11.Bölüm

287 10 0
                                    

Bu bölümde +18 sayılabilecek sahneler var o yüzden isterseniz okuyun, istemezseniz okumayın. Ben sadece söylüyorum...

Harry ile arabadayken annem beni aradı ve olan biten her şeyi sorguladı. Ona iyi bir açıklama yaptıktan sonra rahatladım ve tuttuğum nefesimi dışarı verdim.

Fakat eve vardığımızda bu sefer ablam aradı ve yine aynı şekilde o da beni soru yağmuruna tuttu. Onların bu telaşlarını anlıyorum ama reşitim ve canım ne isterse yapabilecek bir yaştayım.

Normal abla ve anneler genelde 'Neden gelmedin? İyi misin? Her şey yolunda mı?' gibi sorular sorar. Fakat benim ablam ve annem öyle değil. Hatta şuan Harry'nin yanında olmama bile seviniyorlar. Onları anlamıyorum ve sanırım asla anlayamayacağım.

"Her şey yolunda mı?" oturduğum yerden Harry'e baktım. Elinde iki tane bardak vardı ve bana doğru geliyordu. Bir tane bardağı bana uzattı.

Ona sorgulayıcı bir bakış attığımda gözlerini devirdi.

"İçinde ilaç falan yok, America." derin bir nefes alıp uzattığı bardağı aldım.

"Üzgünüm sadece emin olmak istedim."

"Bunu hiç yaşamamışız gibi sayıyorum." çaprazımda duran koltuğa oturdu ve televizyonu açıp kanallara bakmaya başladı.

"Sen daha iyi misin?" bugün öğlen yaşadığımız atışmadan sonra ona ne olduğu merak etmiştim.

"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." kanal değiştirmeye devam etti. Çayımdan bir yudum aldım etrafı incelemeye başladım.

"Peki beni buraya getirdin ama eline ne geçti?" onu sonunda sinirlendireceğimin farkındaydım ama ona bunu sormak zorundaymışım gibi hissettim.

"Yanımdasın ve güvendesin." omuz silkti ve çayından büyük bir yudum aldı.

"Senden önce de bir hayatım vardı ve ben kendimi korumayı biliyordum. Ne zaman sana ihtiyacım olmadığını fark edeceksin?" ayağa kalktım ve kendimce öfkelenmeye başladım.

"Bunu fark etmemeyi tercih ediyorum. Bazen yanlış olan şeyler doğru gibi gelir." benim aksime gayet rahattı.

"Harry, beni çıldırtıyorsun." sesim gereğinden fazla yükseltmişti.

"Sende beni her zaman çıldırtıyorsun, bebeğim." gülümsediğinde hala nasıl bu kadar rahat olabildiğini merak ettim.

''Buraya gelirken arkadaşça davranacağız demiştik.'' dedim sesimi daha da yükselterek.

''Karşı cinsteki bazı arkadaşlarıma 'bebeğim' kelimesini kullanabilirim.'' 

''Monica'ya da kullanıyor musun?'' diye sorduğum an da elimi ağzıma götürdüm ve bunu istemsizce sorduğumu fark ettim. Kalbim ve beynim işbirliği yapıyor.

Harry koltukta oturur pozisyona geldi ve hafifçe kaşlarını çatıp bir şey söylemek için ağzını açtı ama onu engelledim.

''Bana yastık ve örtü verir misin?'' bakışlarımı ondan kaçırdım ve yutkundum.

''Ne? Bir dakika neden böyle bir soru sordun? Yani neden konumuz Monica'ya geldi?''

''Harry biraz önce senden bir şey istedim. Lütfen. Uyumak ve bir an önce buradan gitmek istiyorum.''

''Bende az önce sana bir şey sordum.'' ayağa kalktı ve kollarını göğsünde birleştirip benden bir cevap beklemeye başladı. Köşeye sıkışmıştım ve bir kaçış yolu arıyordum.

''Sen getirmiyorsan, gidip ben alırım.'' dedim ve hızlıca salondan çıkıp merdivenleri tırmandım. Onunda arkamdan geldiğini bidiğim için adımları daha çok hızlandırdım. Odasına girdim ve koca dolapta örtü ve yastık aramaya başladım. 

''Açık konuş ve beni aydınlat.'' dolap kapağını açmamı engelledi ve ciddi bakışlarını üstümde tuttu.

''Monica ile arkadaştan ötesiniz. Öyle değil mi?'' yüz ifadesini inceledim. Bu korkutucuydu çünkü gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu.

''Sende Niall ile öylesin değil mi?'' sırıttı ve kafasını hafifçe sağa-sola salladı. Bunu nasıl sorabilir di?

''Yani kabul ediyorsun?'' diye sordum. Cümlemin sonunda sesim kırılmıştı.

''Hayır, ama senin Niall ile aranda bir şey olduğunu biliyorum. Birine ihtiyacın olduğunda onu arıyorsun, beni değil. Ama sana bir şey soracağım,'' göz açıp kapayıncaya kadar sırtım duvarla buluştu. Canım yandığı için inledim ve gözlerimi sıkıca yumup bunların bitmesini diledim.

''O seni, benim hissettirdiğim gibi hissettirebilir mi?'' diye fısıldadı kulağıma. Bunun üzerine irkildim. Bu insanı tahrik etmeye yetiyordu. ''Sadece cevap ver.''

Bir şey söylemedim. Sadece sessizliğimi korudum.

Bu sırada bacaklarımı beline doladı ve bir şeyler fısıldamaya devam etti.

''Vücudun bana verdiği tepkilerin aynısını ona veremez değil mi?'' 

Başımı sağa-sola salladım fakat bunu istemsizce yapmıştım. Ona karşı koyamamaktan nefret ediyorum. Şuan her hücrem onu deli gibi istiyordu ama ben istemiyordum. Yani fiziksel olarak onu istiyordum, zihinsel olarak düşündüğümde onu istemiyordum.

Tanrım, şuan da mantıklı düşünüp benden mantıklı bir cümle kurmamı beklemeyin.

''Beni hala sevdiğini biliyorum, sadece bunu dile getirmekten korkuyorsun.'' kulağımın arkasına minik öpücükler kondurdu.

''Bu düşünceni aklından çıkar.'' dediğimde bu sefer sırtım yatakla buluştu. Harry üstüme çıktı ve dudaklarımı sömürmeye başladı. Sanki dudaklarıma aç kalmış gibiydi. Kendimi ona karşılık verirken buldum. Sarhoş gibiydim. Ne yaptığımı bilmiyordum.

"Harry." diye bildim sadece. Kesik kesik nefes alabiliyordum. Beni umursamadı ve elleri tişörtümden içeri girdi. Biz ne zaman bu hale geldik? Biraz önce kavga ediyorduk ve şimdi sevişmeye başlıyoruz.

"Harry." tişörtümü bi çırpıda çıkarıp yere fırlattı. 

"İsmimi senin ağzından duymayı seviyorum." gözlerimi kırpıştırıp kendi tişörtünü ne zaman çıkardı diye düşünmeye başladım. Boynumdaki dudakları gerildiğinde söylediği şeye gülümsediğini anladım.

"Bunu yapmamalıyız." dedim kesik kesik çıkan sesimle. Göğsüm hızla inip kalkmaya başlamıştı.

Harry, sütyenimin kopçesini ararken sırt kaslarının gerildiğini hissettim.

"Bence yapmalıyız." dedi boğuk sesiyle.

"Harry, " nefes alışlarımı düzene sokmaya çalıştım. "pişman olacağım. Ayrıca sen kendinde değilsin."

Sütyenimi açmayı bırakıp pantolonumun düğmesini ve fermuarını açtı. Bu haline şaşırmıştım çünkü daha önce onu böyle gördüğümü hatırlamıyorum. Pantolonumun çıkarıp onu da yere fırlattı.

"Pişman olmayacaksın. Sana Niall'ı unutturacağım." dedi. Seninde öfke vardı. Ellerimi yanaklarına koydum ve gözlerimi gözlerine kitledim.

"Onu o şekilde sevmiyorum. Yemin ederim."

"O zaman neden bunu yapmama izin vermiyorsun?" Kilodumun kenarı tuttuğunda onu engelledim.

"Yarın buna pişman olacağımı biliyorum da ondan. Lütfen beni anla." dedim yalvarırcasına ve o an yanağımdan bir damla yaşın süzüldüğünü hissettim.

Harry büyük bir hışımla yataktan kalktı ve yerden tişörtünü alıp kapıyı çarparak odadan çıktı.

Birkaç dakika sonra tamamen evden gittiğini anladığımda daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım.

İşte şimdi her şey daha da karışmıştı.

Yorum ve oylarınızı unutmayın.

Beyond Your Dreams 2 (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin