1.Bölüm

645 16 4
                                    

Şimdilik bu kitap kapağını kullanıyorum. Kapak fotoğrafının her ayrıntısı bana aittir. -02.02.2015

Niall'ın ağzından...

"Korkuyorum, Niall. Harry'e bir şey olucak diye çok korkuyorum." Monica başını omzuma koydu ve ağlamasını sürdürdü. Bu çok rahatsız ediciydi. Monica'yı sevdiğim söylenemez. Zaten grupça ona Harry için katlanıyoruz.

"Ona bir şey olmayacak, Monica." başı omzumda olduğundan gözlerimi devirdiğimi görmeyeceği için bunu rahatça yaptım. O tam bir oyuncu. Ciddiyim eğer onu önemsiyor olsaydı her zaman yanında olurdu. Hatta şimdi neden burada olduğunu bile bilmiyorum.

Monica ağlamaya devam ederken camdan kıvırcık saçlı çocuğa baktım. Vücudunun çoğu yeri sarılıydı. Onu sadece saçlarından tanıyabilirdiniz.

Kaza haberini aldığımda evden nasıl çıktığımı bilmiyorum. Hastahaneye geldiğimde Harry ve America'nın durumu ağırdı. Ama sanırım en çok hasar Harry'deydi. Araba ise hurda haline gelmişti.

"Hala uyanmadı mı?" bu ses beni düşüncelerimden sıyırdı. Sesin sahibine döndüm ve Gemma ile karşılaştım. Elinde iki tane kahve vardı. Ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı ve bir tane bardağı bana uzattı.

"Teşekkür ederim, Gemma." bardağı alıp, bir yudum içtim. Bu iyi gelmişti. Monica başını yavaşça omzumdan kaldırıp cama ilerledi.

"Bayan Cox iyi mi?" diye sordum. Gemma yanıma oturdu ve yere bakmaya başladı.

"Evet. Ona sakinleştirici iğne verdiler. Gerçekten berbat bir halde. Sürekli oğluna bir şey olucak diye ağlıyor.

"Ama oğluna bir şey oldu, Gemma. Şu an ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide gidip geliyor. Onu suçlayamayız. Şu an için yapabileceği tek şey gözyaşı dökmek. Üzgünüm ama bu böyle." omuz silktim ve daha fazla konuşmamaya karar verdim. Çenem titriyordu ve bir erkek olarak ağlamamalıydım. Ama asıl sorun güçlü olmam gerektiğiydi.

"Haklı olabilirsin." diye mırıldandı. Burnunu çekti ve kahvesinden bir yudum aldı.

"Gidip America'ya bakacağım. Tamam mı?" ayağa kalktım ve bardağımı kenara koydum.

"Pekala. Ben Monica'ya bakarım."

"Buna sevinirim doğrusu." ortamı yumuşatma amaçlı kıkırdadım.

Uzun koridorda ilerleyip etrafa bakındım. Hastahanede çok insan yoktu. Zaten kazanın öğrenilmemesi için elimizden geldiğince çabaladık. Tabii öğrenildi. Bu yüzden hastahanenin önünde hayranlar var. Onların bu yönlerine hayranım. Birimizden birine bir şey olursa hemen başımıza üşüşüyorlar. Bu hem iyi, hem de kötü.

America'nın kaldığı odanın önüne geldiğimde kapı açıldı ve içerden korkmuş bir Louis çıktı. Göğsü hızla inip kalkıyordu. Kafam karışmıştı. Neden bu haldeydi?

"Ne oluyor?"

"Sakın içeri girme. Dostum, canını seviyor musun?"

"E-evet." dedim, hala kafam karışıktı. Louis ellerini omuzlarıma koydu.

"O zaman uzaklaş burdan." bana ciddi bir bakış attı ve bulunduğumuz yerden uzaklaştı.

Derin bir nefes alarak içeri girdim. Etraf fazlasıyla dağınıktı ve bunun sorumlusu America'ydı. Kapıyı kapadım ve ne yaptığına baktım.

Donup kalmıştım. Resmen kendini kaybetmişti. Hızlı adımlarla aynaya ilerledi ve yumruğunu aynaya geçirdi. Geriye sadece yere düşen kırık parçalar kalmıştı.

"America, dur!" diye bağırdım ve ona koştum. Eli kanıyordu.

"Git! Defol burdan!" eliyle ona yaklaşmamı engelliyordu.

"America-"

"Sende biliyordun. Göz yuma yuma buna izin verdin! Beni kullandınız. Sizden nefret ediyorum!" ağlamaya başlamıştı. Yere düşecekken onu tuttum ve beraber yere oturduk.

"Üzgünüm, gerçekten üzgünüm." onu kollarımın arasına aldım ve kendime yaklaştırdım.

"Hayallerim suya düştü. Her şey berbat oldu." dedi hıçkırıklarının arasından. Birden göğsüme vurmaya başladı. Buna izin verdim çünkü sinirini çıkartması gerekiyordu.

"Bunu yapmak zorundaydık. Yönetim 'hayır' kelimesini kabul etmiyor."

"Niall," daha kötü ağlamaya başladı. "artık dans etmem yasak." sesi sonunda kırılmıştı.

Yorum ve oylarınızı unutmayın.

Beyond Your Dreams 2 (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin