1.2

77 39 5
                                    

Gençler koşarak uzaklaşıyorlardı. Kral ve adamları peşinden geliyordu. Nefes nefese, el eleydiler.Endişeliydiler. Arkalarına bakmadan yine ormana doğru koşmaya başladılar. Engebeli yollarda koşmak yorucuydu.

Bu umurlarında değildi. Tek istedikleri birlikte ve mutlu olmaktı. Bu özgürlük isterdi. Esaret ile mutlu olunmazdı. Esaret bir kuşun uçamaması, suçsuz olduğu halde kafeste, parmaklar arasında olmasıydı.

Suçsuzdu Song Yuqi... O annesini kaybetmiş, babasının koruma amaçlı kocaman saraya hapsettiği bir melekti. Masum bir kalbi ve oldukça saf bir kişiliği vardı. Pamuk gibi yumuşak ve temiz bir kalbe sahipti o...

Nasıl olduğunu bilmeden o masum kalbini Lucas'a olan aşkıyla doldurmuştu. İlk gördüğü an, anlamışmıydı onun ne kadar harika biri olduğunu, yoksa Lucas'ın ettiği dilek ile o mu seçilmişti Lucas için...

Bilmiyordu... Bilinmiyordu...
Sadece seviyorlardı ve bağlıydılar.
Evet kalpleri bağlanmıştı. Peşlerinden gelen kral onları yakalarsa bu bağı kana bular mıydı?

...

Yorulmuştu küçük prenses. Etrafını hızlıca güzel gözleri ile inceledi. Sarmaşıkların sardığı evi gördü. Lucas'ın kolundan tuttu ve evin bahçesinde duvara yaslayıp parmağını ağzına götürerek sessiz olmasını söyledi.

Evde bulunan insanlar bahçeden gelen sesler üzerine meraklandı. Bahçeye çıkmak üzere ayaklandılar. Lucas bunu farketti. Yuqi'nin yüzünü avuçları arasına aldı. Yuqi'nin şaşkın bakan gözlerine baktı.

Aklına gelen ilk fikir ile dudaklarını Yuqi'nin dudakları ile birleştirdi. Yuqi ne olduğunu anlamamıştı. Ev sahipleri bunu görünce şaşırdılar. Evin büyüğü herkesin eve girmesini işaret etti kolunu kaldırarak.

Kendisi ise bastonunu alıp sallayarak;

-Terbiyesizler! Gidin başka yerde yapın!

Yuqi hızla Lucas'ı itti. Lucas Yuqi'nin kulağına fısıldadı.

"Sarhoş gibi davran." dedi. Yuqi ağzını açarak Lucas'a baktı.

Eğilerek yaşlı adamı selamladı ve ayağına kapandı. Ağlarmış gibi yapmaya başladı. Lucas ise ayakta duramıyor gibi davranıyordu. Gözlerini kısarak baktı.

-Sevgilim ne yapıyorsun o yerlerde!

-Kaç yer var kii? Bin tane mi?

Başını tutarak kalktı ayağı. Adama baktı.

"Efendim!!!!!" adam şaşkınca Yuqi'ye baktı. Gözlerini büyüttü.

-Ne oldu kızım!?

-Efendim bu çocuk var ya bu çocuk...

-Ne olmuş yia bana?

"Efendim bu çocuk bana, bana ne yaptı." ağlamaya başlar. Adam Yuqi'yi sakinleştirmeye çalışır.

-Kızım ne yaptı sana?

"Lıkır yaptı. " Lucas yüzünü buruşturarak Yuqi'ye baktı. Adam da Lucas'tan farksızdı.

"Lıkır ne? " dedi yaşlı adam hızla.

"Bana lıkır lıkır içirdi ühü! Ama ben sarhoş olsam da ona onu sevdiğimi söylemek istemiyorum. Hıh..."  Lucas kollarını göğsünde bağlar.

Adam kendi  alnına vurur. Lucas yere çömelir ve sahte yaşları ile dolu olan gözleri ile Yuqi'ye bakar.

"Şimdi ben beni sevdiğini nasıl öğreneceğim ki ? "  Yuqi gülememek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

"Ben nelere düştüm. Ben sizi görmedim. Ne halt yapıyorsanız yapında benden uzak durun. Bahçem sarhoşlara kaldı. "  bir elini alnına, diğer elini ise bastona koydu ve son bir kez onlara baktı.

Sonra ise evine girdi. Yuqi ile Lucas gülerek ellerini birbirine çaktı. Gülümseyip el ele tutuştular. Atlılar uzaklaşmış ama onları görmemişti. Lucas derin bir iç çekerken Yuqi atlıların arkasından dil çıkardı.

Gözlerini devirerek Lucas' ın koluna  girdi. Birlikte evin bahçesinden çıkıp ilerlemeye başladılar. Nereye gideceklerini bilmiyorlardı. Islanmış havada temiz toprak kokusunu içlerine çektiler.

Çok güzel kokuyordu. Yağmur yağıyordu. Fırtına çıkmıştı. Az önce güneş ışığı alıyordu gözlerini. Peki şimdi ne olmuştu? Şimşekler gökyüzünü mora boyamıştı. Yuqi Lucas' ın koluna sımsıkı sarıldı. Tiz bir sesin kahkahası kulaklarında yankılanmıştı. Ne oluyordu?

piri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin