***
Duvarlar, zeminler ve tavan aynı koyu renk ile bütünleşmiş; basık ve bir o kadar da soğuk olan odanın köşesinde bulunan süngerleri sökük yatağın ucunda ayaklarımı yere indirmiş gözlerimi zemine odaklamış algılarımı tüm dünyaya kapatmıştım. Hapishanedeki hücrelere benzeyen bu odada yaklaşık on dakikadır ortamda sürekli tekrar eden pıt sesleri kulağımda bir melodi oluşturmuştu. Gözlerimin yaşarıp bulanık bir görüntü oluşturmasıyla burnumu çekip arkama yaslandım. Kapüşonumdan çıkan saçlarım dikkatimi çekti o sırada, onlar da benim gibi yıpranmış cılız kalmışlardı. Sanki artık tutunmak istemiyormuş gibiydiler. Uçlarını parmaklarımın arasında gezdirdim küçükken söylediğim şarkılardan birini mırıldanarak.Tek damlanın yanağımdan akmasıyla gözlerimi sımsıkı yumarak yutkundum.
İzin vermeyeceksin!
Sırtımı yasladığım mavi fayanstaki tozları parmağımla sürükleyerek birinin tam ortasına D harfi çizdim. Parmağımı ovuşturduktan sonra odanın farklı noktalarında bulunan fayanslardaki D harfine baktım. 1 , 2 , 3, 4 ...
7 tane D harfi...
Oturduğum yerden doğruldum ve bir adım yanımdaki duvara sabit dolabı açtım. Birkaç temizlik malzemesi, el sabunu, kullanılmadığı halde eski gözüken açılmamış bir diş fırçası bulunuyordu. İşime yarar bir şey bulamamıştım. Dolabın kapağını kapattığım anda kendimle göz göze geldim. Şiş ve yorgun gözler, kurumuş dudaklar, solmuş bir cilt. Bu tıkılı kaldığım yerde her geçen gün kendimden bir şeyler yok oluyor ve ölüyordu.
Bu düşünceleri bir kenara bırakarak derin bir nefes aldım ve dirseğimle aynaya doğru giriştim. Her vuruşum bir öncekinden daha kuvvetliydi. Birkaç vuruştan sonra ayna ortadan ikiye bölündü ve bir parçası yere düşerek daha küçük parçalara ayrıldı. En keskinini aldım ve tereddüt etmeden koluma değdirdim ve kendime doğru hızlıca çektim. Canımın yanmasını umursamadan kolumu sıkarak kanın dah güçlü akmasını sağladım. Yerde bir birikinti oluşuncaya kadar bekledim. Kapıya birkaç tekme eşliğinde kısa süreli çığlık attım. Yerde biriken kanın yanına uzanarak vaziyet aldım. Uzaktan işittiğim ayak sesleri giderek yakınlaştı ve durdu. İki erkek anlamadığım dilde konuşmalar yaptılar. Sesler tam kapının önünden geliyordu. Gözlerimi kapattım, "klik"sesiyle kapı açıldı ve ağır botlarıyla bir adımda yanımda bulundu. vücudumu kontrol etmeye başladı. Kolumu görünce bağırarak ve tükürük saçarak bir şeyler anlattı. Tabi anlamadım. Ama kızdığı belliydi. Nabzımı kontrol etmek için elini boynuma koydu ve bir süre bekledi. Sakin bir tonda adama bir şeyler dedi. Yanındaki adam bir oh çekti. Sanırım hala hayatta olduğumu söyledi.
Ellerini belime sarıp kaldırdığı anda götürüldüğümü anladım. Evet planım işe yarıyordu. Acaba gözümü aralasa mıydım? Belki bir şeyler görebilirdim. Ama çok riskliydi, eğer gözümü açtığımı görürlerse geri o deliğe sokarlardı beni. Hiç renk vermeden kollarından beni bırakıncaya kadar baygın taklitime devam ettim. Beni bir yere yatırdılar.
Sol taraftan gelen acele ayak sesleri ve birkaç konuşma sonrasında kolumu yeniden tuttu. Bu sefer tutan farklıydı elleri daha narin daha soğuktu. Kan kaybından bayıldığımı düşünüyorlardı muhtemelen. Bu kadar saf olacaklarını beklemiyordum çünkü bayılacak kadar kan kaybetmemiştim.
Ellerini bu sefer göz kapaklarıma koydu ve yukarı doğru çekip bir ışık tuttu. Işıktan çok göremesem de bu bir kadındı. İki saniye kadar baktıktan sonra buraya getiren adamlara bir şeyler söyledi ve onlar da odayı terk ettiler. Tekrar soğuk ellerini koluma değdirdi ve yumuşaklığından anladığım pamuğu hafif hafif kolumda gezdirdi. Kolumu aşırı derecede yakıyordu. Bağırmamak için kendimi sıktım. Güçlü bi kızsın Derin! Küçücük bir kesik bu senin için! Sonrasında koluma bir şeyler sürdü ve sargıyla sardı. Şimdi daha iyiydi.
Gözlerim kapalı şekilde düşünmeye devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENT
FantasyDünya üzerinde ergenlik çağındaki bireylerin kanında farklı bir elemente rastlanması sonucu bilim insanları bu durum üzerine çalışmalar yapar. Riskli gördükleri bireyleri denetim altında deneylere tâbi tutarlar. Bu deneylerin ne gibi sonuçlar verece...