1.0

96 50 1
                                    

Geceydi. Yıldızlar gökyüzünde yerini almıştı. Lucas Yuqi ile dal ve kuru ot topluyordu. Hava soğumuştu. Ateş yakmaları gerekti. Yeterince dal ve kuru ot topladıktan sonra onları yaktılar. Lucas atın arkasında asılan ok ve yayını aldı.

-Yuqi sanırım hayvan avlamak zorunda kalıcağız yoksa aç kalırız.

-Ben çok acıktım. Seni bile yiyebilirim.

-Sen beni yemeden ben av hayvanı yakalasam iyi olur. Ateşin sönmesine izin verme ve korkarsan ne yapacağını iyi biliyorsun değil mi Yuqi?

-Flütü çalıcağım. Sonra yanımda olucaksın. Biliyorum.

Birbirlerine gülümsediler. Lucas çok uzaklaşmadan koşmaya başladı. Gözüne ilk takılan tavşanın peşinden ilerlemeye başladı. Tavşana acıyarak baktı. Onu öldürmek istemesede aç kalmak istemiyordu. Yayı gererek tek gözünü kapattı. Tavşanı hedef aldı ve yayı bıraktı.

Tam alnından vurdu. Koşarak tavşanı eline aldı. Yuqi'nin yanına doğru ilerlemeye başladı. Çalan flüt sesiyle koşmaya başladı. Koşarken tavşanı elinden düşürdü. Geri dönemedi. Hızla Yuqi'nin yanına vardı.

-Lucas ateşi söndürmeliyiz! Babamın askerleri buraya doğru geliyor.

"Onları nerede gördün?" ateşe toprak atıyordu elleriyle. Ateşi söndürdüğü an atlıların sesleri onlara dahada yaklaşmıştı. Yuqi' yi elinden tutup kendine çekti ve susmasını işaret etti.

Lucas'ın yardımıyla birlikte ağaca tırmandılar. Tırmanmalarından kısa bir süre içinde askerler ellerinde meşaleler ile ağacın altında belirdiler. Kral atıyla yanlarındaydı.

Kral:

-Buradalar mı? Yakındalar mı?

Asker:

-Majesteleri bu ateş kısa bir süre önce sönmüş. Eğer bu ateşi gardiyan ve prensesimiz yaktıysa...

Kral:

-Kes asker! Kızım benden kaçmaz! Bana itaatsizlik yapmaz! O asker benim kızımı zorla kaçırdı!

Asker:

-Affedersen majesteleri...

Kral:

-Seni bir seferlik bağışlıyorum asker. Sözüne devam et!

Asker:

-Eğer bu ateşi gardiyan yaktıysa çok yakındalar. Fazla uzaklaşmış olamazlar. Bu imkansız. Atları varsa bir ihtimal çoktan elimizden kaçırdık.

Komutan yanında birkaç asker ile yanlarına gelir. Bir yandan ipini çekerek Lucas ve Yuqi'nin bindiği atı yanlarında getirir.

Komutan:

-Majesteleri bu at az ileride bağlı halde duruyordu. Yanlış bilmiyorsam bu Lucas'ın yani gardiyanın kaçarken kullandığı at. Eyerinde sizin mührünüz var. Yakın zamanda başka bir atımız çalınmadı efendim. Buradaydılar.

Kral:

-Buradaydılar? Yürüyerek ne kadar uzaklaşmış olabilirler? Onları elimizden kaçırdık mı?

Asker:

- İmkânsız majesteleri! Komutanım yolların durumuna bakarsak, fazla uzaklaşmış olamazlar.

Kral:

-Ne bekliyoruz o zaman?! Kızımı istiyorum! Çabucak yola devam edin askerler!

Yuqi korkarak Lucas'ın koluna sarılır. Lucas askerler uzaklaşınca ağaçtan atlar ve Yuqi'nin inmesine yardım eder. Yuqi'nin elinden tutar ve askerlerin tersi yönünde ilerlemeye başlarlar. Yuqi durur.

-Yah ben böyle ilerleyemem. Hem üstümdeki kıyafetler yüzünden otlar bacağıma batıyor. Canım acıyor Lucas. Ayrıca ya otlar zehirli ise, beni öldürür ise?

-Yuqi bu ormanda zehirli ot yok. Ayrıca ben her daim yanında olacağım için hiçbir sorun yok. Son olarak sana nasıl kıyafet bulacağız?

Lucas Yuqi'nin dudak bükmüş, düşünen haline gülerek, onu omzuna atar ve yürümeye başlar.

-Lucas?! Dünyam tersine döndü  YİAH! Sırtına binseydim. Böyle hiç rahat değil.

-Yani aşkımdan dünyan tersine dönmedi öyle mi? Hay aksi.

-Aşkından bildiğim herşeyi unuttum. Sadece seni bilmek için. Yetmez mi?

piri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin