Namjoon'dan
Az önce tabletin üstüne sanatımı dökmemde yardımcı olan kalemi elimde çeviriyor kafamı toparlamak adına kendimi işe odaklamaya çalışıyor ve başarısız oluyordum.
Onsuz 12 gün olmuştu. Yüzünü telefon ekranı dışında görememiş, sesini Taehyung'un profilindeki videolar dışında duyamamıştım 12 gündür.
Onu özlediğim için ondan özür dileyecek hale gelmiştim.
Alışmıştım, onun yokluğuna değil içimdeki anlamdıramadığım hislereydi alışkanlığım.
Duygularımın ne olduğunu sorgulamak yerine boşvermiştim. Onun bana getirdiği ve getirebileceği her yeni duygu için tüm kapılarım açıktı ama o kapılardan gelen sadece üstüme kalın yorganlar örtmemi sağlayan soğuk rüzgarlardı.
Tek yaptığım şey kabullenmek değildi. Biraz olsun unutabilmeyi umut ederek kendimi işe vermiştim.
Onu unutmak adına kendimi başka şeylere odaklamaya çalışmak zoruma gidiyordu çünkü o başkalarıyla eğlenirken ben sırf onun için bir şeyler yapıyordum.Daha tartışmanın arasından çok fazla zaman geçmemesine rağmen o hemen başka insanların kollarına atmıştı kendini.
İnanmıştım.
Gözyaşlarının başlamadan bitmemiz üzerine aktığına inanmıştım ve yanılmıştım.
Onun dışında 12 gündür toplasam 24 saat boyunca uyumamış, insanlarla toplamda 100 tane mesajı geçecek kadar mesajlaşmamıştım.
Kendini nasıl bana alıştırdıysa kendi ellerimle kendi mutsuzluğumu kabul etmiştim. Ona o sözleri söylerken asla bu hale geleceğimi tahmin edememiştim de.
Belki de intikam almak yerine dudaklarına kapansaydım şu anda önümde oturuyor olurdu ilk zamanlarda olduğu gibi. Ancak şu anda odada ne lavanta kokusu vardı ne de Seokjin, onun kokusu da kendisi de aklımdaydı sadece.
''Keşke dudaklarının tadını tekrar hatırlatsaydım kendime'' Elimi alnıma yaslayıp hafifçe başıma masaj yapmaya çalışmıştım. Ondan sonra başımda hiç geçmek bilmeyen bir sızı oluyordu ve onu düşündüğümde bu sızı ağrıya dönüşüyordu.
Kısa masajın ardından ağrının geçtiğine inanarak sandalyenin gerisine yaslanmış son bir nefes alarak karşı koridora bakmıştım.
Karşıya bakmış ve onu görmüştüm.
''Ne?''
Her zaman giydiği renkli gömlekler yerine üstünde son derece ona yabancı gelen siyah bir gömlek altında ise Seokjin'e fazla sıradan gelecek bir siyah kumaş pantolon ve giyinişine eşlik eden mor saçları duruyordu karşımda, böyle bile harika görünüyordu.
Kendi kendine bir şeyler dediğini oynayan dudaklarıyla anlamış ve daha sonra yutkunduğunda oynayan adem elmasını görerek onu izlemekten kendimi almıştım.
Neden buradaydı peki? Şu anda bu odanın kapısını açıp bana inatmış gibi önüme gelip oturmayacaksa neden buradaydı?
Önümden sanki gitmek istemezmiş gibi bir yavaşlıkta uzaklaşan bedenle orantılı oynayan gözbebeklerim en son onu görmemi engelleyen duvarda duraksamış ve hemen ardından onu görmenin verdiği etkiyle beraber istemsizce yutkunmuştum.
Onu sadece kısa bir süre görmek istemiyordum. Bugün onu tekrardan görmemi sağlayacak bir şey yapacaktım, yapmalıydım.
Sanki birinden gizleniyormuş gibi parmak uçlarıma basa basa koskoca koridora çıkınca ne yapacağımı bilemeden usulca sağ ve sol tarafta olan odalara bakarken Jungkook'un odasına göz atıp tekrardan kafamı başka odalara bakmak için çevirdiğimde az önce gördüğüm kişinin aradığım kişi olduğunun kaanatına vararak tekrardan gözlerim Jungkook'un odasını buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vinia | ɴᴀᴍᴊɪɴ
Fanfiction"Kader iki insanın birbirine görünmez iple bağlanmasıdır O görünmez ip bir gece kirli şekilde bağlandı" Texting / Düz yazı '❋' Nemesis'ten etrafını Abrus gibi saran okurlarına instagram : namjinpromise