Hale doktor korumalarıyla birlikte odaya girdi.Elinde tuttuğu tepsiyi kaldırarak" Kimseyle bu kadar ilgilenmedik değerini bilmesin. " dedi.
"Sevindim" dedim yataktan doğrulurken. "Bir şey sorabilir miyim?"
"Sor tabi"
"Bu adamlar neden Almanca konuşuyor ?"
"Alman birliği yönetimi üstlendiğinden onların adamları o kişiler."
"Birbirimizi anlayabilsek keşke bu şekilde onlarla iletişim kuramıyorum."
"Onlarla iletişim kurmana gerek yok. Benimle kurman yeterli." diyerek kolumdaki sargıyı çıkarttı.
"Öyle olsun peki" diyerek gözümü korumalarda tuttum.
Korumaları telsizle anons ettiklerinde Hale doktor gözüyle korumaları onayladı ve korumalar odadan ayrıldılar.
Yaramla bu derece ilgilenip neden hapishane gibi yere tıktıkları ve burada sekiz gündür tuttukları konusunda kafamdakiler uyuşmuyordu. Canımız kıymetliydi ama canımıza zarar geldiğinde... Bu insanların anlattıklarının arkasında ne kadar derin olaylar dönüyordu?
Koridor birden seslendi. Sanırım herkes çıkıyordu. Midem yanmaya başladı. Yutkundum. Sebepsizce heyecanlanmıştım. Kalp atışlarımı duyabiliyordum. Kapım koridorun sonuna kadar açıldı. Pansuman bittiğinde kapıya yöneldim fakat Hale doktorun gelmediğini fark ettim arkama baktığımda çıkabilirsin dedi. Koridora çıktığımda herkes çıkmıştı ve koridorun sağ tarafına doğru yürüyordu. Ortalıkta sadece ayak sesleri hakimdi. İnsanların yürüdüğü yönün zıttına ilerleyip bir duvar arkasına geçtim.
"Yanlış yön!"
Arkamı döndüğümde boyu çok uzun kumral bir erkek çocuğuyla karşılaştım.
"Ben... bağcığımı bağlamak için buraya geçtim." derken hızla ayakkabıma yöneldim. Saçlarımın önümü kapatmasıyla bağcığımı göremeyeceği düşüncesindeydim.
"Pekala, seni rahatsız etmeyeceğim sadece bir uyarı her ne yapmayı düşünüyorsan düşünme. Burada sana bedelini fazlasıyla ödetirler." diyerek herkesin gittiği yöne gitti.
Kafamı yavaşça kaldırıp gidişini izledim. Arkasından gitmeyi düşündüğüm sırada hala odamda olan Hale doktorun seslerini işittim. Duvar kenarına sokuldum tekrar.
"Zavallı kız, hiçbir şeyden haberi yok." diyerek iç çekti ve o da koridorun sağına ilerledi.
Ben de arkasından hızlıca o yöne doğru gittim ve kalabalığa karıştım. Gözüm kumral çocuğu arıyordu. Önümdeki kişinin durmasıyla ben de durdum. Kocaman bir kuyruk oluşturmuştuk. Tanımadığım bir adam hepimizin görebileceği şekilde merdivenlerde duruyordu. Bağırarak konuşmaya başladığı anda uğultular yerini sessizliğe bıraktı.
"Merhaba gençler, hoşgeldiniz. Bunu daha önce demek isterdim kısmet bugüneymiş. Öncellikle sizi beklettiğimiz için üzgünüz. Halletmemiz gereken işler vardı. Biliyorsunuz sizin için çalışıyoruz. Neyse ki bugünden sonra bu binada istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz tabiki kuralları ihmal etmek haricinde"
Kalabalık gayet sakin karşılamıştı bu durumu. Tepkisiz. Yalan söylediklerinden haberleri yoktu çünkü. Herkesi kendilerine inandırmaya başarmışlardı. Tam da istedikleri gibi.
Kalabalıktan biri "Kurallar neler?" diye bir soru attı ortaya.
"Basit kurallar, hepimiz tahmin edebiliriz aslında.
Kural 1 : Teknolojik iletişim araçları kullanmak kesinlikle yasak. İletişiminizi istediğiniz zaman mektupla sağlayabilirsiniz.
Kural 2 : Kilitli odalara girmek, girmeye çalışmak kesinlikle yasak.
Kural 3 : Birbirinizle iyi anlaşmalısınız, sorun çıkarmamalısınız. Anlaşamadığınız takdirde tekrar odalarınıza dönmeniz gerekir.
Kural 4 : Aranızda herhangi biri semptom gösterirse direk revire gidecek.
Herhangi bir sorusu olan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENT
FantasyDünya üzerinde ergenlik çağındaki bireylerin kanında farklı bir elemente rastlanması sonucu bilim insanları bu durum üzerine çalışmalar yapar. Riskli gördükleri bireyleri denetim altında deneylere tâbi tutarlar. Bu deneylerin ne gibi sonuçlar verece...