piri

0.2

Akşama doğru on tane büyücü gelmişti ama hiçbiri Kral Shen'i memnun edememişti. En son gelen bir cadı krala bir tılsım verdi. Tılsımı pırlanta bir kolye şekline sokup krala takdim etti.

Kral istediğini elde etmişti bu cadı sayesinde. Tılsım herkesi Yuqi'den uzak tutacaktı. Kimse prensese yaklaşamayaktı. Ayrıca Yuqi kral ne isterse onu yapmak zorunda kalıcaktı. Kral bu tılsımı zamanı geldiğinde Yuqi'ye vericekti ama tılsım ile ilgili bilmediği bir büyü vardı. Bu büyü Yuqi'nin yaşam enerjisini tılsımın içine çekip onu ruhsuz yapacaktı.

Cadıda Yuqi'nin ruhunu alıp onu ruh emenlere vericekti ve böylelikle Yuqi'nin ruhu karşısında dahada güçlenecek krallıkta hatta dünyadaki en güçlü cadı olabilecekti. Yuqi başına geleceklerden habersizdi.

Balkona çıkıp aşağıda bekleyen Lucas'a seslendi.

"Bundan böyle her zaman orada mı duracaksın? Ama ne oturacak ne de yağmur yağdığında sığınacak bir yerin var. Üşümez misin? "

Lucas başını yukarı kaldırdı ve Yuqi'ye gülümsedi.

"Beni düşünmen ne hoş... Merak etme. Ben burada güvendeyim. Ne yorulur ne ıslanırım. "

"Ama nasıl? " diye sordu Yuqi.

"Tek boynuzlu at duydun veya gördün mü?"

"At duydum ama boynuzlusunu bildiğimi söyleyemem. "

"Boynuzlu atlara aslında Unicorn diyiliyor çoğu zaman. Normal atlardan farklılar. Beyazlar ama yeleleri farklı renklerde olur. Sekiz çeşit bulunurlar. Yeleleri sarı olan atlar üç dilek hakkı verirler fakat bunu hakkediyorsan, yeleleri pembe olanlar sevimli gelir insana ama onlar çok tehlikelidir. "

"Lafını bölmemeliyim ama pembe bir at nasıl bir tehlikesi olabilir ki? Hem nasıl olurda dilek gerçekleştiriyor sarı olan? "

"Kanıtlayabilirim majesteleri. "

"Yuqi! Majesteleri değil! Prenseslik kadar saçma ve iğrenç bir durum yok."

"Neden? " diye sordu Yuqi'nin sevimli haline gülerek.

"Annem Hua... İki yıl önce babama yardım etmek için onun ile birlikte gittiği savaşta vefat etti. "

Duraksadı gözünden yaşlar süzülüyordu. Lucas bunu görünce dayanamadı ama onun yanına gidemiyordu. Sinirle elini yumruk yaparak duvarlara vurdu.

"Ağlayan birini görünce dayanamıyorum. Lütfen ağlamayı kes."

Yuqi hızla göz yaşalarını sildi ve devam etti.

"Annemi kaybedince babam yıkıldı. Çok değişti. Belkide annem olmayınca kendini kaybetti. Kuralları daha katı oldu ve halkın ondan nefret etmesine neden oldu. Düşünsene biri hırsızlık yaptığı için direkt idam edildi.

Ama sonuç o hırsız bile değildi ve bebeği babasız kaldı. Bu haksızlık! Adam sadece kadının çalınan eşyasını geri veriyordu. Şahitlerde vardı ama babam resmen keyif için öldürdü. Herkesin onun çektiği acıyı çekmesini istediğini söyleyerek savundu kendini ve ben o zamandan belli hapisim.

Gözlerden ırak olmamı istiyordu benide kaybetmek istemiyordu ama onca insanın sevdiğini elinden alıyordu. Kısacası benim için prenses olmak hapis olmak ve bu çok kötü. Kimse ile konuşamıyorum bile. "

"Benimle her zaman konuşabilirsin Yuqi. Her zaman burada olucağım. Şimdi sana birşey göstereceğim. "

Yuqi dikkatle Lucas'a bakmaya başladı. Lucas cebinden çıkardığı üç yapraklı yoncayı Yuqi'ye gösterdi. Yuqi anlamamış bir ifade ile Lucas'a bakınca Lucas sırıtarak yoncanın bir yaprağını kopardı.

"Dilerim burada her türlü ihtiyacımı karşılayacak ve sadece ben ve Yuqi'nin görebileceği bir kulübe olur. "

Yaprak beyaz bir toz oldu. Lucas üfleyince parıltılı olarak havaya uçtu toz ve bir kulübe belirverdi. Yuqi'nin ağzı açık kalmıştı. Şaşkındı.

"Tek boynuzlu atlara şimdi inanıyor musun? Bir dilek atının yarasına pansuman yapmıştım ve karşılığında bana üç dilek hakkı verdi. Burada olan kulübeyi sadece biz görüyoruz. Eğer kral bunu öğrense izin vermezdi kesinlikle. Sır tutar mısın Yuqi? "

"Tabiki tutarım. Bu bizim sırrımız. "

~~~~

Şimdi 60 hikaye arasından 6. olmuşum. :))) Hakediyor muyum sizce?