4.Bölüm

267 11 4
                                    

Bu arada hikaye farklı kişilerin ağzından ilerlediği için biraz karışık olabilir. Sadece kısa süreliğine böyle devam edecek.

Bu arada benim okulum 16'sında açılacak bu yüzden bol bol yb gelecek ki, zaten geliyor :D Umarım bundan memnunsunuzdur.

America'nın ağzından...

"Ben acıktım." diye homurdandım. Karnım feci halde gurulduyordu.

"Birazdan yemek dağıtılacak." dedi Liam. Bütün herkes benim odamdaydı. Beraber gülüp eğleniyorduk. Aslında onlar beni eğlendirmeye çalışıyorlardı. Çünkü Harry'nin odasından geldiğimizden beri yüzüm beş karıştı.

"O hastahane yemeklerinden yemem. Asla. Kimse beni zorlayamaz.En kötüsü de, hastahane kokusu yemeklere siniyor. Kısacası bu iğrenç." diye yakındığımda Louis'in kafası karışmıştı.

"Hastahanenin kokusu mu var?" diye sordu kelimleri yavaş yavaş dile getirerek.

"Evet, kolonya gibi. Ama aynı zamanda değilde. Bu biraz garip bir şey." dedim. Hepsi şaşırmıştı.

"America küçüklüğünden beri hastahaneleri sevmez."ablam birden gülmeye başladı. "Hatta birkeresinde aşı olacaktı ve korktuğu için hastahanenin otoparkına kaçmıştı. Daha sonra annem onu yakaladı ve ceza olarak aşıyı kalçasına yedi."

Bunun üzerine bütün oda kahkahalarla dolmaya başladı. Utancımdan üstümdeki örtüyü kafama kadar çektim ve yattığım yere daha çok sindim.

"Bu komik değil. Bu komik bir şey değil!" dedim dişlerimin arasından.

"Pekala, o zaman ben gidip bir şeyler alacağım." bu ses Louis'e aitti.

"Tamam. Bu arada ben ve Zayn'de gidiyoruz çünkü Simon bizi çağırdı. Konuşulması gereken önemli konular olduğunu söyledi. Bu kulağa biraz ürkütü geliyor ama gitmek zorundayız." bu sefer Liam konuştu.

Örtünün altından çıktım ve odadan gitmelerini izledim. Geriye sadece ben, Niall ve Ashley kalmıştık.

"Annemiz bu akşam geliyor. Yarın öğlen hastahaneden taburcu olabileceksin. Bunun için gidip işlemleri halledeceğim. Niall lütfen ona göz kulak ol."dedi ve ciddiyetini koruyup odadan çıktı.

"Çocuk olmadığımı birkez daha hatırlatmak istiyorum." kollarımı göğsümde kavuşturdum.

"Bundan emin olduğum söylenemez." sırıttı.

"Benimle uğraşmayı bırakın. Bundan sıkıldım." yanaklarımı şişirdim ve yanımda duran masadan telefonumu aldım.

"Hop," Niall elimdeki telefonu kaptı ve onu cebine koydu. "Sosyal paylaşım siteleri yasak. En azından bu olaylar bitene kadar."

"Niall sadece twitter'ıma gireceğim. Hepsi bu. Ayrıca neden girmem yasak? Hem o kadar takipçim yok." diye mızmızlanmaya başladım. "Hem sen gidip hayran mesajlarını oku."

Karşımdaki koltuğa oturdu ve telefonunu eline aldı. Ne yapıyordu?

"Hiç takipçim yok mu demiştin?"

"Niall, seni mankafa! Sakın benim hesabıma tweet attığını söyleme."

"Peki söylemem."

"Seni öldüreceğim! Hesabımda sürekli aptalca tweetler atıyordum. Şimdi herkes onları görecek."

"Hey, şuan milyonlarca kız senin yerinde olmak istiyor. Bence bunun keyfini çıkar. Sonuçta Niall Horan ile aynı hastahane odasındasın. Aynı hastahane kokusunu soluyorsun. Senin yerinde başkası olsaydı muhtemelen kalp krizi geçirirdi. Bence bunu değerlendir." ve yine sırıttı.

"Hayır şuan Niall Horan ile değilim. Bu egosu tavan yapmış birinin konuşması. Bana Niall'ı geri getir lütfen." bu sefer ikimizde gülmeye başladık.

"Pekala, ben hayran mesajlarımı okuyacağım." onu onayladıktan sonra yattığım yerden kalktım ve cama ilerledim. Hava nadiren rastlanacak şekilde güneşliydi. Londra'da böyle bir havaya rastlamak neredeyse imkansız. Hastahanenin bahçesine baktığımdaysa kötü bir manzarayla karşılaştım.

Başka biri olsa çiçek-böcek falan görür ama ben, Monica ile Harry'nin sarılmasını gördüm. Bu midemin kasılmasına neden oldu.

"Ona sarılıyor. Birbirlerine sarılıyorlar!" şuan aynı bir ateş topu gibiydim. Bana dokunanı yakabilirdim.

Niall bir şey anlamamışçasına bana baktı. Onu es geçerek büyük bir hışımla kapıya ilerledim.

"Hey, dur. Dur!" Niall beni yakaladı ve kollarını etrafıma sardı. Bense ondan kurtulmak için çırpınıyordum. "Sakin ol. Sadece biraz sakin ol."

"Bırak, Niall. Gidip o Monica'yı doğduğuna pişman edeceğim." diye cırladım.

"Hayır, Monica'ya bir şey yapmayacaksın. Lütfen dur!" dediğinde biraz sakinleşmeye çalıştım. Niall beni yavaşça yatağa götürdü.

"Sadece ve sadece biraz sakinleşmeye ihtiyacın var. Uyu ve biraz dinlen."

"Hayır, uyumak istemiyorum. Hep uyuyorum. Sıkıldım. Hatta sıkılmaktan da sıkıldım."

"İsyancı America'yı sevmedim doğrusu." kıkırdadı ve etrafımızdaki gergin havayı dağıttı.

"Bu biraz saçma gelebilir ama sende benimle uyusan? Birine sarılmaya ihtiyacım var."

"Tamam, ama uyuduğunda tekrar işime döneceğim?"

"Tamam." gülümsedim ve Niall ile beraber tek kişilik yatağa sığıştık. Tabii ne kadar imkansız bir şey olsada. Kafamı göğsüne koydum ve kalp ritmini dinlemeye başladım. Ben hala ona hayran olabilirim. Hepsine hayranım ama sadece biraz kırıldım ve parçalara ayrıldım.

Birkaç dakika sonra odada sessizlik hakim oldu.

"Niall?" kafamı kaldırıp ona baktım. Uyuyordu. Birde sen uyuyunca işime geri döneceğim demişti ama benden önce uykuya dalmıştı. Buna gülümsedim. Şapşal İrlandalı.

Beyond Your Dreams 2 (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin