|10| Masada Tutulan Altı Nefes

453 86 69
                                    

Arkamdaki bedenin içeri geçmesine kapıyı tutarak müsaade etmiş ve soğuk rüzgarla olan samimiyetimi kapıyı kapatarak kesmiştim.

Ucu somsoğuk olan küçük burnuma dokunmak için elimde olan poşetleri bileğime doğru ittim.

"Burnum donuyor adeta" çatallı sesimle konuşurken mutfaktan sesimi duyan Hoseok çıktı.

"Benim market canavarı ikilim mi gelmiş. Vay siz hoş gelmişsiniz" torbalara hiç alma yanlısı olarak bakmadığını anladığımdan, mutfağa sadece bize bu cümleyi söyleyip geçince elimizdekileri almamasına şaşırmamıştım.

"Ulan kahpe, insan bir yardım eder."
Dış kapının dibinde olan mutfağı çok uzakmış gibi hissettirmek istemiştim ama beklediğim on saniye içinde biri gelmeyince görevimin başarısızlıkla sonuçlandığını anlamıştım.

Yanımdaki bedene dönmeden herkesin bulunduğu yere doğru döndüm ve yarısı bile dolu olmayan masanın üstüne poşetleri bıraktım.

"Bir insan evladı bile gelip yardım etmez mi? Hepiniz yabani hayvan eti yemiş köpeklersiniz"
Ettiğim hakaretler için artık ayrı bir dalga konusu yaratan insansı varlıklar birer birer gözlerini devirdiğinde Taehyung sanki gerçekten kızmışım gibi olduğu köşeye daha çok sinmişti.

"Hadi hemen işe koyulun, saatlerdir evde tek ilgimi çeken muzu yiye yiye damarlarımdan muz akacak hale getirdim bedenimi" Yoongi poşetleri açıp karıştırmaya başladığında Seokjin de sanki aldıklarımızı hiç görmemiş gibi Yoongi'yi tekrarlıyordu.

Hoseok ağzında türlü sebepler eveleyip geveleyip yukarıya çıkmıştı. Jeongguk ve Taehyung beraber oyun oynuyorlar, benden daha iyi yemek yapan Yoongi ise mutfakta kötü olduğunu söyleyip işten kaçmış, bunu duyan Jimin de Yoongi yoksa bende yokum diye caymıştı.

Mutfakta baş başa kaldığım bedene göz gezdirmeden elime aldığım havucu anında kendisinden büyük bıçakla soymaya başlamıştım.

Yan tarafımda omzunu başına dayayıp beni izlediğini gördüğümde elim ayağıma dolaşmış gibi adeta ne yapacağımı bilemiyor hale geldim.

Yan gözle ona bana bakıyor mu diye bakıyordum, sanki içinden zaman tutar gibi aynı ritimde bir yüzüme ki bazen daha aşağılarıma inecek şekilde süzer biçimde adeta parçaladığım havuça bakıyordu.

Hala yüzümü izleyen bedene bakmadan ecel terleri dökmeye devam ediyordum.
İzlenmeyi sevmiyordum, hele ki sevmediğim biri tarafından izlenmekten nefret ediyordum.

"Vinia'ya gidecek misin bugün?"
Senin göz hapsinden kaçmak için açmak istediğin konuya sıçayım Kim Namjoon.

Kafamı duvarlara sürtüp adeta alev çıkartmak istiyordum, onu önemsediğimi düşünecekti.

"Hmm, merak mı edilmiş benim ne yapıp ne yapmayacağım?" İğrenç gülümsemesini yüzüne yerleştirdiğinde elimdeki bıçak artık havuca değil tahta doğrama tahtasına sürtüyordu.

"Hayatın önemli değil benim açımdan. Şey yapmaman için konuşayım dedim zaten" Yanaklarıma çöken sıcaklıkla yüzümü salatalık alma bahanesiyle çevirdim.

Görmemeli, görmemeli.

Önüme doğru eğildiğinde sonunda yüzüne bakmak zorunda kalmıştım.

Kulakları kızarmış, bana kastettiğim "Şey'in" ne olduğunu soruyordu.

"Sen dün gece dedin ya Vinia'na gitmezsen ölüp, bitip, tükeneceğini onun için sordum. Malum oksijenden daha önemli orası senin için"
Laf sokmadan yapamıyordum asla. O da asla laf sokmalarımı ciddiye almıyordu.

Vinia | ɴᴀᴍᴊɪɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin