Bölüm 14

111 12 10
                                    

NAMJOON

"Siyeon nasıl?"Yoobin elindeki buz paketini alnına koyarken konuştuğumda kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Çok kan kaybetmiş. Chanyeol ona kan verdi ama şuan baygın."dediğimde derin bir nefes almıştı.

"Sen nasılsın?"

Soruma cevap vermeyip ayağa kalktı. Dengesini kaybetmesi ihtimaline karşı onu yakalamak için hazırda bekliyordum.

Tahminimde yanılmamıştım, Yoobin dengesini kaybedip kollarımın arasına düştüğünde sinirle mırıldandı.

"Şu halime bak. Böyle olmamalıydı."

"Yoobin, kafana darbe aldın. Kendine biraz zaman ver."

"Bizim zamanımız mı var Joon? Ulusal güvenliğin burayı bulmasına ne kadar zamanımız var?"

Yoobin her zamanki gibi haklıydı. Ama şuan umutsuzluğa kapılamazdık. Üç kişimiz yürüyemez durumdaydı. Peşimizde neredeyse bir ordu vardı. Sorunlar nereye gidersek gidelim, peşimizi bırakmıyordu. Ama... Bilirsiniz, biz bu tip şeyleri bir şekilde hallederdik. Her zaman.

"Elimizden geldiğinde uzatırız."

"Bazen her şeyi yapamazsın Namjoon. Çık hayal dünyandan. Bittik artık. Oyunun sonuna geldik."gözleri dolmaya başlamıştı. Derin bir nefes alıp, onu bırakmadan yere oturdum. Sırtımı duvara yaslayıp, onu kollarımın arasına aldım.

"Ben yanındayım. Ve bilirsin, ben varken bu şeyler kolay kolay bitemez."

"Hayır. Sende yoksun artık. Hiç olmadın. Altı yıldır. Altı koca yıldır, uzaktın benden. Geri geldiğinde her şey düzelir sanmıştım. Eskisi gibi oluruz sanmıştım. Her şey değişmiş. Sen değişmişsin."kısa sarı saçlarını okşamaya başladığımda kafasını omzuma yaslamıştı.

"Çünkü ulusal güvenlik insanı değiştiriyor. Tam olarak bu yüzden senin oraya düşmemen için her şeyi yapacağım."demiştim.

Altı yıl önce, orada kapana kısıldığımızda kendimizi kurtarmaya çalışmamıştık bile. Bu kazanamayacağımız bir savaşa girmek olurdu. Onlar bizi aldıklarında ise pek hoş şeyler yaşanmamıştı. İşkence görmüştük, bunu söyleyebiliyordum çünkü diğer odalardan seslerini duyabiliyordum. Üyelerimin acı yakarışları, bağırışları... Hepsi hala dün gibi kulağımdaydı.

"Lütfen bir şeylerin aynı kaldığını söyle."

Bu cümleye vereceğim cevap her şeyi değiştirebilirdi. Ona karşı hislerimin hala aynı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Eğer cevabım evetse hayatımıza aynı şekilde, hiçbir şey olmamışcasına devam edecektik.
Hayırsa, Yoobin'in bana ölümüne düşman kesileceği barizdi.

Sorun şuydu. Ben... İkisini de istemiyordum.
Yoobin'le eskisi gibi olamazdık. O devir kapanmıştı. Ama onun bana düşman olması isteyeceğim en son şeydi. Hem stratejik olarak hem de duygusal olarak.

Yoobin, manyak güçlü birisiydi. Onu karşıma almak, hele ki sinirden köpürürken bunu yapmak, çok aptalca bir hareket olurdu.

"Cevap vermiyorsun. Ne bekliyordum ki zaten?"Yoobin kendi kendine söylenip kollarımın arasında kalkmak için çırpınırken onu daha sıkı kavradım.

Ma City ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin