BÖLÜM 11

177 48 250
                                    

Gözlerim kapalı olmasına rağmen kirpiklerimi aşan gözyaşlarım kapüşonumun kollarını yaşartıyordu.

Acele ayak sesleri gitgide yaklaştı... yaklaştı... yaklaştı...Ve durdu. Birden fazla el, kollarımdan tutarak bedenimi yukarı  kaldırsa da kalkacak gücü kendimde bulamıyordum.

Sarp itirazlar savurarak yırtınsa da bir süreliğine sağır olmuştum. Sesler kulağıma uğultu olarak ulaşıyordu.
Başım karıncalanıyordu. Kalbim her kanı pompaladığında göğüs kafesimden çıkmak istercesine baskı uyguluyordu. Kırmızı ışıklardan dolayı neyi gördüğümü bile anlamlandıramıyordum. Sarp'ın kollarını kavrayan adamlara karşı direnişi, ellerinden sıyrılmaya çalışması ve bağırışları son kez gözümün önünden kayıp geçti.

~

...
"Bilmiyorum."

"Of, yatak çok sert."

"Yatak verdiklerine şükret."

Konuşmaları duyup gözlerimi kırpıştırarak açtığımda ilk gördüğüm şey tepemde yan şekilde duran Sarp'ın çenesi oldu. Sarp olduğundan emin olmak istercesine gözlerimi ovuşturup tekrar baktım.

Evet, aşağıdan baktığım kadarıyla keskin çene kasından anlamıştım.

Hareketlendiğimi hissedince başını aşağıya eğdi. Kahverengi sımsıcak gözleriyle karşılaştığım an on saniye kadar hiçbir şey demeden hareket dahi etmeden baktı. Bakışlarıyla konuşuyordu. Bakışlarıyla hareket ediyordu. Bakışlarına güveniyordum ve anlayabiliyordum. Başım onun kucağında iken sanki bir karadeliğe girmişçesine sonsuzluk istedim. Huzur dolu bir sonsuzluk. En son çırpınırken gördüğüm bu kişiyi şimdi hiç olmadığı kadar sımsıcak bakarken görüyordum.

Beren'in heyecanlı bir şekilde "Uyandı." diyerek üstüme atlamasıyla gözlerimi Sarp'tan ayırarak  doğruldum. Elini başımın üstüne çevikçe koyup farkında olmadığım ranzanın tavanına kafamı çarpmama engel oldu. 

"Dikkat et!" 

Başımı onaylar anlamda sallayıp Beren'le bir iki saniye sarılı kaldıktan sonra ayrılıp gözümü etrafta gezdirdim. 

Dört kişilik iki sabitlenmiş ranza eşliğinde sallanarak yolculuk ediyorduk. Bulunduğum yer dört tarafı kapalı bir hücreyi anımsatıyordu.

"Trendeyiz şu an." dedi Beren beni aydınlatmak istercesine.

Kafamı sallayarak onay beklercesine sözde bir soru sordum.

"Naklediliyoruz?"

Başını sallayarak onayladı.

Vagonda iki yanda da bir parmak genişliğinde açıklıklar bulunuyordu. Açıklıklardan içeri süzülen halsiz güneş ışıklarıyla ertesi güne geçtiğimizi anladım. Güneş daha yeni doğuyordu.

Ellerimi saçlarıma geçirip ayaklanarak açıklıktan birine yöneldim. Ayak ucumda boşluğu göz hizama denk getirip turuncumsu pembemsi gökyüzüne baktım. Uzun zamandır güneşin doğuşunu izleyemiyordum.

Her şeyden önce biraz sakinliğe ihtiyacım vardı. Dün yaşananlar beni çok yıpratmıştı. Hissedebiliyordum. Dün o kırmızı ışıklar altında gözlerimi  kapatıp burada daha az önce açmıştım. Evet, neler olduğunu deli gibi merak ediyordum. Çok fazla soracak soru vardı ama bir o kadar da sormaya çekiniyor ve korkuyordum. Onlar da ben sormadıkça söyleyecek gibi değillerdi.

Baktığım bu küçük boşluktan büyük bir tablo görünüyordu.

Çalılıkların arasından manzara o kadar güzel görünüyordu ki, şehir merkezinden uzakta sakin sadece trenin sesinin yankılandığı kuru ve cansız çalılıkların arasından süzülerek  ilerliyorduk. Ayak parmaklarımın dayanabildiği son noktaya kadar gözlerimi kırpmadan seyrettim. Arkamı döndüğümde üçünün de gözü bendeydi.  

ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin