Bir yolunu bulup o çocukla konuşmam lazımdı. Neyin yalan olduğunu bilmiyorum ama ben hasta falan değildim. Psikolojik olarak doktorun söylediklerinden sonra bir süreliğine kendimi hastalığa inandırmıştım. Doktorların da amacı bu olmalıydı sanırım. Onlara inanıp zorluk çıkarmadan teslim olmak. Kendimden pay biçip bu nota tüm benliğimle inanmak istiyordum ya da inanmak zorunda hissediyordum.
Kapının altından yine bir kahvaltı tepsisi geldi. Teki bana yeterliydi aslında. Yeni gelen tepsiyi alıp masanın üstüne koydum ve karın gurultumu susturmak için direkt yemeğe gömüldüm. Soluksuz bir şekilde yemeği bitirdim. Yatağımın üstündeki tepsiyi de masaya koyup yatağa uzandım. Yeni bir plana ihtiyacım vardı. Olanakları kafamda sıraladım.
1. O çocuğun kaldığı odayla aramızda tam üç oda vardı.
2. Kapıyı açabilmek için kart olması gerekiyordu.
3. Kart sadece büyük boy abilerde bulunuyordu.
4. Kimsenin durumu çakmaması gerekiyordu.Plan tamamdır.
Tepsiyi almak için 5-10 dakika sonra adamlardan biri gelecekti. Ben de işte tam o zaman uygulamaya geçecektim.
Yataktan kalkarak masanın başına gittim. Diğer kahvaltı tepsisinden bi zeytini ağzıma attım. Kahvaltı 'beni de ye' diye bağırıyordu Adam tepsiyi almaya gelmeden birkaç lokma bir şeyler yemeye karar verdim. Tıka basa doymuş olsam bile önümde bir yemek varsa affetmezdim. Hem yemekler ziyan olmasın diye düşünüp oturdum tekrar sandalyeye. Ekmeğin içini açtığımda küçük bir anahtarla karşılaştım.Ekmeğin arasından çıkartıp avucumun arasına aldım. Kapılar kartlarla açıldığına göre bu kapıların anahtarı olmadığı kesindi. Dışarıda bana yardımcı olmak isteyen biri olduğu da ortadaydı. Anlamsız bir şekilde anahtarla bakışırken
kapı açılıp içeri bir adam girdi.Diğerlerinin aksine bu adam biraz daha sıskaydı. Anahtarı çaktırmadan cebime attıp sandalyeden kalkarak birkaç adım uzaklaştım. Unutmuş olduğum planımı hatırladığım an aceleyle ne yapacağımı bilmediğim için karnımı tutarak çığlık atıverdim. Tepkisizce bana döndü. Çığlıklarıma devam ederken kıvranmaya başladım. Yanıma gelerek ne olduğunu anlamaya çalıştı. Belinde sallanan karttaydı gözüm. Oscarlık oyunculuğumdan ödün vermeden kıvranmaya devam ettim. Yatağın yanına çöktüm. Dikkatini dağıtmak için masada duran tepsiyi gösterdim. Gösterdiğim yöne bakarken belindeki kartı dikkatlice çektim. Bana tekrar döndüğü sırada avucumu yere yapıştırarak kartı saklamayı başardım. Çığlık atmayı ve kıvranmayı yavaş yavaş durdurdum. Oturduğum yerden onaylar anlamda başımı salladım. O da şaşkınlık içinde kafasını sallayıp hiçbir şey demeden iki tepsiyi de aldı ve şöyle bir bakıp açık kapıyı kapatıp gitti. Sweatin cebindeki anahtarı avcuma alıp 'lütfen beni aydınlat' diye fısıldadım ve tekrar sweatimin cebine attım.
Zaman kaybetmeden kapıya yöneldim ve koridoru dinledim. Ayak sesi yoktu. Kartı kapıya okutum, "klik" sesiyle kapı açıldı. Büyük bir cesaretle koridora doğru ilk adımımı attım. Kapıyı yavaşça çekip kapattım. Parmak uçlarımda arkama bakarak hızlıca adımladım. Birinci... ikinci... ve üçüncü oda! Sağıma ve soluma son kez baktım ve kartı okuttum. Kapı açıldığı gibi kendimi odaya attım ve hızlıca kapıyı kendime çektim.
Arkamı döndüğüm sırada yatakta yatan ismini bilmediğim çocukla karşılaştım. Gözleri kapalı olduğuna göre uyuyordu. Bu saatte uyuyan da ne bileyim....Yatağa doğru birkaç adım attım. Kahverengi saçları gözünün önüne düşmüştü. Kirpikleri maskara sürmüş kadar uzun duruyordu.
"Kalksana" dedim orta bir ses tonuyla hiçbir tepki vermedi. Sesimi daha fazla yükseltemezdim.
"Şşş uyan!" Mırıltılar çıkartarak arkasını döndü.
"Ya uğraştığım işe bak, delireceğim." Eğildim ve ellerimi koluna doğru uzattım. Dokunmaya ramak kala..
"BÖH!"
Küçük bir çığlıkla sıçrayarak elimi çektim.
"Şşş sessiz ol."
"NE YAPIYORSUN!?"
Uykulu sesiyle "Valla sen gelene kadar uyuyordum."dedi.
"Benim burda oluşumu neden bu kadar sakin karşılıyosun?"
"O nottan sonra o odada kalamayacağını, benle konuşmak isteyeceğini bildiğimden dolayı"
"Güzel tahmin"
"Nasıl yaptın bilmiyorum ama helal olsun."
"Çok vaktim yok ne biliyorsan anlat."
Eliyle yatağın ucunu işaret etti ve doğruldu. Gösterdiği yere oturdum.
"Şimdi öncellikle hastalık doğru mudur bilemem. Bildiğim bir şey var, o da bizi geri yollamayacakları."dedi gözünü ovuşturarak.
"Neden?"
"Sana da devlet sırrı cart curt diye anlattılar muhtemelen. Eğer bu bir sırsa evimize geri gönderilemeyiz. Evimize geri gönderilecek olsaydık evimizde de test olabilirdik. Ayrıca bize güvenemezler, eve gönderildiğimizde sırrı ifşa etmeyeceğimizin garantisi yok.Asla böyle bir şeyi göze almazlar."Anlamsız bakışlarıma karşın anladığıma dair bir dönüt alamayınca devam etti.
"Onlara karşı çıkmayalım uyumlu olalım diye söylüyorlar bunları. Testimiz pozitif veya negatif çıksın fark etmez artık hep onlarla olacağız."
"Nasıl bu kadar eminsin?"
"Bunları anlatırken gözlerini kaçırdı, iki kere burnuna dokundu ve avcu terledi."
"Normal insani hareketlere göre mi çıkardın bu sonucu?"
"İnsani hareketten ziyade bu davranışlar yalan söyleyen insanların sergilediği davranışlardır. Bu da emin olmamı sağladı."
"Off bilmiyorum artık düşünmek bile istemiyorum."
"İster inan ister inanma yakında söylediklerim tek tek gerçekleşecek zaten. O zaman görürsün" dedi gayet rahat bir ses tonuyla.
"Hastalık hakkında ne düşünüyosun?"
"Ben gayet turp gibiyim. Benlik sıkıntı yok. Gerisini diğerleri düşünsün"
"Ben de öyleyim. Negatif çıkacağından eminim."
Ellerimi cebime sokunca parmaklarım anahtara dokundu. Söylese miydim? Burada tek tanıdığım oydu sonuçta.
Bir hışımla elimi cebimden çıkardım. Avucumdaki anahtarı uzattım.
Kaşlarını çatıp "Nerden buldun bunu?"dedi.
"Ekmeğin içinden"
"İlginç... Değişik işler dönüyor."
"Nerenin anahtarı olabilir bu?"
"Çok fazla soracağımız soru var. Anahtarı bana ver, ben bir yolunu bulurum."
Tereddüt ettiğimi görünce
"Aynı tarafta olduğumuzu söylememe gerek yok sanıyorum?"
"Al senin olsun." diyerek avcuna bıraktım ve ayağa kalktım.
Elini hafif yukarı kaldırıp salladı.
"Ben de bu işş"
"Gel şuraya da yardım et."
"Ne yapacağım ki?"
"Odama geri dönmeme yardım edeceksin."
"Nasıl geldiysen öyle gidemiyor musun?"
"Aman paşam sen kendini tehlikeye atma rahatın da bozulmasın." diyip kartı kapıya doğrulttuğum sırada hemen ensemde belirip elimi tuttu.
Eliyle sus işareti yapıyordu. Sessizliğimi koruyarak kahverengi gözlerinin tam içine baktım. İçim ısınıverdi birden. Gözlerini benden ayırıp kapıya kulağını dayadı ve bir süre bekledi."İnsan bi kapıyı dinler dank diye çıkmaz odadan"
Omuz silkip kartı okuttum. Kapıdan önce kafamı çıkarttım. Kimsecikler yoktu. Parmak ucumda kenardan kenardan ilerledim. Arkamı kontrol etmek için döndüğümde kapının ardından bana bakan gözleriyle karşılaştım. Kaşlarıyla "Önüne bak" bakışı attı. Önüme dönüp birkaç adım daha attım. Kaldığım odanın kapısını açıp herhangi bir odanın kapısının altına kartı bıraktım. Gözünü kırpıp baş parmağını onaylar anlamda kaldırdı. Son kez ona bakıp kapıdan içeri geçip kendimi yatağa fırlattım. Bedenimi tam anlamıyla yatağa bıraktım.
Ona güvenmek zorundaydım. Anlattıkları da gayet mantıklıydı. Buradakilere karşı farkında olmadan bir takım olmuştuk ismini bilmediğim şahısla. Ah, evet hala ismini bilmiyordum. Bu garip ilişkimiz ismimizi bile bilmeden birbirimize güvenmekle başlamıştı. Aynı tarafta olduğumuzdan şüphem yoktu. Güzel detaylar yakalamıştı ve beni gerçekten şaşırtmıştı.
Pikenin altına girip tavanı seyrettim. Keşke müzik dinleyebilme şansım olsaydı. Müziğin ruhumu dalgalandırmasına, okşamasına ve ince zevkler tattırmasına oldukça ihtiyacım vardı. Bir çeşit terapi gibi.
Hoparlörün paslı boğuk tınısından tanıdık bir ses konuşurken tüm dikkatimle dinledim.
"Şu anki düzen testler bitene kadar devam edecektir. Sonrasında odalarınızdan çıkabilir, ortak salona geçebilirsiniz. Bu binada düşünebileceğiniz her şey mevcut, istediğinizi yapabilirsiniz. Bu konu hakkında daha sonra bilgilendirileceksiniz zaten. Normalde sizi gelir gelmez test yapmamız gerekiyordu ama işler aksadı. Sizler tutsak değilsiniz isteklerinizi tek tek karşılayacağız.
Test sürecinde sizi sıkılmak durumunda bıraktığımız için üzgünüm. Unutma ki her şey sizin için.""Olması gerekeni yaparsınız." dedim sanki duyabilecekmiş gibi.
Bugün burada 8. günümdü. O sekiz gün bana sekiz sene gelmişti. Bu günden sonra artık rahat olacağım için sevinmiştim. Her nereye düştüysem disiplin en üst seviyedeydi. Testler bitmeden bizi çıkarmayacaklarına göre her şey planlı programlı düzenliydi. İlk işim o çocuğu bulup anahtarın yerini tespit etmekti. Kafamda kocaman kocaman soru işaretleri vardı. Hepsine tek tek yanıt bulmaya kararlıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENT
FantasyDünya üzerinde ergenlik çağındaki bireylerin kanında farklı bir elemente rastlanması sonucu bilim insanları bu durum üzerine çalışmalar yapar. Riskli gördükleri bireyleri denetim altında deneylere tâbi tutarlar. Bu deneylerin ne gibi sonuçlar verece...