1.6

66 36 2
                                    

Yuqi kapının çalması ile flütünü çalmayı bıraktı ve kendine çeki düzen verdi. Kapı açılınca yüzünde kocaman bir şaşkınlık oluştu. Karşısında annesi duruyordu. Babası ile yan yana ona gülümsüyorlardı.

Olacakların rüya olmasından çok korkmuştu. Terlemeye başladı. İnci gibi boncuk boncuk terler akıyordu yüzünün kenarında... Annesi şaşırdı ve korkarak yanında beliriverdi. Yuqi'nin yüzünü avuçları arasına aldı.

"Bebeğim iyi misin? Ateşin mi var? Hasta mı oldun sen Yuqi? " Yuqi'nin alnına bir öpücük kondurdu. Yuqi mutluluktan ağlamaya başlamıştı.

"Ateşin yok. Sen neden ağlıyorsun? Yuqi kızım beni endişelendiriyorsun." Yuqi başını iki yana sallayıp annesinin boynuna doladı kollarını.

Sıkıca annesine sarıldı ve özlediği o güzel kokuyu çekti içine, anne kokusunu...

"İnan anne hiç olmadığım kadar iyiyim. Çok mutluyum. O kadar mutluyum ki sen bunun nedenini anlayamazsın çünkü ne diyeceğime şaşarsın. Çok mutluyum. "

Annesinin yüzünde bir gülümseme oluştu. Babası da şefkatli elleri ile Yuqi'nin yumuşacık, kıvırcık saçlarını okşadı. Kızlarını ortalarına aldılar.

Kapı çalınca yavaşça ayrıldılar.

"Gel!" sesi yükselince odadan kapı açıldı. Lucas karşısında ona gülümsüyordu.

"Majesteleri yemek masası hazır. Lütfen aşağı buyurun." Lucas eğilerek selamladı ve odadan çıktı. Onlarda peşlerinden ilerledi ve masaya geçtiler.

Yuqi'nin tam karşısında Lucas oturuyordu. Yuqi buna şaşırsa da bir o kadar sevinmişti. Kocaman gülümsediler. Gülümsemelerindeki mutluluk o kadar büyüktü ki Kral Shen ve Kraliçe Hua bunu hissetmişti.

İkilinin arasındakileri farketmişti. Kral yüzünü buruştururken Kraliçe Hua kralın elini tutup gülümsedi. Kralı sakinleştirdi. Yuqi ve Lucas ise olabilecek en büyük hızla yemelerini bitirdiler ve bahçeye çıktılar.

"Lucas tüm bunlara inanamıyorum. Annem, babam ve sen... Herşey farklı ve inanamayacağım kadar harika! Mutluluğumu tarif edemiyorum." dedi.

Sevinci belliydi yüzünden ve hızla çarpan kalbinden... Lucas'da anlamıştı bunu. Çünkü kalpleri birdi. Birinin hissettiklerini diğeri de hissediyordu.

''Yuqi geri döndüğümüzde cebimden dilek yoncası çıktı. Onu kullanma nedenlerim cadıyla birlikte yok olmuştu. Bu yüzden birinci dilek hakkımı anneni o cadının öldürmüş olduğunu dileyerek kullandım. Böylelikle cadı ölünce annen hiç ölmemiş oldu. İkinci dilek hakkımı da babanın beni sevmesi ve kibar birisi olması için kullandım. Bu sebeple son dilek hakkımı da sanırım evlenmek için kullanırım. Şimdilik kalsın ama. "

Lucas'ın sırıtarak ona bakıyorken Yuqi'nin yüzünü şaşkın bir ifade almıştı. Ne yapacağını şaşırmıştı. Sonuna kadar fal taşı gibi açmıştı gözlerini. Lucas onun bu komik hâline gülmeye başladı.

Yuqi hızla kollarını Lucas'a sardı. Ona sıkıca sarıldı. Lucas'da ona karşılık verdi. Bir müddet öylece kalakaldılar. Yuqi yavaşça Lucas'tan ayrıldı. Lucas'ın dudaklarına minik bir buse kondurdu. Saraya dönmek için arkasını döndüğü anda Lucas Yuqi'nin kolunu tuttu.

İncitmeme çabası ile onu kendine çekip kolları arasına aldı. Kısa bir süre Yuqi'nin ay ışığında parlayan gözlerine bakıp duduklarını Yuqi'nin nar kırmızısı dudakları ile buluşturdu.

Yuqi Lucas'ın yüzünü avuçları arasına aldı, ona karşılık vermeye başladı. Uzun süre orada o şekilde durdular. Ancak onlar için zaman hiç geçmiyor gibiydi.

Ay gece mavisi parlak işlemeli bir kumaşın ortasında duran parlak bir gümüş para gibiydi. Parlak ve kusursuz... Ateş böcekleri yardım ediyordu bir yanıp bir sönen ışıklarıyla... Ağustos böceği şimdiden başlamıştı şarkısını çalmaya, dökülen yapraklarda yeni bir dönemin başladığını farketmiş olsa gerekti rüzgarda uçuşurken...

piri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin