliğin içinde savrulup bana yankı olarak döndüğünde bir ses gelmesini umdum. Herhangi bir ses. Bay Malik'i duymak bile içimi rahatlatabilirdi. 

O an, orada yanlız olduğumu anladım. Kapının arkasında biri yoktu, biri olsaydı şimdiye kadar odaya çoktan girerdi diye düşündüm ve bir kaç adım gerileyerek kapıya bakmaya devam ettim. Bu da neydi böyle? ''Sakin ol Dolores.'' dedim kendi kendime. Zihnim, bugün pek berrak değildi. Parmak uçlarımla alnımı ovalayarak, duyduğum şeylerin uykusuzluğun ve anlatılanların etkisi olduğunu umdum. Fakat bir süre sonra ses yeniden koridorda yankılandığında, hazırlıksız yakalanarak geriye adımlamış ve sendeleyerek yere kapaklanmıştım.

Odanın kapısı açıldığında, elinde tuttuğu gaz lambası ile içeriye giren Bay Malik'in bakışları, odanın içerisini taradı ve beni bulduğunda kaşları çatıldı. Utançla, geceliğimin eteklerini kapatıp ayağa kalktım, nefesim korkunun ve hazırlıksız yakalanmanın verdiği hararetle hızlanmıştı. Bakışlarını kısaca üzerimde gezdirip kapıyı kapattı ve gaz lambasını komodinin üzerine bıraktı.

''İyi misin?'' 

Sesi tok bir halde dudakları arasından çıktığında, titrek ama rahat bir nefes aldım. Üzerine giydiği gömleğin göğsünün büyük bir kısmını açık bıraktığını görmezden gelmeyi deneyerek parmaklarımı saçlarım arasına daldırdım ve başımı usulca salladım.

''Dengemi kaybettim,iyiyim.''

Kokusu hoştu.

İçeriye girdiği andan itibaren odayı güzel ve erkeksi bir koku sardığını göz ardı edemezdim. Kendine bakmayı biliyor gibiydi de zaten. Başını belli belirsiz salladığında, burada ne aradığını sormak üzere dudaklarımı aralamıştım ki, çekmeceyi açarak, bir saç fırçası çıkardı.

the manor•malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin