Tünel şeklindeki koridordan yürümeye başladım ve sansörlü kapıdan geçip tekrar çocuklarla vedalaştığım yere geldim. Hepsi bana bakıyordu. Bunu planlamış oldukları belliydi.. Niall'ın 'bu bir veda değil' demesinden anlamalıydı.
''America, bekle!'' Harry'nin sesi duyduğumda tekrar hızlandım ve havaalanında nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Harry'nin adım seslerini duydum ve kolumu tuttuğunu hissettim. Refleks olarak ona döndüm ve bir an da gelen cesaretle ona tokat attım. Buna pişman değildim çünkü hak etmişti.
''Bu ne içindi?'' diye sorduğunda attığım tokatın canını acıtmadığını biliyordum. Sonuçta benden kat ve kat güçlüydü.
''Her şey içindi.'' dedim ve tekrar yürümeye başladım. Yine kolumu tuttu ve beni kendine çevirdi.
''Böyle davranacaksan neden benimle geldin?''
''Çünkü orada rezil oluyorduk!'' dedim dişlerimin arasından.
''Rezil falan olmuyorduk!'' benim aksime daha yüksek bir sesle konuştu.
''Artık bırak beni. Seni istemediğimi daha ne kadar dile getireceğim?'' diye fısıldadım. Çenem titremeye başlamıştı ve Harry beni kendine daha çok yaklaştırdı.
''Seni asla bırakmayacağım. Bunu aklının bir köşesine yazsan iyi olur, America.''
''Canımı yakmaktan başka yaptığın bir şey yok.'' aklıma yine Monica'nın bana yaptığı konuşma gelmişti.
''Canını mı yakıyorum?''
''Evet. Ben artık mutlu olmak istiyorum. Bunu bana çok mu fazla görüyorsun?'' yanağımdan bir damla yaş süzüldü.
''Benimle mutlu ol. Bir daha deneriz. Herkes ikinci bir şansı hak eder.''
''Hayır, ben sana ikinci bir şans vermek istemiyorum. Yapamam. Çünkü artık seni sevmiyorum, Harry.''
Son söylediğim cümle canını yaktımı diye merak ettim. O cümleyi kurarken bile benim canım yanmıştı.
''Her olayın sonunda canı yanan kişi ben oluyorum. Artık kendi hayatımı yaşamak istiyorum.'' dediğimde tutuşu biraz daha sıkılaştı.
''Bende seni bırakmak istemiyorum.''
"Eğer beni seviyorsan gitmeme izin ver. İnsan sevdiğine acı çektirmez."
"Ama biz farklıyız."
"Biz farklı değiliz."
"Senin bana hissettirdiklerin ne olucak? Sen benim için farklısın. Bana hissettirdiklerini seviyorum."
"Tamam, o zaman bırakta hafızanda öyle kalayım. Ben seninle bir hayat yaşamaktan emin değil."
"Bunları sadece seni bırakmam için söylüyorsun." gözleri yaşarıyordu.
"Hayır, bunlar içimden gelenler."
"Gidersen bir daha seni göremem. Ben bunu istemiyorum."
"Ben öyle bir şey söylemedim. Sadece kafamı toplayıp mantıklı düşünmeye ihtiyacım. Bana biraz zaman ver.''
''Ne kadar zaman?''
''Bilmiyorum,'' omuz silktim ve bakışlarmı yere sabitledim. ''Belki bir hafta, belki birkaç hafta ya da bir ay.''
Aramızda bir sessizlik oldu. Harry hiçbir şey söylemiyordu sadece bana bakıyordu. Şuan içinden ne düşündüğünü veya ne dediğini merak ediyordum doğrusu.
''Seni seviyorum.'' dediğinde hızlıca kafamı aşağı-yukarı salladım.
''Biliyorum.'' diye mırıldandığımda buna bir son vermek için Louis yanımıza geldi. Ona daha sonra bunun için teşekkür edecektim. Harry bileğimi bıraktı ve Louis'in onu götürmesine izin verdi.
Söylediğim şeyler onu yerlebir etmişe benziyordu. Ama zamana ihtiyacım vardı ve ben ondan sadece biraz anlayışlı davranmasını bekliyordum.
❁ ❁ ❁ ❁ ❁ ❁ ❁ ❁
''Ne yani? Uçağa geldi ve etkileyici bir konuşma yaptı. Daha sonra da beraber uçaktan indiniz. Öyle mi?'' Bo gözlerini şaşkınlıkla açtı.
''Uçaktan indik ama sadece rezil olduğumuz için ve ben bundan çok rahatsız olmuştum.'' dedim ve bacaklarımı kendime daha çok yaklaştırdım.
''Bu çok romantik, America!'' diye cıvıldadı Anna.
''Bu hiçte romantik değil, Anna.'' dedim onu taklit eder gibi. Bunun üzerine gözlerini devirdi.
''Ama en romantik olanı ne biliyor musun? Şu soğuk havada bile seni dışarıda beklemesi.'' Bo perdeyi açıp camdan dışarı baktı. Şaşkınlıkla ona baktım. Umarım bu bir şakadır.
Bo'ya yaklaştım ve onun gibi perdeyi açıp dışarı baktım. Hayır, bu bir şaka değildi. Gerçektende Harry arabasına yaslanmış beni bekliyordu.
''Ah, Tanrım. Bu çocuk hiç vazgeçmez mi?'' diye mırıldandım kendimce. Derin bir nefes aldım ve koltuktan kalktım.
''Gidip onunla konuşacağım.'' dedim ve bunun üzerine Anna ve Bo birbirlerine bakıştılar.
''O zaman biz yukarı çıkıp yatacağız. Ayrıca bize yarın neler olduğunu anlatacaksın.'' dedi Anna gülümseyerek ve hızlıca merdivenlerden yukarı çıktılar. Kafamı sağa-sola salladım ve derin bir nefes daha aldım. Şimdiden strese bile girmiştim ve Harry ile kavga edemeyecek kadar yorgun olduğumdan onunla çok fazla atışmayacaktım.
Kapıya ilerledim ve dışarı çıkıp ona yürüdüm. Beni görmüş olacak ki, hemen dikleşti ve gülümsedi.
''Ne istiyorsun?'' sesimde hiçbir his yoktu.
''Seni götürmeye geldim.''
''Harry yine aynı konu mu? Bence bundan vazgeç.''
''Vazgeçmek aptalların işi.'' gülümsemesi yüzünden silindi ve yerini ciddi bir ifadeye bıraktı.
''Hava soğuk. Lütfen evine dön.''
''Sensiz olmaz.''
''İyi, seninle geleceğim. Ama sadece bu gecelik. Ayrıca hiçbir yakınlaşma olmayacak, arkadaş gibi davranacağız.'' bakışlarımı ona kitledim.
''Ciddi misin? Arkadaş gibi mi davranacağız?'' diye homurdandığında gözlerimi devirdim.
''İstersen gelmeyebilirim.''
''Tamam, tamam. Üzgünüm, sadece ilişkimize koyduğumuz adı sevmedim. Arkadaş.''
''Harry.''
''Pekala, sustum.'' gülümsedi ve beraber arabaya bindik.
Yorum ve oylarınızı bekliyorum... ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyond Your Dreams 2 (Türkçe)
Fanfic【2.Kitap】 Ortaya çıkan sırlar, para ve şöhret America ile Harry'nin hayatları için bir dönüm noktasıdır. Her şey daha mı iyiye gidecek? Yoksa daha mı kötü olacak? Peki aşk ve dostluk her şeyin üstesinden gelebilecek mi? En önemlisi mutlu sona kavuşa...