BÖLÜM 8

250 61 85
                                    

Başımı omzundan çekip yüzüne baktım. İfadesiz. Neden bu kadar soğukkanlıydı bilmiyorum. Çoğu zaman yüz ifadesi değişmiyordu bile. Arada ufak sırıtmalar...

Önde ben arkamda Sarp, alana doğru adımladık. Herkesin gözü üzerimizde olduğunu bildiğimden rahatsızdım açıkçası. Pozitiflerin olduğu kırmızı çizginin gerisinde yan yana durduk hiçbir şey demeden. O tam karşıya bakarken ben ona bakıyordum. Ne konuşma zahmetinde bulunuyordu ne de mimik verme. İnsanların dikkati dağılmış yeni kişilerin ismi okunurken bir cesaretle tuttum kolundan.

"Pozitifiz."

"Biliyorum."dedi tekdüze bir sesle bakışını bozmadan.

Birkaç saniye sessizliğin ardından

"Sen... Sen neredeydin?"

"Kaçıyordum."

Şaşırmamıştım. Zaten bunu bildiğim için ismim okunmadan yanına gitmek istemiştim.

"Ne vazgeçirdi seni?"

Sustu.

"Ben de öyle tahmin etmiştim. Vazgeçirmedi!" dedim sitem edercesine.

Yine hiçbir şey söylemedi.

Kalbimin kırılma sesini işitmiştim. 'Çatırt' ediverdi. Safça yalnız değilim diye sevinirken yalnızlığın tam ortasına düşmüştüm. Sarp'ın yarı yolda bırakıp gideceği gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı.

Onun yaptığı gibi ben de güçlü durup karşıya bakındım. Gözlerim Beren'i arıyordu. Oturduğumuz yerde değildi. Gitmişti. İsmi okunmadığı için üzgün olmalıydı. Ama sevinmesi gereken bir şey vardı. Sağlıklıydı. Gerçi ben de bu güne kadar öyle biliyordum kendimi.

Pozitif olmak demek özel bir güce sahip olmak demekti. Özel gücüm olacağı için sevinmek üzereyken ölen çocuğun suratı tekrar gözümün önüne geldi. Gözlerimi kırpıştırarak görüntünün kaybolmasını istedim.

Kafam o kadar doluydu ki. Pozitif düşünmek istediğim anda negatif düşünceler etrafımı sarıp pozitif düşünceleri çürütüyordu.

Son kişinin de ismi söylendiğinde Beren'in negatif olduğuna artık emin olmuştum.Yola beraber çıkmış olsak da ne Beren ne de Sarpla yollarımız aynıydı bu saatten sonra. Tek başıma ne yapacağımı bilmeden belki de öleceğim günü bekleyerek geçirebilirdim zamanımı.

Pozitifler, kendilerine ne olacaklarını bilmeden çığlık çığlığa seviniyolardı. Bir söz vardır. Cehalet mutluluk getirir. Keşke ben de bilmeseydim öleceğimi.Keşke ben de onlar gibi dünyayı kurtaracağımı falan sansaydım masumca.

Şu vakitten sonra kendimi salma kararı almıştım. Ne zaman öleceğim belli değildi fakat buradan çıkamadan öleceğim muhtemeldi.

Burada yapabileceğim en güzel şeyleri yapmak, kalan vaktimi en güzel şekilde değerlendirmek istiyordum. Ölüme kendimi alıştırmak istiyordum.

Bu konudaki farkındalığım artınca gerçekten dünya hayatının ne kadar önemsiz olduğunu belli bir olay çerçevesi içinde dönüp durduğumuzu fark ettim. Şu andan itibaren her şey anlamsız gelmeye başlamıştı.

"Evet özel çocuklarım." diyerek bize döndü adam, ellerini birleştirmiş bir şekilde.

"Sizi iki gün sonra başka bir yere nakledeceğiz. Bugün hepinizden kan örnekleri alacağız bu yüzden kendinizi yormayın." dedi ve kürsü gibi olan yerden inip gözden kayboldu.

Adam gider gitmez herkes dağılmaya başladı. Ben de Beren'e bakmak için birkaç adım atmıştım ki birisi kolumu kavradı. Kolumu kavrayan kişiye döndüm.

ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin