04.02.2015
''Niall ile olan randevunun nasıl geçtiğini anlatmak ister misin?'' diye sordum üzgünce koltukta yatan Bo'ya. Elimdeki iki tane bardağı sehpaya koydum ve karşısındaki tek kişilik koltuğa oturdum.
''İlk başta her şey güzel gidiyordu.'' sesi cümlenin sonunda titremeye başladığında gözlerinin dolduğunu gördüm. Oturur pozisyona gelip üzerindeki battaniyeyi kucağına serdi ve sehpadaki çayını ellerinin arasına alıp gözündeki bir yaşın yanağından süzülmesine izin verdi.
''Eğer anlatacakların seni daha çok üzecekse bunu daha sonra konuşabiliriz, Bo.'' oturduğum yerden kalkıp onun yanına gittim ve bitkin bedenini kollarımın arasına aldım.
''Her şey güzel gidiyordu ama şömineye odun koyarken kazağının kol kısmı yanmaya başladı.''
''Ne oldu?!'' şaşkınlıkla gözlerim açıldığında onun yüzüne baktım.
''Kazağı yanmaya başladı.'' ağzından küçük bir hıçkırık kaçtığında dudağımı dişledim. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. ''Daha sonra sehpadaki kumaş parçasını alıyordu ki eli sürahiye çarptı ve sürahideki bütün limonata üzerime döküldü.'' gözyaşları hızını arttırırken gözlerimi devirdim.
''Bu muydu yani? Üstüne limonata döküldü diye mi randevuyu bitirdin?''
''Hayır, benden özür diledi ama onu dinlemedim ve o öfkeyle evi terk ettim. Sadece...çok öfkeliydim. Ne yaptığımı bilmiyordum.'' salonda sadece Bo'nun ağladığına dair sesler vardı. Sürekli ya burnunu çekiyordu ya da olay aklına geldikçe gözyaşları hızını arttırıyordu.
''Üzgünüm ama bu konuda sana yardım edebileceğim bir şey yok. Bu sorunu ancak sen halledebilirsin. O da Niall ile konuşup ona kendini affettirerek.'' ayağa kalkıp masada duran kağıt mendil kutusunu alıp Bo'ya verdim.
''Umarım bu yaptığım kabalığı affeder.'' kutudan bir mendil alıp gözyaşlarını sildi.
''Merak etme. Niall zor biri değil.'' dediğimde yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.
''Onu seviyor musun?'' tekrar karşısındaki koltuğa geçip bağdaş kurdum.
''Evet, hem de çok.'' vücudundaki bütün kan yanaklarına hücum ederken gülmemek için yanaklarımın içini ısırdım.
''Peki, sen ve Harry iyi misiniz?'' bu merakı karşısında rahatsızca yerimde kıpırdandım.
''Aslında-'' dememe kalmadan kapı çaldı ve konuşmamız yarıda kesildi. Oturduğum yerden kalkıp hızlıca kapıya koştum ve delikten kimin geldiğine baktım. Daha önce hiç görmediğim takım elbiseli bir adam elinde bir demet kırmızı gülle kapımda dikiliyordu. İlk önce kapıyı açmak istemedim ama adam birkez daha zile basınca derin bir nefes alıp kapıyı açtım.
''America Grace?''
''Evet?'' meraklı bir şekilde adama bakarken kırmızı gülleri elime tutuşturdu.
''Bay Styles bunları size yolladı. Ayrıca birde bu var.'' yerde duran beyaz orta çaplı kutuyu da elime tutuşturduğunda şaşkınlıkla kutuyu inceledim. ''Kutunun içindeki elbiseyi giyip benimle geleceksiniz. Sizi Bay Styles'ın özel olarak ayarladığı yere götüreceğim. Şimdi gidip arabada sizi bekliyor olacağım Bayan Grace.'' adam kendinden emin adımlarla evin önüne park ettiği arabasına yürürken kapıyı kapatıp salona ilerledim.
''Neler oluyor?'' kutuyu ve çiçekleri masaya bıraktıktan sonra kollarımı göğsümde birleştirerek Bo'ya baktım.
''Birileri kalbimi bir çiçekle kazanabileceğini sanıyor. Sadece bir çiçekle.'' son söylediğim cümlenin üzerine baskı yaptım.
![](https://img.wattpad.com/cover/31915379-288-k399891.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyond Your Dreams 2 (Türkçe)
Fanfic【2.Kitap】 Ortaya çıkan sırlar, para ve şöhret America ile Harry'nin hayatları için bir dönüm noktasıdır. Her şey daha mı iyiye gidecek? Yoksa daha mı kötü olacak? Peki aşk ve dostluk her şeyin üstesinden gelebilecek mi? En önemlisi mutlu sona kavuşa...